DÖRT BİR YANI TARİH KOKAN BETH ISHOK - BASAK KÖYÜ

Mabed tam 1403 yaşında. M. 620 yılında yapılmış devasa ve o kadar da heybetli bir eser. Mimari tarzı; bazı bölümlerde bir kat, diğer bazı bölümlerde iki kat ve üçüncü katlarla tamamlanmış.

Mabed tam 1403 yaşında. M. 620 yılında yapılmış devasa ve o kadar da heybetli bir eser. Mimari tarzı; bazı bölümlerde bir kat, diğer bazı bölümlerde iki kat ve üçüncü katlarla tamamlanmış.

Mezopotamya: Namı diğer Mezra Bota. Medeniyetlere binlerce yıldır beşiklik etmiş Coğrafya! Toprağından envaı çeşit bereket fışkıran görkemli ve heybetli beldeler. Zengin ve cömert bir memleket! Bu cömertlik hem insanına hem de toprağına yerleşmiş. İnsan bir araştırmacı, inceleyici gözüyle baktığında; Mezopotamya’nın her bir karışına tarihin nakışları işlenmiş bir şekilde önüne çıka gelmektedir. Bu topraklarda Miladi 409 yılında kurulan ve 1088’ e kadar Tur Abidin bölgesine hüküm ede gelen Midyat İlçesinin sınırları içerisinde olan Deyr-Ul Umur. Namı diğer Dér Amér, diğer bir ismiyle Mor Gabriyel Manastırıdır! Bu harika Mabed: Viranşehir’den ta Cizre’ye kadar devam ede gelmiş bir medeniyetin sadece bir sembolüdür. Diğer bir medeniyet de İdil İlçesi sınırları içerisinde bulunan Gré Elım tepesinde ( Dağında) kurulmuş. Bu uygarlık çok çok daha eski. Gré Elımde’ki Uyarlık Yeni Asur dönemine rast gelmektedir. Yani Milattan Önce 8. Ve 7. Yüz Yılları arasında kurulmuştur. Dicle havzasının o muhteşem kanyonuna bakıldığında: Vadi boyunca sağlı sollu mabedler, türbeler, kayalara yontulmuş (oyulmuş) arklar, nakış ve motifler ile işlenmiş mağara evleri, yine kayalara oyulmuş kaya mezarları, su değirmenleri, üzüm sularının içinde bekletildiği mahserler görülmektedirler. Tabi ki bu saydıklarım tarihi eserlerin kahir ekseriyeti bir şekilde tahrip edilmiş. Ne yazık ki yok olma noktasına gelmiş veya büyük bir kısmı yok olmuş durumdadır!

