Şeyh Muhammed Beşir ününü ve ismini işittiği halde, ama görüşmeleri bir türlü vuku bulamayan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini görme arzusu ile tutuşur. Her hal u karda onu görmek için Isparta iline gitmeye karar verir.
Memleketimizin coğrafyasının muhteşem güzelliğinin yanında yetiştirmiş insanlarıyla da bir o kadar muhteşemdir. Sanatta, ilimde her şeyde. Bu sefer de yine memleketimizin bağrından çıkan bir alimden, allameden bahs edeceğiz. Şeyh Muhammed Beşir el Halili. Halila Kılavuz köyünün evvelki ismidir. Bu mübarek zat Halila köyünde doğduğu için el Halili nisbesini ordan almıştır.
Kılavuz köyü Mardin ilinin bir ilçesi olan Dargeçit ilçesine bağlıdır. Köy Dargeçit, Güçlükonak ve İdil ilçelerinin üçgeninde yer alır. Etrafı meşe ağaçları ile çevrili bir ormanın yamacına kurulu çok tarihi bir köydür. Bu köy tarihi boyunca okumaya önem verdiği için büyük alimleri bağrından çıkarmıştır. Birkaç nadide örnek verirsek: Vehbi ilmiyle nam salmış Müderris Molla Süleyman. Müderris Molla Abdulhakim. Molla Abdulhakim aynı zamanda Şeyh Muhammed Beşir el Halili’nin babasıdır. Müderris Molla Abdullah. Müderris Molla Tahir. Zamanında köyün bütün kızlarını okutan bayan müderris Menca Mala Melé. İsimlerini sayamadığımız diğer zatlar.
Şeyh Muhammed Beşir ününü ve ismini işittiği halde, ama görüşmeleri bir türlü vuku bulmayan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini görme arzusu ile tutuşur. Her hal u karda onu görmek için Isparta iline gitmeye karar verir. İmkanların kıt olduğu, maşakkatli bir yolculuğun olacağını bildiği halde yola çıkar nihayetinde Isparta’ya bir şekilde varır. Bedüzzaman Said Nursi’nin Isparta’da olduğunu biliyor ama kaldığı adresi bilmiyor. Günlerce adres sorar ve nihayetinde Bediüzzaman hazretlerinin kaldığı adresi bulur. O kadar çok sevinir ki tarif edilemez. Aşk ve şevk ile o adrese gitmek için yola koyulur. Üstadın kaldığı evin kapısına gider. Meğerki günlerden beri hafiye polisler onu takip ediyorlarmış kendisin haberi yok. Şeyh Muhammed Beşir elini kaldırıp kapıyı çalacağı esnada polisler yaka paça alır. Karakola götürüp birkaç sualden sonra göz altına alırlar ve iki gün boyunca nezarethanede tutarlar. İki günden sonra polislerin refakatinde trenle Afyon’a getirilen Şeyh Muhammed Beşir indirilir ve diğer bir trene bindirilerek Mardin’e gönderirler.
Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini görmeden dönen Şeyh Muhammed Beşir bu olayı anlatırken gözlerinden yaşlar akar ve “bu kadar sıkıntılı bir yolculuk ve arayıştan sonra Üstadın kapısına kadar gittim fakat o yüce makama girmek bana nasip olmadı.” Diyerek üzüntülerini dile getirir.
Şeyh Muhammed Beşir Isparta’dan döndükten sonra Üstadın eserlerini tekrar tekrar okur ve medresesinde ki talebelerine ders olarakta verir. Risale-i nur külliyatını kendi hattı ile de yazar.
1966 yılında o zaman Siirt iline bağlı bir bucak olan, şimdi Şırnak ilinin bir ilçesi Güçlükonak’ta vefat eder. Ve buraya defin edilir.
Kaynak: Murşid Seyda. Ahmet Arslan Dicle Ün.