Tarihin Karanlık Yüzü….
Biraz sonra yaşam haklarının ellerinden alınacağını bilmeden emredilen yere doğu yürüyen çocuklar... Karanlık güçler 1930'ların sonlarında bazı engelli çocukları hedef alan gizli ve de sıra dışı bir operasyona imza attılar. Programı Philipp Bouhler ve Hitler'in doktoru Karl Brandt yönetti. Action 4 adı verilen programda toplamda 300.000 engelli insanın hayatı kasten ellerinden alındı. T4 kod adı Berlin'deki kordinasyon ofisinin açık adresinden geliyordu, Tiergartenstraße 4... Adolf Hitler, Kavgam isimli kitabında Nazi ideolojisini açıkça dile getirmişti, aryan ırk oluşturmak için çürük insanlar ayıklanır, iş gücüne ve askerlik hizmetlerine uygun sağlıklı, dayanıklı Almanlar üretilirdi, Hitler tam da böyle yapacaktı. 1933'te iktidara gelir gelmez bedensel ve zihinsel engellilerin kısırlaştırılmasını zorunlu kılan yasaları uygulamaya koydu. Kalıtımsal hastalıklı çocukları önleme yasası; görme engelli, işitme engelli, epilepsi hastası bireyler çoğu belli belirsiz testlere sokulup kısırlaştırıldı. Irksal saflığa takıntılı olan Naziler bu sorunları nesiller boyu çekmek istemiyorlardı..
Hitler'in özel doktoru Karl Brandt ve Devlet Bakanı Hans Lammers rejimin daha da ileriye gidebilmesi için yararsız olarak görülen insanların açıkça toplumdan ayrıştırılması gerektiğini dile getirmişti. 1939’un başlarında, Nazi Partisi Şansölyeliği ofisine, Richard Kretschmar adında bir Alman ve Nazi sempatizanından tuhaf bir mektup geldi; "Birkaç ay önce uzuvları eksik, gözleri görmeyen, tedavisi olmayan, fiziksel ve zihinsel engelli bir oğlum oldu. İsmi Gerhard sizden ona yasal olarak ötanazi uygulamak için izin istiyorum." Kretschmar oğlunu daha da doğrusu onun tabiriyle bu "canavarı" öldürmek için Hitler'den izin istiyordu. Hitler vakayı incelemesi için kendi doktoru Karl Brandt'ı Kretschmar'ın evine gönderdi, doktor muayene sonrası teşhisin doğru olduğunu bebeğin iyileşme umudu olmadığını doğruladı. Böylece Gerhard 25 Temmuz 1939'da iğneyle uyutuldu, ölüm nedeni ölüm belgesinde kalp zayıflığı olarak geçti. ABD Holokost Anıt Müzesi'nde saklanan 1 Eylül tarihli bu mektup ötanazi programına yetki veren Hitler tarafından imzalanmış.
Ağustos 1939'da Reich İçişleri Bakanlığı doktorların ve hemşirelerin ve de ebelerin 3 yaşından küçük olup ciddi zihinsel ve fiziksel sorun belirtileri gösteren tüm çocukları rapor etmeleri gerektiren bir kararname yayınladı, 3 ay sonra sağlık çalışanları engelli çocuğu olan ailelere baskı yapmaya başladı. Çocuklarını Avusturya ve Almanya'daki bir dizi özel pediatrik kliniklere göndermeleri için ısrar ediyorlardı. Ailelere engelli çocuklara gösterilmesi gereken özeni hiçbir zaman gösteremeyecekleri bakımın ancak kliniklerde yapılabileceği yalanını attılar, gerçekte ise klinikler adeta çocuk öldürme koğuşlarıydı. Özel olarak görevlendirilen sağlık personelleri kliniklerdeki çocukları aşırı dozda ilaç vererek ya da aç bırakarak ölüme sürüklüyorlardı ancak bunu doğrudan ailelere söyleyemezlerdi. Devlet ebeveynlerin hükümetin evlatlarını öldürdüğünü öğrendiğinde yumuşak bir tepki vermeyeceğini biliyordu, bu yalanlar aileleri bir süreliğine oyalayabilirdi. Nazi ötanazi programının amacı zihinsel ve fiziksel engelli insanları yok etmekti. Nazi görüşüne göre bu sayede aryan ırkı genetik olarak kusurlu ve topluma mali bir yük olan insanları temizleyecekti. Ötanazi terimi kelimenin tam anlamıyla iyi ölüm demekti genellikle aksi bir durumda acı çekecek olan kronik veya ölümcül hasta bir birey için ağrısız bir ölüm gerçekleştirip, onu acılarından arındırmak anlamında kullanılıyordu ancak Nazi bağlamında ötanazi bir cinayet programını gizlemek anlamında kullanıldı. T4'de ilk zamanlarda yalnızca bebekler ve çocuklar dahil edildi ancak tedbirin kapsamı genişledikçe 17 yaşına kadar tüm insanları kapsamaya başladı... T4 sona erdiğinde ise tüm engelli yetişkin ve yaşlıları kapsamıştı.