Yazımızın başlığını bir köyümüzün ismi ile koyduğumuz Basak Köyü.. Namı diğer Gündé Basaké: Bu köy yukarıda saydığımız Uygarlıklardan Gré ELIM’e 20 km., Mor GABRİYEL Manastırına 25 km. Dicle Kanyonuna 10 km. mesafede bir yerleşim alanıdır. Sanki çevredeki medeniyetlere merkez olarak seçilmiş bir konuma sahip Basak.. Bir taziye; bir baş sağlığı vesilesiyle ilkbaharın son demlerinde gitmiştim bu köye. Hafif eğilimli kireç taşı ve kırmızı toprak karışımından meydana gelmiş bir yamacın düzlüğüne kuruludur. Köyün etrafı zengin bir meşe ormanıyla çevrilidir. Sanki baharın envai çeşit otları, nebatatları bu köyde toplanmış. Adeta rengarenk çiçekler tüm zenginliğiyle Basak Köyünde toplanmışlardı. Her çiçekte ayrı bir kuş ve arı çeşitinin melodisi insan kulağına bir armoni gibi geliyordu! Oksijen deposu meşe ağaçlarının içinden süzülerek yüzüne çarpan rüzgar esintisi; insanın üstündeki tüm hastalıkları alıp götürüyordu adeta. Özetlemem gerekirse: Doğa, Yeşil ve Kireç Taşı izdivaç eylemiş Basak Köyü’nde.. İşte bu köyde, yani Basak’ta bendeniz gezerken tarihi bir mabedi, bir kiliseyi de Hüseyin Bulut’un ( Avrupa’dan Basak’a taziye için gelmişti) rehberliğinde ziyaret etme imkanını buldum. Şimdiki zaman itibariyle bu Mabed tam 1403 yaşında. M. 620 yılında yapılmış devasa ve o kadarda heybetli bir eser. Mimari tarzı; bazı bölümlerde bir kat. Diğer bazı kısımlarında iki kat. Ve üçüncü katlarla tamamlanmış. Bir burcu ( taban kısmı 100 metre kare çapında çember mimarisiyle inşa edilmiş) tamamen yıkılmış. Mabedin dört köşesinin her birinde adeta gökdelen gibi kireç tasından yapılmış dört burçla çevrili. Tavan kısımları abara mimarisiyle yapılan oda ve ibadet salonları, kapı ve pencerelerin üst kavisleri tamamı zamanın tuğlası ile örülüdür. Devasa giriş kapılarının kapı üstleri dikdörtgen şeklinde tasarlanmış dev kireç taşları ile bağlantıları kurulmuştur. Bahçe alanı ile birlikte dört bin metre kare üzerine inşa edilmiş büyüleyici bir eser! Ve her türlü olumsuzluklara rağmen hala büyük bir kısmı ayakta!

Ayrıca Basak Köyünde maalesef hali hazırda kalıntıları bile kalmayan devasa bir Han (konaklama yeri) varmış. Bölgemizde iki tarihi Han vardı. Bunlardan bir tanesi aynı zamanda o tarihi Hanın ismini alan Hana Haso köyündedir. Bu eser altı dev sütun üzerine kuruludur. Ayrıca taş merdivenle çıkılan kayaya oyulmuş bir nöbet kulübesi de mevcuttur. Hana Haso’ (Güzelova) da ki Han tamamen yekpare bir kaya içine inşa edilmiştir ve hala ayakta. Bu kayadan yapılan Han; Köyün yamacında kuzey batısındaki dev bir kayayı adeta dize getirilerek şekil verilmiştir. Hana Heso ile Basak Köyü arası 15 km mesafededir. Lakin Basak’taki Han kadar büyük değildir. Aldığım bilgilere göre Basak’taki Han içine iki bin koyun alabilecek genişlikteymiş. İç bölümlerinde at, katır ve diğer binek hayvanlarının kalacağı yerler de mevcutmuş. Ayrıca konaklayacak insanlar içinde odalar bulunmaktaydı. Konaklayan kervanların hayvanları için yem bölümleri ve hayvanlara verilecek yemlerde mevcutmuş. Diğer taraftan bundan elli yıl öncesine kadar hala ayakta olan anıt mezarlar; yöresel isimleriyle KADİŞ veya KADİŞK’ler de bulunmaktaydı. Bu Kadişkler tamamen kesme kireç taşlarından sütunlar üzerine inşa edilmiş. Abara mimarisiyle üst kısımları kubbe şeklinde tasarlanmış görkemli yapıtlarmış. Lakin onlar bile ne hazindir ki yok olmuşlar. Veya yok edilmişler. Ayrıca kayaya oyulmuş yüzlerce kuyu ve su sarnıçları. Kayaya oyulmuş yapay gölet. Bu eserler yüz yıllar önce Mezopotamya toprakları üzerinde inşa edilmiş ve o zamanın sanatkar insanlarının ellerinde şekillenmişlerdir.

Üzerinde yaşadığımız bu coğrafyanın her bir karışından zengin bir tarih fışkırmaktadır. Basak Köyü sadece bir kısmını, bir kıvılcımını teşkil ediyor.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (12)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazar Yazıları Haberleri