Cehennem deresinin güney yamacı Şırnak iline bağlı İdil ilçesi sınırlarında, derenin batı yamacın bir kısmı Mardin iline bağlı Dargeçit ilçesi sınırlarında, diğer kısmı da yine Şırnak iline bağlı Güçlükonak ilçesi sınırlarındadır. Hikayesini anlatacağımız mağara Dargeçit ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Vadinin alt tarafından bin metreden fazla dik bir yokuşu tırmanarak varılır. Yüksekliği en az iki bin metre olan vadinin orta kısmımda yer alır. Kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen kireç kesme taşlarıyla örülü yıkık-harabe bir binanın hemen üst tarafındadır. Mağaranın aşağı tarafında kayalara oyulmuş mezarlar bulunmaktadır. Maalesef define avcıları bu mezarların hepsini açmış ve tahrip etmişlerdir. Mağara yekpare bir kayanın güneye bakan cephesine oyulmuş. Mağaranın orta yerinden tatlı bir su çıkmaktadır. Yöre insanlarının anlattığına göre bu su hiçbir zaman ne azalmış ne de çoğalmış. Her daim aynı hacim de imiş. Ve yüzyıllardır aynı minvalde. Suyunun kutsallığı ve şifa verdiği bilinmektedir. Bu sebeple cüzzam hastalığının yaygın olduğu zamanlarda uzak beldelerden hatta bölgeye yakın Irak ve Suriye devletlerinden de insanlar gelir hastalarına götürmek üzere bu sudan alırlarmış. Suyu cüzzamlı hastanın vücuduna sürerlermiş. Hasta belli bir zaman sonra şifa bulurmuş. Diğer hastalıklara yakalanan hastalara da bu sudan içirirlermiş. Bu mağaranın suyu hala bölge insanı tarafından kutsal sayılmaktadır. Ve şifa dağıttığına inanırlar. Bu mağaraya Müslümanlar Şey Halil veya Şeyh Halilé derler ve sahiplenirler. Aynı şekilde bölgedeki Süryanilerde bu mağaraya Mor Lewenginé derler ve sahiplenirler.
Bu mağarada inziva ibadeti M.S. 360’lı yıllarda başlar ve mağara dini otoriteler tarafından yakın bir tarihe kadar (yüz-iki yüz yıl öncesi) hiç boş bırakılmamış. Mağarada inziva ibadeti asırlarca devam etmiştir.
M.S.360-364 Pers Kralı Romalılara karşı büyük bir güçle savaşı kazandıktan sonra Arboyé, İdil ve çevresini kardeşi Abuzard’a teslim eder. Kralın kardeşi bugünkü İdil ilçesine bağlı Fil köyüne yerleşir. Abuzard ateş bayramına katılmak üzere dokuz ay boyunca kalacak olan Pores (İran)’ a gitmeden önce iki çocuğunu Hiristiyan olan öğretmen Stefanos’a eğitimleri için teslim eder. Abuzard dokuz ay sonra Fil kasabasına döndüğünde iki çocuğunun ateşperestlik inancından vaz geçtiğini, ateşperestliği kabul etmediklerini konuşma ve hareketlerinden anlar. Abuzard bu vaziyeti büyük bir ihanet olarak kabul eder. Öğretmen Stefanos ve iki çocuğunun öldürme fermanını alır. Bunu duyan öğretmen Stefanos iki genci de yanına alarak Fil kasabasından koşar adımlarla Şeyh Halilé-Mor Lewengine’de 27 yıldır inzivada olan Rahip Longino’nun yanına gitmek, orada saklanmak için kaçmaya başlarlar. Lakin Abuzard’ın askerleri onların kaçtığını öğrenirler ve yakalamak için takip ederler. Cehennem deresine varmadan öğretmen Stefanos’u yakalarlar ve kılıçlarıyla adeta doğrarlar. Cehennem deresinin aşağı tarafında kız çocuğu Mort Şuşan’da yorulunca adımları yavaşlar, askerler ona da yetişir ve orada büyük bir kayanın üzerinde başını kılıçla keserler! Üzerinde öldürüldüğü kaya bellidir ve iki din tarafından kutsal sayılır. Oraya gidilir ve dua edilir. Erkek çocuk Mor Basus Şeyh Halilé-Mor Lewenginé mağarasına; yani Rahip Longino’nun yanına askerlere yakalanmadan varır. Lakin Abuzard’ın askerleri onu menzillerinden kaçırmaz ve onlarda arkasında mağaraya varırlar. Rahip; Mor Basus’u mağaranın diğer kapısına yönlendirir ve buradan kaçmasını söyler. Askerler Rahib Longino’ya çocuğu ne yaptın diye sorguya çekerler. Rahip askerlere bir bilgi vermez. Bu duruma sinirlenen askerlerden biri rahibin başını bir kılıç darbesi ile uçurur. Hemen akabinde karanlık çökmeden ormana dağılırlar kısa bir zaman sonra da şimdi İdil ilçesine bağlı olan Kayı köyü yakınlarında Mor Basus’u da yakalayıp öldürürler. Aradan binlerce yıl geçtiği halde yöre insanı bu olayları, bu yaşananları dilden dile anlatır ve aktarır. .En önemlisi de hala unutmamış olmaları.
Bundan evvelki zamanlarda (yüz yıldan fazla) Şeyh Halilé-Mor Lewenginé mağarasında Müslüman Abidler de inzivaya çekilip aylarca ibadet ederlermiş. Yiyecek olarak yanlarına sadece kuru üzüm alırlardı. Her öğünde sadece bir kuru üzüm yerlerdi. Diğer zamanlarının çoğunu ibadetle geçirirlerdi.
Çevre köylülerde ki insanlar yüzyıllardır bu durumu dilden dile yeni nesillere aktarırlar.
Kaynak:ACTA Martyrum et sanctorum tomus uartus Parısııs 1894. Aktarımı yapan yöre insanları.