GÜNÜMÜZE IŞIK TUTAN İLİM EHLİNDEN BİR ZAT

Dini vecibeler yerine getirildikten sonra Köylüler bana dediler ki Seyda sizden, Faka Cemal’in eşinden ve anne babasından bir isteğimiz var?

Tarih boyunca Coğrafyamız olan, El-Cezire, Botan Ve Tor ikliminde Medrese ilmine, Medresede tedrisat gören ve Faka tabir edilen talebelere, ilim öğreten Müderrislere; bu Coğrafyanın insanları büyük bir önem ve değer veriyordu, vermişlerdir. Bu Medreselerden sadece iki örnek vermek gerekirse; Cizre’de Medresa Sor’dan tutun da Hizan’nın ücra köylerinden Nurs Medresesine kadar. Kimi Medreseler de Ahmet b. Ahmet Muhammed el Boti! Kimi medreseler de Molla Abdullah (Nursi) ders vermiştir. Yemeklerinden tutun barınma ihtiyaçlarına kadar her bir ihtiyaçlarını üstlenirdi bölge insanı. Ve bu üstlendiği görevi içtenlikle; her türlü olumsuzluklarla mücadele ederek ifa ederdi. Çünkü kabul ettiği bir misyonu üstlendiğini, bunun mukaddesiyatına ve doğruluğuna inanmıştı. Bu minval üzere Ecdat yüzyıllarca bu vazifeyi hiç aksatmadan yakın bir tarihe kadar götürüyordu. İşte bu inanç fiiliyatta olduğu müddetçe memleketimin örf, adet, an’ane, mukaddesiyatı ve güzel ahlakı yüz yıllarca sarsılmadı. Çünkü bu ilim dâhileri nesli atiyi güzel ahlaka gark edecek gelecekte ki dâhileri yetiştirmekle görevliydi. Bu mukaddes geleneğin yüzlerce yaşanmış güzel örneklerden bir tanesini yazmaya çalışacağım. Şöyle ki:

321.jpg

Şeyh Said Seyda El Cezeri’nin Halifelerinden Müderris Molla Abdullah BİLGE yaşadığı

bir hatırasını şöyle nakil etmişlerdir:

‘1930 yılının bir yaz günü Fakaların hücreleri (odalar) arasındaki geniş avluda bir dut ağacının gölgesinde Fakalarıma ders veriyordum. Talip (Baş Faka) olan Fakam Süleyman; yanıma gelerek dedi ki: Seyda iznin varsa sizlere bir malumat arz edeceğim? Ben de Faka Süleyman seni dinliyorum söyle dedim? Faka Süleyman teşekkür edip dedi ki:

‘ Medresenin avlu kapısında bekleyen bir genç Gercüş’ün Batérgız Köyü’nden geldiğini söylüyor. Diyor ki Seyda ile görüşmek istiyorum. Eğer izini var ise? Bende Süleyman’a gelsin dedim. Geldi. Daha yirmi yaşına girmediği belli olan çok genç bir delikanlı. Yanıma oturttum. Dedim ki adın nedir? Cemal’dır Seyda dedi. Cemal seni dinliyorum dedim. Cemal:

‘ Seyda ben Batérgız Köyündenim. Neseben Seyyidim. Eğer beni kabul etmek isterseniz yanınızda okumak, sizden ders almak istiyorum.’ Dedi. Ben kendisine birkaç soru sorduktan sonra Cemal seni Fakalığa kabul ettim dedim. Cemal bir isteğim daha var Seyda dedi. ‘Ben yeni evlendim eşimi de götürmek istiyorum tabi ki iznin olursa? Tabi bunu deyince şartlar biraz değişti. Epeyce düşündüm. Baktım çok istekli ve azimlidir. Onu kırmakta istemedim. Talip Fakam Süleyman’ı çağırdım dedim ki git Köyden ratıb ( köy veya mahallelilerin Fakalara verdiği yemeğin adı) almadığımız iki evi tesbit et selamımı söyle. Eğer iki ratıbı ayarlarsak Cemal’i Fakalığa kabul ederiz. Süleyman iki ratıb ayarladı. Ben Köyde içinde kalabilecekleri bir oda ayarladım. Feke Cemal derse başladı. Bir ratibi Medresede Fakalarla beraber yiyiyordu. Birini de eve götürüp akşamları eşi ile beraber yiyiyordu. Bu durum iki yıl boyunca bu minval üzere devam etti. Cemal çok zeki bir talebem oldu. Hatta umduğumdan daha fazla bir azim ve gayret içindeydi. Nesli Ati için bir ışık olacak kanaati bende hasıl olmuştu. Köylüler Fakanın diğer ihtiyaçlarını da karşılıyordular. Kışlık odun vb. gibi. Bir ders gününde Feke Cemal derse gelmeyince merak ettim haber gönderdim. Kendisinin çok hasta olduğunu öğrendim. Derse gelecek takatının olmadığını söylemiş hanımı. Haber verin eşine ben onu ziyaret edeceğim dedim. Bir gün sonra kaldığı eve gittim. Benzinin solduğunu, gözlerinin farlarının söndüğünü görünce hastalığının ciddi olduğunu anladım. Feke Süleyman’a Köyde Fahri doktorluk yapan “Brahimé Hekim’i çabuk çağır gelsin dedim. Brahimé Hekim geldi. Baktı ve bana dönerek dedi ki durumu çok ciddi görünüyor Seyda. Tabi ki Brahimé Hekim elinden gelen hekimliği Feke Cemal’a uyguladı. Kırlardan toplayıp ilaç haline getirdiği ilaçlardan uygun gördüğünü içirdi. Lakin Faka Cemal günden güne erimeye devam etti. Durumun ciddiyetine binaen Batérgiz Köyüne iki Fakamı gönderdim. Anne babasını çağırttım. Tabi ki yolculuk yaya olduğundan baya zaman geçti. Anne babası Köye geldiklerinde Faka Cemal maalesef vefat etmişti! Dini vecibeleri yerine getirdikten sonra Köylüler bana dediler ki Seyda sizden Faka Cemal’in eşinden ve anne babasından bir isteğimiz var? Köylülere buyrun söyleyin dedim. Sizi dinliyorum?

‘Feke Cemal’i Köyümüzün Ziyaréta Şeyhmus Mezarlığında defin etmek istiyoruz? Medresenizin bir hatırası Köyümüzde, olsun istiyoruz! Dediler. Faka Cemal’in ailesi ile istişare ettik ve Köylülerin istekleri kabul uygun görüldü. Ziyaréta Şeyhmus mezarlığında defin ettik. Telkinini ben okudum. Feke Cemal’in Faka arkadaşları daha sonra beyaz taşlardan mezarının etrafına bir hücre duvarını ördüler. Ve Medresemizin o kıymetli hatırası Firfele Köyü’nün Ziyareta Şeymus Mezarlığındadır.’ Dedi Müderris Molla Abdullah.. Bu örnek ilim ehline, bu mukaddes yolculukta şehadet şerbetini tadan Feke Cemal’e Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyoruz..

Bu yazı toplam 3072 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
M.Emin BOZKUŞ Arşivi