Aziz şehrimiz Cizre, Kurâ’nın işaretiyle bereketli topraklardır. Zira Hz. Nuh as Rabbimizden gemisinin “bereketli” bir yere inmesini dua edip Rabbimiz de gemiyi Cudi dağına demirlemişti. Göğü ve yeri ile altı ve üstü ile dağı ve ovası ile toprağı ve suyu ile bereketli coğrafya. Mesela suyu ile Dicle…
Mübarek Dicle Nehrimiz Türkiye, İran, Irak, Suriye olmak üzere dört ülkeye havzası olan, ortadoğu'nun en büyük ve en önemli, yaklaşık olarak 40 balık türü bulunan 1.900 kilometre uzunluğuna sahip olan dünya'nın en uzun nehirleri arasında yer almaktadır. Dicle Nehri geçtiği ülkelere, beldelere adeta bir abı-ı hayat sunmaktadır. Dicle’nin hayat verdiği topraklardan, beldelerden binlerce yerlerden biri de kadim ve mübarek şehir Cizredir.
Cizre Dicle Nehrinde Balıkçılar ve Bazı Balık Türleri
Dicle nehrinde geleneksel yöntemlerle balık avlama işlemi eskiden günümüze kadar devam etmektedir. Bireysel hobi amaçlı yapanların yanında geçimini bu işle sürdüren bir kitle de vardır.
Arabaların tekerin iç lastiğini kullanarak suyun üzerinde durarak “tur” denilen ağlar açılır saatlerce nehirde tutulur ve daha sonra tur toplanır ve büyük balıklar bu şekilde toplanır. İşleri çok zor ve risklidir. Zira çok hızlı akıp ve derin olan nehirde dengeyi sağlamak, bu işi yapma pek müşkildir. Ayrıca bazen yağmur, bazen soğuk hava şartları olsa bile sabahın daha ilk ışıkları bile belirmeden işe koyulurlar. Bazen de gece karanlığında nehre açılır, turlarını açar kurarlar. Sonra sabah yine iç lastikle toplamaya gelirler. Ben genelde onları izler yaptıkları zahmetli işleri gözlemlerim. Her şeyin bir ustalığı varya bu işin de bir ustalığı var riskli ve tehlikeli olsa da. Bir seferde 45 kg balık topladıklarına şahit oldum. Genellikle “nokur” diye ifade edilen bir balık türüydü. Geçimini bu şekilde sağlamaya çalışan ekmeğini sudan çıkaran kıymetli balıkçı abilerimiz. Ve bu balıkçı abilerimiz o hırçın hırçın, çoşun çoşkun akan nehirde nelere şahit olmuyorlar ki... Onların çok kahramanlık hikâyelerini dinledik, şahit olduk. Kendi hayatlarının riskine rağmen boğulmak üzere olan nice insanı kurtarmaları… Balıkçıları nerede görürsek saygı ve hürmetle selamlayıp bağrımıza basmamız gerekiyor. Tabi Dicle Nehrinin kenarında balıkçı abilerin kıyıya varmalarını dört gözle bekleyen kediler de rızıklarının peşinde. Balıkçılar onlara da balık ziyafeti çektirirler.
