Göç; insanlık tarihi kadar eski bir olguyu ifade eder. Bireyi ve toplumu sosyolojik, kültürel, ekonomik yönleri ile derinden etkileyen bir anlamı olması yönü ile üzerinde durulması gerekiyor. İlk çağlarda iklim koşulları, kuraklık ve kıtlıkların yaşanması ile daha çok meydana gelmiştir göçler. Yine nüfusun artması sonucu toprakların yetersiz kalması da bir diğer etken. Bunun yanında bir kavmin saldırısı yada baskısı, depremler, salgın hastalıklar, yağma ve talanlar da tarihte görülen göçlerin diğer bazı sebepleri. Modern çağlara geldikçe her ne kadar ilk çağların açık nedenleri olmasa dahi genel bir okuma yaptığımızda bu nedenlerin farklı türevleri göçlerin asıl nedenleri olmaya devam etmiştir.
İnsan türünün ortaya çıkış alanlarının özellikle nehir kenarlarında, deniz kıyılarında başladığını kabul ettiğimizde, insanın tüm yaşamını veya sonraki nesillerin bu alanda geçirmesinin en azından nüfus artış faktörü düşünüldüğünde imkansız olacağını söylemek mümkün. Dolayısıyla göç olgusunun bir nevi doğanın doğal bir parçası olduğunu burada görebiliyoruz. İnsanlığın merak yeteneği,dünyanın geri kalan bölümlerinden faydalanma güdüsü bile göçe neden olacak dürtü sayılabilir. Bunun yanında yaşadığımız Anadolu coğrafyası da tarihte büyük göçlere sahne olmuş önemli bir coğrafya. Anadoluya bilinen ilk göçlerin milattan önce üç bin yılında başladığı tarihi araştırmaların sonucu. Anadolu topraklarına ilk gelen kavimlerin Luvi, Hitit ve Palalar olduğu tahmin ediliyor. Gelen bu üç topluluğun da Hint Avrupalı kültüre sahip olduğu çanak çömlek ve tablet yazılarından anlaşılıyor. Hititlerin Kafkasya üzerinden Anadoluya girdikleri tahmin edilirken diğer kavimlerle ilgili net veriler somut hale gelmiş değil. Bu üç kavmin de Anadoluya göç sebebinin ortak paydası iklimsel soğumanın neden olduğu açlıktı. Bu göçlerin sayısı konusunda net veriler mevcut değil.
Anadoluya göç eden kavimlerin geldiklerin coğrafyanın hem siyasi hem de demografik yapısının değişmesine neden oldukları açıktır. Bu göçler ile birlikte Anadolu daha önce Avrupadan göç etmiş demografik yapıya karşılık ezici bir çoğunlukla Hint Avrupalı halkların bir ülkesi oldu. Ancak bundan 1000 yıl sonra Avrupadan Tuna nehrinden gelen büyük göçmen grupları boğazları geçerek Anadoluya yeni bir siyasi ve demografik anlam vermişlerdir.
Ancak günümüz modern dünyasında ülke sınırlarının yaratılması, medeni kanunlarının getirdiği zorunluluklar, ekonomik kaynakların sınırlı oluşu göç hareketlerinin eskisi gibi aktif olmasını engelleyen faktörler. Böyle olunca göçlerin oluşması sonucu gelen toplulukların yeni yerleşim yerlerine entegrasyonu, ekonomik koşullarının düzeltilmesi, geldikleri yere karşı oluşan özlem duygularının çeşitli eğitsel destekler ile olumlu yönlere aktarılması çözümleri modern dünyanın gündemi. Özellikle yaşanan iç savaşlar ve ekonomik nedenlerden ötürü son yıllarda göç olgusu dünyanın önemli gündemi haline geldi. Bazı ülkelere yönelen büyük göç akınları en başta ekonomik ve sosyal sorunları gündeme getirmiştir. Sağlık, eğitim, sosyal denge bozuklukları, ırkçılık, çarpık kentleşme sorunları daha somut hale getirmiştir. Buna rağmen modern zamanın göç haraketlenmesinin temel sebebi kırsal alanda tarımın etkinliğini yitirmesi ile sanayi bölgelerinde oluşan işgücü açığının kapatılmasına yönelik doğal yönelişi ifade eder.
Gelişmiş batı ülkelerindeki nüfus azalmasına bağlı olarak yurt dışından işçi ithali talep edilen göçün farklı bir versiyonu. Bu defa göç hareketlenmesi tersi bir durumla talep edilen yapıya sahip olmaktadır. Ancak bu yöntemdeki son derece planlama çerçevesinde oluşturulduğu için sorunlara sebep olma etkisi son derece düşük. İlkinde hazırlıksız durum söz konusuyken bu defa tüm yönleri ile planlanmış göç söz konusu olmaktadır.
Yukarıda da açıkladığımız üzere insanlık tarihi kadar eski olan göç olgusunun dünyada sağlıklı yapıya kavuşmasında önlemler üzerinde durulması gerekiyor. Özellikle jeostratejik yönü ile ilk sığınılan ülkelerin desteklenmesi, göçmenlerin insanca yaşaması için ekonomik, kültürel, sağlık, eğitim ve sosyolojik desteklerin sağlanması çok önemli bir yönü ifade eder. Konunun bir diğer önemli tarafı da göç gündeminin dünyadan asla bitmeyeceğine dönük gerçeklik. Dolayısıyla herkesin başına gelebilecek riski ifade eden bu soruna hazırlıklı olunması tüm ülkelerin ortak gündemi olmalı.