Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, dijitalleşme, yapay zekâ, blockchain, otonom teknolojiler, elektrikli araçlar gibi kullanımı artan üst düzey teknolojilerle birlikte her alanda elektrik enerjisine ihtiyacın daha da arttığını belirterek, "Böylesi bir dönemde yerli kaynaklardan elektrik üretimine olan talebin artacağını öngörmek zor değil. Mümkün olan en iyi ve en gelişmiş teknolojilerin kullanılarak yerli kaynaklarımıza dayalı temiz kömür santrallerinin kurulması bu kapsamda önemli
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, video konferans yönetimiyle KÖMÜR-DER'in düzenlediği sektör toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. Milli Enerji ve Maden Politikaları'nın önemli bir ayağını da madencilik sektörünün oluşturduğuna dikkat çeken Bakan Dönmez, cari açığı azaltmak için potansiyeli yüksek olan altın, bor ve kömür gibi yerli kaynakların aranması, geliştirilmesi ve işletilmesi için sürekli gayret gösterdiklerini vurgulayarak, "Bu bağlamda özel teşebbüslerin katkılarını önemsiyoruz. Biliyoruz ki, bu sektörde yazılacak başarı hikâyesinde kamu ve özel sektör birlikte yer alacak. Yatırımları teşvik etmek için bugüne kadar gerekli projeleri ve yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Özel teşebbüsün önünü açtık, bundan sonra da açmaya devam edeceğiz inşallah. Yer Altı Kömür İşletmelerinde İşçi Maliyetlerine Uygulanacak Desteğe İlişkin Tebliğ kapsamında 27 işletmecimize destek ödemesi yaptık. Geçtiğimiz Haziran ayında yapılan değişiklikle destek ödemesi yapılan işletmeci sayısını 44'e çıkardık. 2016 yılından bugüne kadar toplam 223 milyon TL destek ödemesi yaptık. 2019 yılında Türkiye'deki toplam 91.431 MW'lik kurulu gücümüzün yüzde 12,4'ünü yerli linyit ve taşkömürü santralleri, yüzde 10'unu ise ithal kömür santralleri oluşturuyor. 2020 Ekim sonu itibarıyla elektrik üretimimizin yüzde 34'ünü kömürden karşılıyoruz. 20.300 MW'lık kömür kurulu gücümüz, toplam kurulu gücümüzün yüzde 21,6'sını oluşturuyor. Bugün 47'si linyit, 4'ü taş kömürü, 1'i asfaltit ve 15'i ithal kömür olmak üzere 67 adet kömür santralimiz faaliyetlerine devam ediyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar neticesinde toplam linyit rezervimiz 19,3 milyar tona, taş kömürü kaynağımız ise 1,5 milyar tona yükseldi" diye konuştu.
Küresel enerji sektörünün yenilenebilir enerji merkezli büyüme eğiliminde olduğuna dikkat çeken Bakan Dönmez, "Ancak kömür yakıtlı termik santraller baz yük santralleri olması nedeniyle önemini sürdürmeye devam edecek. Uluslararası Enerji Ajansı küresel kömür talebinin 2040 yılına kadar günümüz taleplerine benzer eğilimde seyredeceğini belirtiyor. Bunun yanı sıra dijitalleşme, yapay zekâ, blockchain, otonom teknolojiler, elektrikli araçlar gibi kullanımı artan üst düzey teknolojilerle birlikte her alanda elektrik enerjisine ihtiyaç daha da artıyor. Böylesi bir dönemde yerli kaynaklardan elektrik üretimine olan talebin artacağını öngörmek zor değil. Mümkün olan en iyi ve en gelişmiş teknolojilerin kullanılarak yerli kaynaklarımıza dayalı temiz kömür santrallerinin kurulması bu kapsamda önemli yatırım fırsatlarından biri olacak" değerlendirmesini yaptı.