Gerhard Kretschmar'ın öldürülmesinden sonraki 3 hafta içinde tamamen ete kemiğe bürünmüş bir bürokrasi Almanya'nın dört bir tarafına yayıldı, durum tüm sağlık çalışanlarına aktarıldı. Brandt ve Philipp Bouhler tarafından yönetilen kalıtsal ve konjenital hastalıkların bilimsel kaydı için Reich Komitesi'nin kurulmasına da Hitler izin vermişti. Bu adamlar kısa bir zaman sonra ölümcül planlarını devreye soktular, görevliler her doğumdan sonra bir form dolduruyorlardı içinde bebeğin fiziksel ya da zihinsel kusurlarını yazmaları gereken bir bölüm vardı, formları toplamda 3 doktor gözden geçiriyordu eğer bebeğin ölmesine karar verirlerse kağıda çarpı işareti atıyorlardı, doktorlar bir anda katillere dönüşmüştü insanların geleceğini onlar tayin ediyorlardı. 3 doktordan 2 tanesinin aynı fikirde olması yeterliydi ardından tıbbi yardım almasına yardım edecez kisvesi altında bebek ailesinden alınır ve T4 devreye girerdi. Nazilerin işe yaramaz yiyiciler olarak gördükleri bu grubun bir kısmı özel olarak inşa edilmiş gaz odalarına götürüldü diğerleriyse sistematik açlıkla sınandı. Gaz verme tesisleri Berlin'de Güneybatı Almanya'da Saksonya'da ve Avusturya'da Tuna Nehri üzerinde kurulmuştu. Heinrich Himmler gaza maruz kalan insanları bizzat görmüş ve bu yöntemi çok beğenmişti, onun emriyle bu yöntem nihai çözüm sırasında çok kez kullanıldı. Duş tesisleri adı altında gizlenmiş olan gaz odalarında şişelenmiş saf karbonmonoksit gazı kullanıldı, işçiler insanların küllerini toplar ve akrabalarına göndermek için bir çömleğe koyardı. O insanların aileleri veya vasileri hayali bir ölüm nedeni içeren bir belge ve kavanoz alırlardı.
Nazi işgali altındaki Doğu Avrupa'da psikiyatrik hastalığı olan binlerce insanın gördüğü son şey Nazi polisi oldu. Eylül 1939'da savaş patlak verdiğinde insanları imha etme hedeflerini de genişletmişlerdi, Polonya genelindeki akıl hastaneleri SS üyeleri tarafından boşaltıldı, hastalar kurşuna dizildi.
Eğer yaklaşık 80 yıl önceki Almanya'da yaşıyor ve birazdan sayacağım özellikleri taşıyor olsaydınız ölürdünüz. Şizofreni, epilepsi, demans ve diğer kronik psikiyatrik ve nörolojik bozukluklar, Alman veya ilgili kandan olmayanlar, psikiyatri kurumlarında 5 yıldan fazla süre kalanlar. Program Hitler hükümetinin kaotik doğasının tipik bir örneği gibiydi, 3. Reich böyle bir programı spontane bir şekilde bir gecede geliştirebilirdi ya da daha önce bahsi geçen ancak ertelenmiş bir konuysa onu 1-2 günde faaliyete geçirmeleri de olasıydı.
