Günümüzde Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun istatistiklerine göre 382 milyondan fazla yetişkin diyabet hastalığı ile mücadele ediyor. 11 yetişkinden 1’i bu hastalığa yakalanmakta ve her 6 saniyede 1 kişi yine bu hastalık sebebiyle hayatını kaybetmektedir. Hastalık teşhis konulduktan sonra sıkı bir diyet programı ve ilaçlarla kontrol altına alınsa bile insanlar ömür boyu bu şekilde yaşamak istemiyor. Bu yüzden de dünyada en sık görülen rahatsızlıklar arasında yer alan şeker hastalığının belirtileri ve nasıl önlenebileceği de en fazla araştırılan konular arasında yer alıyor. Tip 2 diyabet ise şeker hastalığının bilinen en yaygın türü. Fakat gelişen teknoloji ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkan ve Tip 2 diyabet hastalığına sahip kişiler tek bir ameliyatla artık hastalığından kurtulup sağlıklı hayatına geri dönebiliyor.
Hastalar "İleal İnterpozisyon" ameliyatıyla insülin ve haplara veda ederken, aynı zamanda diyabetin beraberinde getirdiği hastalıklardan da kurtuluyor. Son yıllarda alınan başarılı sonuçlar ve sağlığına kavuşan hastaların önerisiyle her ne kadar ameliyatın tercih edilme oranı artsa da hala daha insanların konuyla ilgili kafasında sorular var. Bu anlamda Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nden birçok başarılı ameliyata imza atan Op. Dr. Serkan Ayhan ameliyatla ilgili hem soruları yanıtladı hem de bilgilendirmelerde bulundu.
Diyabet cerrahisi (Metabolik cerrahi) nedir? Kimlere uygulanabilir?
Öncelikle diyabet ameliyatından bahseden ve kimlere uygulanabilir sorusunu yanıtlayan Op. Dr. Serkan Ayhan, “Bu ameliyat Tip 2 diyabet hastalığını kontrol altına alan kapalı cerrahi yani laparoskopik olarak uygulanan ameliyat yöntemidir. Yani insülin kullanmaksızın kan şekerini kontrol altına alan cerrahi yöntemdir. Laparoskopik İleal İnterpozisyon ameliyatında mide küçültülerek açlık hormonu olan ‘ghrelin’ hormonunun yapılmasını engellemek suretiyle yemek yeme dürtüsü kırılır. Ardından ince bağırsakların son kısmı olan ileumdan GLP-1 hormonu salgılanır. GLP-1 hormonu ileumun yüksek besin içeriği ile karşılaştığında yapımı artar. Bu da pankreasa gidip insülin yapımını artırıyor, sonra da kan şekeri düşüyor. Bunun sağlanabilmesi için ileumun mideden sonraki kısma taşınması gerekiyor. Biz de ileumu kesip blok halinde mideden sonraki kısma transfer ediyoruz. Böylelikle harici insülin kullanmadan kan şekeri kontrol altına alınmış oluyor. Bu ameliyattan her Tip 2 diyabetli fayda görmez. Bunun için bir takım kriterler olmalıdır. Kontrolsüz Tip 2 diyabet varlığı, pankreasta insülin üreten yeterli hücre rezervi varlığı, otoantikor olmaması, kalıcı organ hasarlarının oluşmaması vb. gibi uygun hastalarda başarı oranı tüm dünyada yüzde 87’dir” dedi.
“Devrim niteliğindeki tedavi yöntemi”
Şu ana kadar diyabet hastalığının devrim niteliğindeki en etkin tedavisini sağlayan tek yöntemin bu ameliyat olduğunu vurgulayan Serkan Ayhan ayrıca, “Ameliyat, tüm dünyada yaklaşık 10 yıldır yaygın olarak başarı ile uygulanan, yüzde 87’lik başarı oranına sahip. Ameliyatın modifiye versiyonları da mevcuttur. Bu zamana kadar yapmış olduğumuz 1500 üzeri ameliyat tecrübemiz oldu. En son Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde Kıbrıs’ın Rum kesimi de dahil olmak üzere ilk ameliyatını gerçekleştirdik. Hastamızın ameliyat sonrası insülinsiz olarak 4. günden itibaren açlık kan şekerinin 112 olduğuna şahit olduk. Kıbrıs’ta bu sayıyı gün geçtikçe arttıracağız” şeklinde konuştu.
Ameliyat sonrası süreç nasıl ilerliyor? Hasta tam olarak sağlığına kavuşabiliyor mu?