Dönmez şöyle konuştu:
"Madencilikte asla taviz vermeyeceğimiz kırmızı çizgilerimiz var. Bu çizgilerimiz aslında madencilik denilince kamuoyunda çok sayıda olumlu gelişmeye karşın akla gelen iki kavram; kazalar ve çevre. Sektörümüzün güvenli ve insan odaklı madenciliği bir iş kültürü haline getirmesini istiyoruz. Biz bu konuda gerekli düzenlemeleri hayata geçirdik. Denetimlerimizi artırdık. 2017 yılında 6 bin 517, 2018 yılında 8 bin 88, 2019 yılında ise 8 bin 602 madeni yerinde denetledik. 2019 yılındaki denetim sayımız bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz en yüksek sayı oldu. 2020 yılında ise bugüne kadar 4 bin 662 maden ruhsat sahasını denetledik. Şehirleşme ve çevresel etkileri dikkate alarak madencilik faaliyetlerinde çevre ve insan sağlığına zarar verildiğini tespit edersek, gerekli önlemler alınıncaya kadar madencilik faaliyetlerini kısıtlıyoruz ya da durduruyoruz. Diğer bir önemli husus da çevre. Ülkemizdeki orman alanlarının sadece binde 3'ünde madencilik faaliyetleri yürütülüyor. Bu alanlarda Tarım ve Orman Bakanlığımızın sıkı denetimleri söz konusudur. Daha önceki konuşmalarımda da ısrarla belirttiğim bir husus var. Doğa da bizim, madenler de. Birileri yalanlarla, yanlışlarla çarpık bir algı oluşturmaya çalışsa da madencilik ve çevre birbirinin karşıtı olan kavramlar değil. Hangi alanda madencilik yapılacağı, madencilik faaliyeti için hangi kurumlardan hangi izinlerin alınacağı kanunlarımızda, mevzuatımızda belli. Ayrıca, bir maden sahası terk edildiğinde, maden sahibi, projesine göre o sahayı rehabilite etmek ve ağaçlandırmakla yükümlü. Ülkemizde bu konuda çok güzel örnekler var. Yeni Maden Kanunu'nda rehabilitasyon konusuna çok geniş yer verileceğini de bekliyoruz. Ayrıca mevcut rehabilitasyon projelerimizin dışında, bakanlığımız ve enerji STK'larımızla birlikte yürüttüğümüz 'Bir Enerji Bir Nefes' projesiyle 2,7 milyondan fazla fidan dikimi için Orman Genel Müdürlüğümüzle protokol yaptık. 2020 yılında 460 bin yeni fidanı daha toprakla buluşturacağız. Çevreci bir madencilik prensibiyle, madenlerimizden de doğadan da vazgeçmeyeceğiz. Kömür üretiminde çevresel sürdürülebilirlik önceliğimiz. Kurallara uygun olarak bu iş yapılırsa güvenli ve çevreci bir madencilikle ekonomimize ciddi bir katkı sağlarız."
"Madencilikte yaklaşık 130-140 bin civarında doğrudan istihdam sağlıyoruz. Dolaylı olarak baktığınızda bunu en az 5-6'yla çarpmak gerek. Madenci kardeşlerimizin emekleri bizlere emanet. Yatırımcılarımızın gayreti ve ülkemizi büyütme isteği bizlere emanet. Bu konuda bizler de sektörümüzle sürekli dirsek temasında kalarak üzerimize düşeni yerine getireceğiz" diyen Bakan Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Madencilikte 4-5 milyar dolarlık ihracatımız var ama buna karşılık 2 katına varan ithalatımız söz konusu. Altında ise bu yıl istisnai bir durum söz konusu olacak. Sadece altın ithalatımız ilk 8 ayda 16 milyar doları aştı. Yıl sonuna doğru belki de 20 milyar dolara yaklaşacak. Madenler hayatımızın vazgeçilmezidir. Sanayinin ihtiyaç duyduğu ham maddeyi üretiyoruz. Kullandığımız günlük ev eşyalarının büyük bir kısmı camdan, çelik aksama kadar hepsini madenlerden üretiyoruz. Böylesine büyük bir sektörü birilerinin kirli propagandalarına, şantajlarına, manipülasyonlarına feda edemeyiz. Türkiye'de madencilik faaliyetleri dünyada nasıl yapılıyorsa o şekilde yapılıyor. Özellikle çevrecilik kılıfı altında yatırımcılara gözdağı vermeye kalkanların gizledikleri asıl niyetlerinin Türkiye'nin enerji bağımsızlığından duydukları rahatsızlıktır. Kömür sektörü bugün teknolojiye yaptığı yoğun yatırımlarla hem çevresel kriterlerin sağlandığı hem de verimliliğin artırıldığı bir yapıyı hayata geçirmeye başladı. Kömürün artık daha çevreci kriterlerle üretildiği ve elektrik enerjisine dönüştüğü gerçeğini bizzat canlı örneklerle anlatmak zorundayız. Kamuoyunun kömürle ilgili çevresel hassasiyetlerimizin en üst düzeyde olduğunu bilmesi gerekiyor. Yapılan bunca yatırımın, doğayı korumak için verilen bunca mücadelenin kamuoyu nezdinde de bir karşılığının olması gerekiyor. Yerli kömür üretimini enerji bağımsızlığımız ve istihdam açısından kritik görüyoruz. 2016 yılında 45,5 milyon ton, 2017'de 87,9 milyon ton, 2018'de 101,5 milyon ton, 2019'da 97,3 milyon ton yerli kömür üretimi gerçekleştirdik. 2018 yılında Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırarak en yüksek yerli kömür üretimine ulaştık."
