Cizreli Bir İmamın Gözünden 6 Şubat Depremi

6 Şubat depreminde herkes birbirine kenetlenirken kurum ve kuruluşlar doğal olarak tek yürek oldu. Diyanet kolları sıvayıp ekipler halinde imamları deprem bölgesine gönderme kararı aldı.

6 Şubat depreminde herkes birbirine kenetlenirken kurum ve kuruluşlar doğal olarak tek yürek oldu. Diyanet kolları sıvayıp ekipler halinde imamları deprem bölgesine gönderme kararı aldı. Kadın, erkek olarak gönüllü gruplar halinde Cizre’den de bir arkadaşım gitti. Bu yazacaklarım onun bana bazen yüklemsiz anlattıkları bazen de benim tamamladığım cümlelerdir.İmam arkadaşım depremden 3 gün sonra gönüllü olarak Nurdağı’na gitti. Yolculuğunu, deprem bölgesine gideceğiz dedikten sonra lokantacıdan tutun benzinlik istasyonlarına kadar paranın geçmediği bir yol olarak özetledi.
*
Yol boyunca hepimiz bir an önce deprem bölgesine varıp cenaze yıkamaktan ziyade bir umut enkaz altındaki insanları kurtarmak istiyorduk. Nihayet 7 saatin sonunda mahşer alanına vardık. Herkes canla başla çalışmasına rağmen böylesine bir depreme kimse hazırlıklı değildi.
*
Bir yandan her yerden gelen 'imdat!' çağrısına yetişme gayretindeydik bir yandan da enkaz başındaki insanlara içmeye takati olmayan suyu ikram ediyorduk. Bizim için ayrılan alana gittiğimde ilk kez görevimi yerine getirmek istemedim, cenazeleri yıkamak istemedim . Böylesine bir yerde kepçe olmak istedim. Oracıkta tüm betonları kaldıracak bir güç olmak istedim ama nafile. Aramızda yıllardır insan yıkayan arkadaşlarımız olmasına rağmen ilk cenazelerdeki kesikler, parçalar, hepimizde büyük bir etki bıraktı. Düşünmeye vakit yoktu, kuyruk uzundu. Cenazesinin yıkanmasını bekleyen bir şehir vardı. Boğazımızın düğümlendiği, ellerimizin çalıştığı ilk gün kaç cenaze yıkadığımızı hatırlamıyorum. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, sayıların anlamsız olduğu bu şehirde torpil yapıp kuyruk sırasını bozan kimse yoktu.
*
Herkes sırası gelince kimi oğlunu, kimi kızını kimi de sevdiklerini getiriyordu. Biz de yıkayıp kefenleyip teslim ediyorduk. Traktörün biri yanaştı, arkada 7 kişi vardı. İmam arkadaşım bunu bana anlatırken ben de bir an traktörleri mevsimlik işçi olarak hayal ettim ya da tarlasını eken mütevazi bir aile. Ama yok, benimki bir hayaldi. İmam arkadaşımın söylediği gerçekti. Şoförün yavaşça indiği ve Allah’ın verdiği sabır ile aileme sıra gelince bana söyleyin dedi. Tevekkül ve teslimiyetin bir traktör olduğu vakitte kimseyi gazaplandıracak tek bir hareketi bile yoktu. İmam arkadaşım, çayından son bir yudum daha aldıktan sonra sahi ya bunları neden bana anlattırdın dedi. Ben de belki bir gün gazeteye yazarım dedim. İmam arkadaşım gazeteler hala var mı dedi, sonra bu hikâye hangi gazetede çıkıp kim okuyacak, dedi. Ben de dedim ki halka arz edilen hikâyeleri yazarım, okuyanı zengin etmez. Zenginliğe ve dünya malına tamah eden bir nesil için fon müziksiz bir metin ne kadar okunur pek bir kaygım yok. Her gün halka arz edilen şirketleri takip eden bir toplum, oturduğu evin sağlamlığını ve hayatın bir ölümle son bulacağını arada takip etse daha zengin olur. 6 Şubat depreminde vefat eden tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri