Çok değil. Bundan 30 yıl. Bundan 30 yıl öncesi Cizre’si ile günümüz Cizre’sini ve buna bağlı olarak 30 yıl öncesinin Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı ile günümüz Ramazan ayı ve Ramazan Bayramını göz ününe getirdiğimizde mukayese edilemeyecek kadar farklılıklar görüyoruz.
Küçüklüğümde Cizre’deki Ramazan ayını ve Ramazan Bayramını gözümde canlandırıyorum. Cizre’nin en eski üç tane mahallesinin dışında ufak tefek yapılaşma başlamış ama şimdiki şehirden çok uzak bir görüntüde, biraz çarpık bir şehirleşme ama bu çarpık şehir içinde birbirlerine çok düşkün Cizreliler geliyor gözlerimin önüne.
Mübarek Ramazan ayı için günler öncesinden hazırlıklar başlardı. Özellikle oruç tutmaya üç dört gün kala çarşı cıvıl cıvıl olurdu. Tahin, pekmez, helva, peynir, zeytin ve kuru bakliyat alımları yapılır, eve stok edilirdi. İlk sahur ve ilk iftar çok büyük bir önem arz ederdi. Özellikle ilk iftarlar için insanlar birbirlerini davet etmek için tatlı bir rekabet içinde olurlardı.Büyük bir iştah ile yenilen güzelim yöresel yemeklerimizden sonra yine yöremize has lozine, şirani, zengıluk, katkê dıvsê….gibi buram buram kokan tatlı servisi yapılırdı. Yemekten sonra teravih namazına gidilirdi. Geceler çok uzun olurdu. Erkekler çarşı içinde kurulu bulunan kahvehanelere gidip sohbet ederken, kadınlar da kendi aralarında toplanır sahura yakın saatlere kadar muhabbet ederlerdi.
Ama en güzeli de bayram olurdu. Özellikle çocuklar için bayram akşamı sabah olmazdı bir türlü. Ben kaç bayram akşamı bayramlık kıyafet ve ayakkabılarımı başucuma koyar öyle yatardım. Bayram sabah namazına birlikte gidilirdi. Namaz sonrası yine topluca mezarlık ziyareti yapılırdı. Mezarlık ziyareti sonrasında ise ailenin en büyüğünün evinde toplanılır, aile büyüklerinin elleri öpülür ve sonrasında kahvaltı yapılırdı. Bayram kahvaltısı kelle paça ( ser u pê ) idi. Hele bir de yanında mumbar ( irko keri) olsa tadından geçilmezdi. Kahvaltı sefasından sonra bayram ziyaretleri yapılırdı. Bu merasim de özeldi. Aile büyüğü önde, diğer bireyler yaşlarına ve konumlarına göre arkalarda olacak şekilde ziyaretler yapılırdı. Burada küçük bir itiraf ta bulunmak isterim ki, bajari ve taşralı, yani dışarıdan gelip yerleşen vatandaşların ve özellikle çocuklar arasında bir bayramlaşma farklılığı da vardı. Bajari çocukları sadece komşu ve yakın akrabalarının evinden şeker toplarken, taşralı çocuklar şehri baştan başa gezerek bayram şekeri toplardı.
Her evde dört kesim için bayramlık hediyeler hazır olurdu. Bunlar yetişkinler için hazırlanan bayram şekeri, lokum, bisküvi, kolonya hazır edilirdi. Bunun yanı sıra gün içerisinde gelecek olan sahur davulcularına verilecek şekerin yanı sıra bir miktar bahşiş, şehre dışarıdan gelen elinde erbane ile kasideler okuyan dervişler için bayram şekeri ve harçlık ve en sonunda da çocuklara verilecek bayram şekeri ve bayram harçlığı hazır edilirdi. Evin en büyük kadını ( genelde babaanneler) açık bırakılan bahçe kapısının önünde bir iskemlede oturur bu ikramları verirdi.
Açıkçası günümüz Ramazan ayını, Ramazan Bayramını yazmama gerek var mı bilmiyorum. Bu geleneklerimizden kaç tanesini günümüze kadar taşımışız varın siz düşünün.
Bu vesile ile hepinizin mübarek bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını temenni ederim.