Kömür rezervlerini sonuna kadar kullanmayı ve önemli potansiyele sahip olan ancak bugüne kadar üretim yapılamayan havzaları ekonomiye kazandırmayı planladıklarını ifade eden Bakan Dönmez, "Kömür rezervlerimizi sonuna kadar kullanmak ve kullanım payını ithal kömüre karşı sürekli arttırmak istiyoruz. Yasal düzenlemeyle, TTK ve TKİ uhdesinde bulunan ve henüz işletmeye alınamayan atıl haldeki rezervlerin ihalesini tamamladık. Böylece, önemli potansiyele sahip olan ancak bugüne kadar üretim yapılamayan havzaları da ekonomimize kazandıracağız. Ülkemizde bugün, 85'i yer altı işletmesi, 250'si açık işletme, 60 adedi de hem açık hem yer altı işletmesi olmak üzere toplam 395 kömür ruhsatı mevcut. Cari açığımızın kapanmasında yerli kömürün katkısı çok büyük. 1000 MW kapasiteye sahip bir yerli kömür santrali kurulduğunda, bu santralin yıllık üreteceği elektrik miktarı ile yıllık yaklaşık 1,24 milyar metreküp doğal gaz ithalatının önüne geçmiş olacağız. Maddi olarak da cari açığımızın kapanmasına yıllık yaklaşık 240 milyon dolarlık bir katkı sağlayacak. Madencilik sektörüne her fırsatta desteğimiz sürecek. Kovid-19 döneminde madenciliğimizin mevcut şartlardan asgari ölçüde etkilenmesi için çeşitli destek mekanizmalarını devreye aldık. Bu kapsamda devlet hakkı ve ruhsat bedeli ödemelerini 2020 sonuna bırakarak şirketlerimizin bütçelerine derin bir nefes aldırdık. İnceleme raporu, arama projesi, faaliyet raporu ve işletme projesi gibi beyanları da Eylül sonuna erteleyerek şirketlerin nakit akışlarına bir katkı sağlamış olduk. Mücbir sebep ilan edilen tarih aralığında verilen ruhsatlardaki eksikliklerin tamamlanması için verilen süreyi 30 Eylül'e uzatmıştık. Ocak ayı içerisinde yatırılmadığı için iki katı olarak tahakkuk ettirilen ruhsat bedellerini, ruhsat iptali yapılmaksızın yine iki katı ödenmesi kaydıyla 28 Aralık 2020 tarihine kadar uzattık. Bu genel önlemlerin dışında depremden etkilenen Malatya ve Elazığ'daki rödovansçılar ve ruhsat sahiplerinin de vermeleri gereken rapor, proje gibi beyanlarını Eylül sonuna, devlet hakkı ve ruhsat bedeli ödemelerini de 28 Aralık'a kadar uzattık. Ayrıca geçtiğimiz aylarda imzaladığımız bir kararla temdit süresine 6 ay kala temdit evraklarının MAPEG'e sunulmasıyla ilgili şartı yıl sonuna kadar erteledik. Madencilikle ilgili önemli gördüğümüz bazı konular dün gece Meclis Genel Kurulumuzdan geçti. Bunlar, 6183 sayılı kanunun 22/a maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcunun bulunmaması şartı, 18 başvuruda istenirken yeni yasal düzenlemeyle sadece 6 durumda bu belge istenecek. Bu durumlar; ruhsatların verilmesi, birleştirilmesi, sürelerinin uzatılması, devir ve intikallerle sınırlı olacak. Devredilen ruhsatlarda mevcut izin ve muafiyetler yine bu kapsamda devam edecek. Başka bir ifadeyle mevcut izin ve muafiyetler ruhsatı devralan için de geçerli olacak. Böylece gereksiz bürokrasiyi de azaltmış olduk. Ruhsat alanı içerisindeki taşmalara hapis cezası müeyyidesi kaldırılıyor. Ama idari, mali yükümlülük maddesi yine devam edecek. Ruhsat bedelleri her yılın Ocak ayından sonra Haziran ayına kadar 2 kat olarak alınıyordu. Bu değişikliklerden sonra her ay için yasal gecikme zammı oranında ceza tahsil edilerek alınacak. 6 ay önce verilmesi zorunlu olan temdit talepleri 12 ay önceye çekildi. Böylece, işletmeler iş yerlerini tatil etmeden, kapatmadan önce temdite ait işlerini daha önceden tamamlamış olacaklar" diye konuştu.