Tecrübeli Cizre balıkçılarıyla yaptığım mülakatlarda özellikle barajların yapılması ile birlikte balık popülasyonunda bir değişme olduğunu ve pek çok balık türünün eskiye nazarla pek görünmediğini ifade ediyorlar. Suyun gâh sıcak gâh soğuk, bazen azalıp bazen çoğalması gibi dengesiz süreçler görmesi ve suyun kirliliğinin artması ki Cizre atık sularının tamamı direk Dicle Nehrine dökülüyor olması, balık türlerini ve yaşam koşullarını çok ciddi bir şekilde olumsuz yönde etkiliyor. Bu konuyu bilimsel bir gözlemle destekler nitelikte ifadeler paylaşalım. Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Ünlü İHA’ya verdiği bir röportajda, “ Dicle Nehri'nin içinde bulunan türlerin birçoğunun nehre özgü ve endemik denilen türler olduğunu ifade eden Ünlü, Nehirde meydana gelen bir çevresel değişiklik anında balıklara yansımakta ve balık türleri bunlardan büyük bir zarar görmektedir. Dicle Nehri'nde yaklaşık olarak 40 balık türü bulunmaktadır. Bu balık türleri eskiden nehrin daha temiz olması nedeniyle nehrin çeşitli yerlerinde görülürken, şimdi sadece çok lokal yerlerde görülüyor. Önceleri balıkçıların bol miktarda tuttuğu şabut, turna ve diğer birçok balık türünü burada görebiliyordunuz. Hatta burada 30-40 kiloluk balık türleri bile çıkardı fakat günümüzde maalesef bu balık türlerinin birçoğunu artık burada göremiyoruz" diyor. Bahsedilen balık türlerinin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu dile getiren Ünlü, "Dicle Nehrindeki balıkların daha belirli bölgelere çekilmelerinin birçok nedeni var. Bu nedenlerin başında oluşturulan barajlar doğal olarak balık türlerinin yaşadığı ekolojik yaşamı büyük ölçüde değiştiriyor. Özellikle akıntılı, bol oksijenli sular yerine oluşan rezervuarlarda birçok balık türünün yaşama şansı da ortadan kalkmış oluyor. Aynı şekilde barajların nehir havzasına verdikleri su miktarındaki ani değişimler bu balık türleri üzerine şok etkisi yapmakta. Çünkü balıklar çok hassas canlılar. Balıklar su akışındaki meydana gelen değişimlerden çok kolaylıkla etkilenirler. Bazen bu etkileri dolaylı olarak oluşmaktadır. Balığın besinini oluşturan canlıların etkilenmesi de balıkları etkilemektedir. Balık türlerinin azalmasında diğer önemli bir etkenin nehre ne zaman bırakıldığı kesin olmayan ve halk arasında 'İsrail' sazanı denilen tür olduğunu dile getiren Ünlü, "Birkaç 10 yıl içerisinde nehre bırakılan ve halk arasında 'İsrail' sazanı veya 'Cibel' sazanı dediğimiz sazan türü de hızla gelişerek buradaki balık türlerini etkilemekte. Onların yumurta ve yavrularına, yaşam alanlarına beslenme zincirindeki diğer canlılara zarar vererek balıkların zarar görmesine zarar görmesine neden olmaktadır. İsrail sazanı dediğimiz balık aslında beslenme rejimi çok geniş olan bir balık. Her şeyi yiyebiliyor. Dolayısıyla yumurtlama yerlerindeki balık yumurtalarını yediği gibi bunların yavrularına da veya bunların besinlerine de ortak olarak onlara zarar vermektedir. Kısacası, insan, elinin değdiği her yeri tahrip ediyor. Geri dönülmez zararlara neden oluyor. Bu açıdan da benim naçizane görüşüm, ne kadar az müdahale olursa Dicle Nehri ve çevresine, nehre o kadar az zarar vermiş oluruz diye düşünüyorum. Özellikle nehir üzerinde yer alan Diyarbakır, Bismil, Batman, Hasankeyf ve Cizre'ye kadar olan bölgede nehre atık sularını döken tüm alanlarda gerekli tedbirlerin arıtma işlemlerinin mutlaka yapılması gerekir.” der.
Dicle nehrinde yayın, aynalı, pullu sazan, alaca gibi balık çeşitleri var. Şuan Dicle'de 17 çeşit balık türü bulunmaktadır. Cizre Dicle nehri'nin en meşhur sembol balığı “Şabit” balığıdır. Bir endemik tür olan Şabit balığı, sadece Dicle-Fırat Havzası'nda ve Basra Körfezi'ne akan İran nehirlerinde yaşamaktadır. Dicle Nehri denince akla ilk gelen balık Şabittir. Cizre’de “Şabit” diye isimlendirilen balık, farklı yerlerde şabut balığı, şabıt, şavit, şavut, şeklinde ifade edilirken Şanlıurfa’da ise şemok şeklinde ifade edilen bir sazan balığı türüdürüdür. (Shabout, Arabibarbus grypus ), büyük bir tatlı su sazanı 1,5 m'ye ağırlığı 30 kg'a kadar büyüyebilir.
