Oruç ibadetinin hikmet ve faydaları

Oruç ibadetinin hikmet ve faydaları
Allah’ın emir ve yasakları elbetteki kulların iyiliği içindir. Bütün hükümler, insanların yararlarını gerçekleştirme amacına yöneliktir.

Allah’ın yapılmasını istediği şeylerde kullar için çok büyük faydalar, yasakladığı şeylerde ise büyük zararlar bulunduğu bir gerçektir...

Oruç ibadetinin de temel hedefi, insanları takvaya eriştirmektir. Bu bizzat Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız ve takvaya erişmeniz için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara: 2/183–184) şeklinde ifade edilmektedir. İnsanı manevi bir eğitim sürecine taşıyan oruç, kulun, kısa sürede kalbi ve ruhu üzerinde birikmiş günah tortusundan sıyrılmasını sağlar. Böylece oruç, insanı “kad eflaha men zekkâhâ” ayetinin sırrına erdirir. Bu, nefsini kötülüklerden arındıranın, kurtuluşa erdiğinin bir ifadesidir. Nasıl ki sadaka ve zekât, inananları günahlardan temizler, onları arındırıp, yüceltirse (Tevbe: 9/103) bedenin zekâtı olan oruç da (İbn Mâce, Sıyâm, 44) insanı nefsinin hâkimiyeti altında ezilmekten kurtarır.

Oruç tutan kişi, nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmış olur. Nefis, insanı bencilleştirip yalnızlığa iterken, insan Allah’ın ipine sarılmakla sosyal bir varlık olduğunu hisseder.

Oruç, insanları dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette de cehennem azabından koruyan ve günahların bağışlanmasına vesile olan bir ibadettir.

Oruç tutan, maddi ve manevi bakımdan huzura kavuşur. Oruçtan beklenen manevi hazzı alabilmek için de sadece mideye değil, bütün organlara oruç tutturulmalıdır.

İnsan, nefsinin aşırı isteklerine karşı koyabilmeli, öfkesini yenebilmeli ve bütün organlarına oruç tutturabilmelidir. Başkalarına zarar vermekten, etrafındaki insanları huzursuz etmekten kaçınmalı, herkesle iyi geçinmelidir.

Oruç, iradeleri merhametle eğitir ve özgürleştirir. İftar, cömertliği, ikramı ve paylaşmayı öğretir.

Eğer ibadetlerimizin ahlakımıza, sosyal yaşantımıza önemli bir tesiri yoksa, dini yaşantımızda bir kusurumuz var demektir.

Oruç da bir ibadet olarak sadece günün belli vakitlerinde yemeden içmeden uzak durmak değildir. Oruç; yaratılışı icabı aceleci olan insana sabrı öğretir. Bitmek bilmeyen arzu ve isteklerine karşı, nefsi terbiye eder, İnsanı günah işlemeye yönelten özelliklerini kontrol altında tutmasını sağlar.

Oruç insana, kendisinin dışında diğer insanların da halini hatırlatarak, onu iyiliğe sevk eder. Cenab-ı Hak oruç ile, insanda bu ahlakî değişikliklerin olmasını ister. Yoksa Allah(c.c.)’ın bizim aç kalmamıza ihtiyacı yoktur.

Oruç ibadetini sadece, imsaktan iftar vaktine kadar yemekten, içmekten ve nefsi arzulardan bir müddet uzaklaşmak olarak düşünmemeliyiz. Hz. Peygamberimiz(s.a.v.):“Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez” buyurmuştur. Öyle ise, oruç ibadetini bütün benliğimiz ve samimiyetimizle yerine getirmeye çalışmalıyız.

Oruç, ahlakımızı güzelleştirmeli. Oruç, kötülüklerden korumalı. Oruç, merhamet duygularımızı geliştirmeli.

Oruç, insana yoksulların çektikleri sıkıntıyı yaşatmalı da onlara yardım elini uzatma alışkanlığı kazandırmalı.

Oruç, sağlığımızı korumalı. Oruç, insana sabırlı olmayı öğretmeli. Oruç, nimetlerin kadrini öğretmeli.

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.