Bu politika ekonomik kaygılar sebebiyle destekleniyordu, bürokratlar devletin hükümlülere veya çürük insanlara kaynak ayırmak yerine o fonları yeni evli çiftlere kredi, askerlere yüksek maaş gibi alanlara ayırmasını istiyorlardı. Bir doktor olan Hermann Pfannmüller çocukları açlıkla sınayıp yavaş yavaş öldürme konusunda uzmanlaşmıştı, ona göre kalbi durduran sert bir kimyasal daha doğal ve daha acısız olandı. Avusturyalı oyuncu Frida Richard, Hadamar'daki ötanazi merkezinden kurtulan az sayıdaki insandan biriydi, Frida Polonya'daki toplama kampında kalmıştı savaş sona erdikten kısa bir zaman sonra Eylül 1946'da öldü. Almanların yetişkin ve çocukların topluca öldürüldüğünü öğrenmesi çok uzun sürmedi, ölümler bir devlet sırrı olarak saklanamazdı. T4'e itiraz eden birçok vatandaş, birçok doktor vardı. Onlar SS'ler kendileri için gelmeden önce akrabalarını ve hastalarını o kurumlardan çıkarmak için yola çıktı, Almanya geneline yayılan protestolar kiliseye kadar ulaşmıştı. Hem protestan hem de katolik kiliseleri programın ahlaki yönden bir utanç tablosu olduğunu hiçbir mazeretin bu suçu örtmeyeceğini açıkladılar.
Nazi partisi Almanya'daki dini topluluklarla her zaman zorlu bir ilişki içerisinde olmuştu belki sonuna dek çatışmadılar ama kilise hızla diktatörlüğe dönüşen bu sistemin kalbinde ayrı ve büyük ölçüde bağımsız olan bir gücü temsil ediyordu. Sonunda ölüm merkezlerinde neler olup bittiğine dair ifşaatlar ortaya çıkmaya başladı, kurbanların ailelerin hepsi neredeyse aynı deneyime sahipti. Özel insanlar önce hayır kurumu tarafından alınıyor sonra eğer hastalar yazabiliyorlarsa bazı aileler mektuplar alıyor en sonunda da sevdiklerinin kızamığa yenik düştüğü ve bedenlerinin yakıldığına dair bilgi geliyordu, bildirimde onların bir türlü sağlık önlemi amacıyla yakıldığı yazıyordu. İnsanlar akıllanınca kiliseler farkındalığı arttırmak amacıyla seslerini yükselterek hatta konu hakkında broşürler dağıtarak T4 programına karşı direnişe geçtiler. Protestolar sonrasında Hitler 1941'in Ağustosunda ötanazi programının durdurulmasını emretti, T4'ün durdurulması öldürme operasyonunun sona ermesi anlamına gelmiyordu, çocuklara uygulanan ötanazi eskisi gibi devam etti gerçek anlamda sona ermesi 2. Dünya Savaşı'nın son günlerine denk geliyordu, o günlerde yani program bitmeden kısa bir zaman önce yabancı uyruklu işçilere, savaşta yaralanmış olanlara ve geriatrik hastalara bile uygulanıyordu. Her şey sona erdiğinde 300.000 insan hayatını kaybetmişti, bunların neredeyse tamamı Alman ya da Avusturyalıydı yine de kaç insanın öldüğü net değil sayı çok daha fazla olabilir. Hermann Pfannmüller Münih'te ötanazi suçundan yargılandı, yargılandıktan 2 yıl sonra 5 yıl hapis cezası aldı daha sonra 4 yıla indirildi 1961'de Münih'te öldü. 20 Ağustos 1947'de Doktor Karl Brandt, Nürnberg'deki mahkemede ölüme mahkum edildi. Nazilerin sadece bir kısmı adaletle yüzleşebildi, Philipp Bouhler savaştan sonra yakalanmıştı ancak eşiyle birlikte intihar etmeyi tercih etti.
Doktor Brandt'la beraber birkaç doktor daha ölüme mahkum edildi. Öjeni hareketinin özellik ABD başta olmak üzere birçok taraftarı var bunların içerisinde eğitimli insanların oranı hiçte azımsanmayacak seviyedeydi..
Kaynak ; Tarihin Karanlık Yüzü..