Şabit balığı, tıpkı kefal balığı gibi oldukça yoğun şekilde pulları olan bir tatlı su balığıdır. Bu yönüyle kefal balığıyla karıştırılabiliyor. İlkbahar ve yaz aylarında, suyun akışının süratli olduğu yerde tabanı çakıl olan yerlerde ürerler. Şabut balıklarının uzunlukları genellikle 25-30 cm aralığında değişmektedir. Bazı türleri 60 cm uzunluğa kadar çıkabilmektedir. Büyük bir boyuta ulaştıkça daha yırtıcı hale geldiğini biliyoruz. Uzun, hem sağda hem de solda olmak üzere çift bıyıkları ile meşhurdur. Sırt kısmındaki pullarının rengi, koyu kahverengi rengine sahiptir. Genellikle üreme dönemleri nisan ile mayıs aylarına denk gelir. Çoğunlukla otlarla beslenir, çok çeşitli bitkisel ürünler yer.
Yahudilerde domuz, tavşan, deve etinin yasak oluşundan dolayı farklı yönelimlere girildiği, bu yönelimin özellikle şabut balığına olduğu görmekteyiz. Hatta Şabit onlar için kıymetli bir hal alır ki Şabit Balığını kendilerine kutsal görürler. Dicle kenarına kurulu olmuş olan asırlık şehir Cizre’de yakın zamana kadar Yahudiler (Cîhî-Cuhî) yaşamaktaydılar. Bu balığın onlarda önem kazanması, onlar Cizre’de yaşarken Dicle’de çıkarılan bu balığı bilmeleri, yemeleri, burada bu balığı tutmaları etkili olmuş olabilir. Zira Şabit balığı (Şabut) İsrail'de yoktur.
Balık stoklarının kullanımı ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için av aracı, balık boyu, av zaman, yer yasaklarına uyulması ve en az bir kez üremelerine imkân tanınması, sürdürülebilir balıkçılık yönetimi açısından büyük önem arz etmektedir. Amatör balıkçılığı geliştirmek, ekolojik, dengeyi korumak, su kaynaklarında balık popülasyonunu artırmak, aynı zamanda bölge halkının hayvansal protein ihtiyacını karşılamak önem arz etmektedir. Bölgemizde yer alan su kaynaklarında düzenli olarak her yıl balıklandırma faaliyetleri yapılmaktadır. Bakanlık tarafından ''Su Kaynaklarının Balıklandırılması Projesi'' kapsamında 2022 yılı için Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ile Güçlükonak İlçe Müdürlüğü tarafından tahsis edilen 400.000 adet şabut balığı yavrusu Ilısu Barajına bırakılmıştı. Bu güzel gelişmelerin devamlılığı ve bunların her geçen gün daha gelişmiş bir düzeye taşıyacak çalışmalarla sürdürülebilir olması gerekmektedir.
Cizreli yılların usta balıkçılarından Yahya Tosun, S.E, Rıdvan Arsu, gibi kişilerle yaptığım mulakatı derleyerek Cizre Dicle’deki balıkları ve durumlarını daha da öğrenelim. Usta balıkçıların çoğu bu işe çocukluktan başlamışlar. Bu nedenle çocukluklarından günümüze kadar nehirde meydana gelen tüm değşimlerin farkındalar ve bilgi sahibiler. Eski balıkçılar Yahya Tosun, Adnan, Abdullah, Cemal, Recep, Rıdvan, Sebah, Sebih, Hemede Bekçi, Hemede Ankare gibi ve daha ismini anmadığımız çok bilinen balıkçılar var. Cizre’nin önemli balıkçılardan Hemede Ankareli beş dakikanın üzerinde suyun altında kalabiliyordu. Pek çok kişiyi boğulmaktan kurtarmıştır. Hatta daha eski olanların bir kısmının da vefat ettikleri bilgisini alıyoruz. Dicle Nehrindeki balıkların özellikle Kürtçe isimleri ve bunların özellikleri, diğer türlerinden temel farkı ve yaşam alanları, koşulları çok dikkat çekicidir. Bunlardan az bir kısmından söz edelim: Nokur, Cevr, Farğ, Şabît, Dev Zer, Dev Mazin, Afrî, Bizrî, Dîf Sur, Dimbik (Dimbek), Bestik, Cukonî, Marmasî, Bestik, Di Şahpar, Dîv Sur, Bizrî, Pehnu, gibi Cizre Kürtçe’sindeki balık türlerinin adlarıdır. Türkçe bir kısım isimler de şu şekildedir: Şah Balığı, Yayın, Aynalı, Pullu Sazan, Alaca, Şabut, Turna gibi balık türlerini sıralayabiliriz.
