Yaşam tarzındaki değişimin getirdiği sağlıksız beslenme, obezite ve hareketsizlik, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan toplumlarda tip 2 diyabetin hızla artışına sebep oluyor. 2010 yılında yapılan TURDEP-II çalışmasında elde edilen veriler baz alınarak 2018 yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre belirlenen nüfusta diyabet prevalansı hesaplandı. Türkiye’de 20 yaş üzeri toplumda tahmini diyabet prevalansı kadında yüzde 17, erkekte yüzde 13,4 olmak üzere yüzde 15,4 bulundu. Bu hesaba göre ülkemizdeki tahmini diyabet nüfusu kadında 4 milyon 815 bin 521, erkekte 3 milyon 899 bin 228 olmak üzere toplam 8 milyon 681 bin 903 olarak raporlandı. Ortalama aile nüfusunun 4,3 olduğu dikkate alındığında toplamda 37 milyon 332 bin 183 kişinin, yani toplumun yüzde 46’sının diyabetten etkilendiği belirlendi. Türkiye’nin dünyada diyabetin en hızlı arttığı ülkelerden biri olduğu vurgulanıyor. IDF 2017 raporuna göre diyabetli hasta nüfusunun en yüksek olduğu ilk 10 ülke arasında Türkiye olmasa da 2045 yılına projeksiyon yapıldığında Türkiye’nin diyabetli hasta nüfusu açısından en yüksek 10. ülke olacağı tahmin ediliyor. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Başkanı, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Saygılı, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi özellikle tip 2 diyabet hakkında önemli bilgiler verdi.
"Hızlı bir ivme ile artış gösteriyor"
Prof. Dr. Saygılı, “Dünyanın ve Türkiye’nin sorunu olan tip 2 diyabet, çok hızlı bir ivme ile artış göstermekte. Yaşam biçimindeki değişiklikler, durağan yaşam, yanlış beslenme, artan kilolar; tip 2 diyabetin artışına sebep olmakta. Türkiye’deki diyabetik bireylerin sayısının 8,5 milyonu bulduğunu söylersek bu konunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Tip 2 diyabet, daha çok kadınları etkilemekte. Diyabetik bireyler toplumda yüzde 15’lere erişmiş durumda. Dünyadaki diyabetli nüfus sayısına bakıldığında henüz ilk 10’da değiliz ama ilk 10’un içinde olmaya aday bir ülkeyiz” dedi.
"Diyabet sinsi bir hastalıktır"
Tip 2’nin önlenebilir bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Saygılı, “Yaşam biçimindeki değişiklikler, doğru beslenme, egzersizin artırılması, kilonun azaltılması; tip 2 gelişimine sekte vurur. Doğru yaşam biçimi konusunda halkın bilinçlenmesi gerekiyor. Daha aktif yaşam, sebze-meyveden zengin; şekerden fakir bir beslenme seçimi ile riskli olan bireylerde tip 2 diyabet gelişimi riski azaltılabilir. Diyabet sinsi bir hastalıktır. Tanı konduğu zaman, diyabet yaşı eski olabilir. Diyabetin sebep olduğu bazı doku zararları vardır. Yeni tanı konan bireylerde bu komplikasyonların varlığı, diyabetin eski olduğunu gösterir. Ailesinde diyabet olan, 45 yaş üzeri, kilolu, kan basıncı yüksek olan bireyleri diyabet açısından taramalıyız. Kişilerin aile hekimlerine başvurmaları ve kan şekeri ölçümü yapmaları yeterli olacaktır" diye konuştu.
"Gebelik diyabeti"
Gebelik sürecinde de diyabet gelişebildiğini kaydeden Saygılı, şu bilgileri verdi:
"Buna ’gestasyonel diyabet’ diyoruz. Gestasyonel diyabet, gebelikten önce yoktur, gebelik sonlanınca da biter. Ama bu kadınların daha sonra tip 2 diyabet geliştirme riskleri yüksektir. Gebelik sırasında kan şekerinin yüksek olması, hem anne hem de bebeğe olumsuzluklar getirir. Kan şekeri yüksek olan annenin bebekleri ve daha sonra çocukları ileride diyabet olmaya, metabolik sendromlu olmaya, karaciğer yağlanmaları olan bireyler olmaya adaydır. Gebelikte kan şekerinin diyabetik sınıra erişip erişmediği bilinmeli ve önlem alınmalı. 24-28. haftalarda tüm gebelerde şeker taraması yapılmaktadır. Bu konuda medyada farklı bildirimler görmekteyiz. Bunların bilimsel dayanağı yok. Dünyada gelişmiş ülkeler gebelik şekerini taramaktadırlar. Dünyada gebelik şekerinin görülme oranı yüzde 10, bizdeki az sayıda çalışmalar yüzde 16’dır. Daha önceki gebeliklerde kan şekeri yüksek olan, kilosu yüksek olan, 25 yaş üzeri, aile öyküsünde diyabetik birey olanlar, daha önce 4 kilo üzerinde bebek doğuran ve ölü doğum yapanlar daha riskli bireylerdir."
"Milyonlar verip ’bir baklava ye’ deseler yemem"
20 yıl önce diyabet tanısı konulan Ayhan Şenbayraklar (68), görme kaybı nedeniyle gittiği hastanede diyabet olduğunu öğrendiğini belirtti. Ameliyat olduğunu ancak bir gözünde büyük oranda görme kaybı bulunduğunu belirten Şenbayraklar, şöyle konuştu:
"11 sene önce bypass ameliyatı ile dört damarım değişti. En sonunda da 26 Eylül’de diyabetik ayak sebebiyle sağ ayağımın baş parmağı kesildi. Tedavi ve diyet ile şekerim düştü. Bana milyonlar verip ’bir baklava ye’ deseler yemem. Kararlıyım. Ya bu hastalık beni yenecek, ya ben onu yeneceğim. Canım çekiyor ama diyetime dikkat ediyorum. Ben ablamı bu hastalıktan 39 yaşında kaybettim. Oğlan kardeşim 4 yıl önce öldü. Annem 52 yaşında öldü. Dayım ve teyzem de bu hastalıktan öldü. Eşim hamur işi, makarna, pilav yapmıyor. Sebze yiyorum."
Şenbayraklar’ın eşi Pakize Şenbayraklar (67) da "Evde tatlı ve hamur işi yapmıyorum. Eşimin bakımına dikkat ediyorum. Kardeşi, bakımı iyi olmadığı için hayatını kaybetti" dedi.