Milattan Önce 200 yılından itibaren Babil, Araplar , Asurlular , Medler , Selevkoslar , Partlar , Persler , ve Sasanilerin hakimiyetinde kalan Cizre’nin yazılı kaynaklara göre ilk defa kuruluşu Sasaniler devrinde yıkılmış bir köy üzerine bir tane kale ve bir tane şato inşa edilmesi ile tekrar şehirleşme adımları başlar.İnşa edilen kale ve şato etrafında yapıların yapılması ile birlikte cazibesi artar ve kocaman bir şehir ortaya çıkar.
İlk Çağlardan kalan surlarla çevrelenmiş olan Cezire, bir çok kez saldırılara uğramış , yıkımlara uğramıştır.İslam Orduları kumandanı İyaz bin Ğanm tarafından fethedildikten sonra şehrin temelleri bir daha sil baştan atılmıştır.Fetih ile birlikte zamanında kilise olan ulu Cami restore edilmiş ve Müslümanların ibadet edeceği güzel bir camiye dönüştürülmüştür.İlk camiden sonra rivayetlere göre zamanla Cizre sınırları içerisinde 360 veya 365 adet mescit ve camii adedine ulaşılmıştır.
(Cizre Nostalgia sayfasından alınmıştır)
Şimdiki ilçe sınırları göz önünde bulundurulduğunda mevcut alana 360 veya 365 adet mescit veya mescidin sığdırılması neredeyse imkânsıza yakındır. Ama Cizre sınırlarının zamanında şimdi Suriye topraklarında kalan Derka Hemo’dan Şağ ve Hebler köyüne, Oradan Siirt Eruh Sınırına yine oradan Tor köylerinden Babil köyüne kadar uzandığını düşündüğümüzde bu kadar mescit veya caminin olması gerçekçi olabilir.
Cizre’de yılın günleri kadar yani 360 veya 365 adet irili ufaklı mescit veya caminin olması ile alakalı olarak iki tane rivayet vardır.
1-ŞEYH ABDURRAHMAN-I VELİ RİVAYETİ
Allah dostu ve evliya olarak bilinen Şeyh Abdurrahman’ı Veli Cizre Botan’da Müftü veya Şeyhül İslam pozisyonundadır. Kendisi Cizreli olmayıp muhtemelen Tor Abdin köylerinden buraya görevli gelmiş ve halk tarafından çok sevilmiştir. Zamanla ailesini görmek için bir süreliğine Cizre’den ayrılmıştır. Şeyhin ayrılığından istifade etmek isteyen bir tane gayri Müslim ve Münafık Cizre halkını dinden soğutmak için bir plan yapmıştır. Kendisinin büyük bir âlim olduğunu ispatlamak için sihir yapmış ve rivayete göre bacaklarına ve apış arasına ayetler yazmıştır. Bu icraatlardan sonra halkı Nehir kenarına çağırmıştır. Halkın önünde nehrin üstünde yürüyerek karşıya gidip gelmiş insanları kendine inandırmıştır.
Bu zat zamanla İnsanları dinden soğutacak adımlar atmaya başlamıştır. İslam dinini en güzel şekilde yaşayan şehir bu zat dönemde dinden oldukça uzaklaşmıştır. İzin dönüşü Cizre halkının içinde bulunduğu duruma üzülen şeyh Abdurrahman halkın kendisine bir fırsat daha vermesini rica eder. Halkı Dicle Nehri kenarında bulunan saray Burnu mıntıkasına davet eder. Şeyh gece bir rüya görür ve bu rüyanın etkisi ile sabah halka nehir üstünde yürüyen bu gafilin kıyafetlerini çıkararak nehre girmesini ister. Adam her ne kadar kıyafetlerini çıkarmayı ret etse bile halkın zoruyla kıyafetlerini çıkarır. Kıyafetleri çıkınca sihri görülür. Sihirsiz nehre giren adam girdapta kaybolur. Boğulup ölür. Şeyh Abdurrahman seccadesini alır nehrin üstüne koyar ve kendisi de seccadeye basarak şükür namazı kılar. Seccade suya batmaz ve o girdap etrafında namaz süresi boyunca döner ve namaz bitince kıyıya gelir. Şeyhin bu kerametini gören insanlar şeyhten af dilerler. Şeyh her on aile başına bir tane mescit inşa ederlerse kendilerini af edeceğini söyler. Bu istek üzerine her on aile birleşerek bir mescit veya cami inşa ederler. Böylelikle Cizre’de 360 veya 365 adet Mescit veya Cami yapılmıştır.
Türbe Cizre Kalesi sınırları içerisinde Hamidiye Alayı Karşısındadır
2-TAUN HASTALIĞINDAN SONRA CAMİLERİN YAPILMASI
Yazılı kaynaklara göre Cizre ahalisi 1396 yılında büyük bir hastalık geçirmiştir. Taun hastalığı Arapçada vebanın en çok görülen tipine verilen hastalık ismidir. Kayıtlara göre Hazreti Ömer’in halifeliği zamanında Filistin Topraklarından başlayan veba hastalığı zamanla Suriye topraklarına ve oradan da Cizre ye yayılmıştır. Hastalık yörede on binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Hastalıktan kurtulmak için insanlar toplu namazlar ve dualar etmeye başlamışlardır. Hastalık bitince de yılın günleri kadar irili ufaklı cami ve mescitler yapmışlardır.