Dicle Nehri’nde yukarıda söz ettiğimiz sebeplerden dolayı pek çok balık türü artık görünmüyor, ya da çok az görülüyor. Akademisyenler Dicle Nehri’nde Leopar Sazanı, Kurt balığı ve Bodur Yayın balığının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyorlar.
Yayın balığı tamamı hep etlidir. Vücudunda çok az kemik bulunur. Otların olduğu yerlerde bulunur. Bu tür eskisi gibi görünmüyor. Dev Zer de kalmamış gibi. Dîv Sur ince yapılı bir balıktır. Bizrî Hamsiye benzer bir çeşittir. Balıkların en yağlı olanı “Cevrdir” çünkü balıkları yiyerek beslenir. Cevr büyük balık olduğu için ağları yırtar. Ferx (Ferğ) yavru balıktır. Ferx büyüdüğünde Ferxo Sere, bu da büyüdüğünde Cevr ismini alır. Cevr de büyüdüğünde Cevro Sere ismini alır. Bu balık 96 kg üstüne çıkabilir. 100 kg olunca Cevr, 120 kg geçerse artık Cevro Sere şeklinde tanımlanır. Cevr çok büyüktür. Farx ve Cevr özellikle balıklarla beslenir ve balıkları yemek için de devamlı suyun yüzeyinde balıkların peşine düşer. Özellikle Afrilerin peşine düşer, çünkü bu balık yağlıdır. Eskiden bu balıklardan çok vardı. Cevr balığının ağırlığının 170 kg kadar da gördüğünü söyleyen balıkçı var. Zaten balık bu seviyede olunca genellikle ağları yırtacak güçtedir. Eskiden Dicle Nehrinde ördek, kaz gibi suyun üzerinde yüzen hayvanlar çoktu. Hatta bir Cevr balığının su üzerindeki ördeği yediğini balıkçıların buna şahit olduğu anlatılır. Bazı balıkçı arkadaşlar, Cizre’de ağırlığı çok olan bir balık tuttuğunu söylerdi. Köprünün ayağının orda bir balık tutmuşlardı. Balığı traktöre koyduklarında, balığın kuyruğunun yere kadar değdiğini söyleyenler olmuştu. Cizre’nin meşhur balığı Şabît de balık yiyerek beslenir. Dev Mazın da Dicle’de var, aslen göl balıklarıdır. O da balıkları yemek için balıkların peşine düşer. Balık ile beslendiğinden dolayı eti yağlı ve güzeldir. Dev Mazın otluk kumluk yeri sever. Dev Zer ve Bizrî balığı Dicle ile birlikte Saklan deresinde var. Saklan deresi yeşillikler fazla olduğu zamanlarda sazan fazlaydı. Sazanlar genellikle yeşilliği sever. Hatta Dicle’de olduğu gibi Saklan’da da yayın balığı görülürdü. Grup halinde yüzen Kanatlı balık da Saklan deresinde vardı. Bu balık ılık su, otluk ve kumluk yeri sever. Marmasî de vardı Dicle’de, onlarda artık görünmüyor. Balık yemekle beslenen balıklardan biri meşhur Şabittir. Bu sebeple Şabitlerin etleri çok lezzetlidir. Özellikle suda atlamayı seven bir balıktır. Di Şahpar (Şebeke) balığı celep olarak yani topluluk şeklinde dolaşırlar. Bir tip kefal balığı gibidir. Bu balık da pek görünmüyor. Bestik ve Cukonî türü kayalıklarda bulunur. Bir balık türü daha var ki ismi Şah Balığıdır. Bu balık soğuk suyu sever. Kelha Aleddin (Aledddin Kalesi) kısmında bu balıktan çok bulunur. 1 kg 2 kg kadar ağırlıkları değişir. Etleri de güzeldir. Dicle Nehrinde bulunan Yayın Balığı 100 kg ve üzerine çıkabilecek güçtedir. Hatta bu balığa “su canavarı” da denir. Hiçbir balık bu balığa sataşmak istemez. Hiçbir hayvan bu Yayın balığıyla baş edemiyor. Kaz, ördek ne varsa önüne çıksa affetmez. Bunlardan kendine güzel bir ziyafet çeker. İkisi de çok büyük ağırlıklara varan Yayın balığı ile Cevr balığının farkı, Yayın balığının başının gövdesinden çok büyük olmasıdır. Bu nedenle de pek ağlara takılamıyor. Tam bir avcı hayvandır. Ne önüne gelirse yer. Etleri lezzetli olan balıklar Ferx, Cevr, Şabit, Yayın vs. en yağlı balık Yayın balığı ve Yılan balığı (Marmasî) balığıdır. Hatta Marmasi balığı sağlığa çok iyidir. Derman olduğunu söylerler. En kılçıklı balık Dimbek, Bîzrîdir. Ufak balıklar genellikle kılçıklıdır. Büyük balıklardan da eğer kılçığı fazla olan olsa olsa Şah Balığı, Afrî’de olabilir. Bazen bazı sazan türleri ile bizdeki diğer balık türleri ile karıştırılabiliyor.
