Uzm. Dr. Tacettin Mirzaoğlu, kalça ağrısı olan ‘Ankilozan spondilit’ hastalığını bel fıtığından ayıran özellikler ve tedavileri hakkında açıklamalarda bulundu.
Ankilozan spondilit hastalığının, kadınlara oranla erkeklerde yaklaşık 3 kat daha fazla görüldüğünü ve genellikle 20`li yaşlardan sonra ortaya çıktığını belirten Memorial Diyarbakır Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümünden Uzm. Dr. Tacettin Mirzaoğlu, hastalara doğru ve yeterli tedavi uygulanmadığı takdirde sorunun ilerlemeye devam ettiğini ve ağrının da giderek artış gösterdiğini söyledi. Bel kısmında belirgin bir ağrı olmaksızın kalçanın bazen tek bazen de iki tarafında ortaya çıkan ankilozan spondilit hastalığının, bel fıtığındaki ağrıdan farklı olarak dinlenme ile azalma göstermediğini aksine arttığını aktaran Uzm. Dr. Mirzaoğlu, “Özellikle 40 yaş öncesi hastalarda, sabahları uyandıktan ya da uzun istirahatten sonra belde 1 saatten fazla süren tutulma varsa ve bu tutulma egzersizle azalıyorsa, hastanın bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına başvurması önemlidir. Tedavide temel amaç ağrının azaltılması, vücut pozisyonunun ve eklem hareketliliğinin korunmasıdır. Başarı şansının artması için de egzersizlerin, fizik tedavinin ve ilaç tedavisinin birlikte uygulanması gerekir. Sürekli ve düzenli yapılan egzersizlerle omurga hareketlerinin korunması amaçlanır. İlaç tedavisinde klasik ilaçlar ve yeni geliştirilen biyolojik ilaçlar kullanılır. Klasik ilaçların başında iltihap mekanizmasını baskılayan ağrı kesiciler ön plandadır. Bu ilaçlar ağrı gidermeye ve hastaların sabah rahat bir şekilde uyanmalarına katkı sunmaktadır” dedi.
“Tedavi planına dikkatle uyulmalı"
Hastalığın tanısının gecikmesi ya da doğru tedavi seçeneklerinin uygulanmaması durumunda hastanın omurgasında kamburlaşmanın oluşabileceğine dikkat çeken Uz. Dr. Mirzaoğlu, şöyle devam etti:
“Bu durum estetik olmayan bir görünümün yanı sıra hastanın günlük yaşam aktivitelerini yerine getirirken zorlanmasına ve yaşam kalitesinin olumsuz etkilenmesine yol açar. Bu nedenle doktor önerisi ile ilaçların düzenli olarak kullanılması ve egzersizlere re rutin düzende devam edilmesi ile birçok sorunun önüne geçilmiş olur. Akciğer kapasitesinin artırılması için, tüm hareketler solunum egzersizleriyle birlikte yapılmalıdır. Yatak rahatsız etmeyecek kadar sert, gömülmeyecek kadar yumuşak ve yastık kalınlığı boyun boşluğunu dolduracak şekilde olmalıdır. Farklı ısı uygulamaları, ağrı ve sertliğin azaltılmasında etkilidir. Hareket yeteneklerinin daha da azalmasına neden olacağından korse kullanılmaması önerilir. Düzenli beslenilmeli ve her hastalığın tetikleyicisi olan sigaradan uzak durulmalıdır. Uzun süre ayni pozisyonda kalmamaya ve vücudun sürekli dik pozisyonda tutmaya özen gösterilmelidir. Hasta, günde 20 dakika sırt üstü ya da yüzükoyun düz bir şekilde yatılmalıdır. Bacaklar karna çekili şekilde yatmaktan kaçınılmalıdır.” (İHA)