Barajın suyun dengesini değiştirdiği için bu da su canlılarını etkiliyor. Balıklar suyun sıcak-ılık olan tarafa yöneliyorlar. Balıklar guhnîr (üreme zamanı), yumurtlama zamanında sıcak-ılık olan bizim bölgeye doğru gelir yumurtalarını (xerz) bırakır, kış aylarında ise Basraya doğru yönelirler. Balıkçılar, suyun barajdan dolayı sıcak ve soğuk dengesizliğinden dolayı balıkların yumurtalarının karınlarında bozulmasına şahitlik ettiklerini söylerler. Suyun yönü üzerine yapılan müdahaleler, balıkların azalmasına sebep oluyor. Çünkü xerz (yumurta bırakma) dönemlerinde, balıklar yumurtalarını (xarz,hêk) bırakacakları yerlerini artık bulamıyorlar. Balıklar yumurtalarını genellikle taşların bestik (çakal, temiz alanlara) yere bırakırlar. Özellikle kasrik tarafına derelerin Dicle nehriyle buluştuğu yerlere bırakmaya çalışırlar. Yani ılık temiz sulara bırakmak isterler. Nisan Mayı ve Hazirana kadar balıklar yumurtalarını bırakırlar. Şuan bulunan balıklar da genille soğuk suyu seven balıklardır. Suyun dengesinin bozulmasından ve suyoluna müdahaleler olduğundan dolayı balık yumurtalarını suya bırakmıyor. Balık, temiz olmayan yerlere, yosun tuttuğu yerlere yumurtasını bırakmak istemiyor ve yumurtasını karnında taşıyor. Şimdi mahallî yerlere sığınmaya çalışıyorlar. Nêrdişte ise balık çok var, çünkü oranın suyu temizdir.
Balıkçılar, eskiden iki saatte 10 kg, 15 kg arasında balık toplayabildiklerini söylüyorlar. Hatta önceleri “karetta karettalar” da vardı, onlar da azalmışlar. Bunlar normalde körfezde bulunur. Balıkçılardan biri 50 kg ye kadar topladığını bile söyleyen var. Bizim taraf kumluk olduğu için burayı tercih ederler. Karetta karettaların ısırıkları şiddetli olduğu bilgisini de alıyoruz.
Mübarek Dicle Nehri aslında bize haykırıyor. Bu kadar çeşitliliğin gittikçe azalması, adım adım bizim karşılaşacağımız tabloyu gözler önüne seriyor. Pek de iç açıcı olmayan bir durum apaçık ortada. Başta balık türlerinin ve canlı çeşitliliğinin yok olmaya başladığı Dicle Nehrin’de ciddi çalışmalar yapılmaya muhtaç olduğu ortada. Bu durum sadece Cizre için değil Dicle’nin geçtiği Diyarbakır gibi şehirlerde de durum farksız. Vaziyetten şikâyetçi olup, balıkçılığa devam eden balıkçılığımızın da av yasaklarına riayet ettiklerini söylemek pek güçtür. Belirli zamanlarda avlanılabiliyor aslında. Balıkların üreme, yumurtlama dönemlerinde asla avlama yapılmamalı. Av yasağına ve balık tutmada meşru, yasal yöntemlere rivayet edilirse balık sayısı ve çeşidi artacak. Belki diğer olumsuz şartlara rağmen…