İliştirilmiş Gazetecilik kavramı, savaş ve sıcak çatışma alanlarında çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp yansıtan muhabirler için kullanılır. İlk örneği 2003 yılındaki Irak Savaşı’nda oldu. Değişik zamanlarda toplam 775 Gazeteci ve Fotoğrafçı ABD ordusuna iliştirilmiş olarak savaş bölgesine götürülerek, zırhlı araçların içinden gördükleri savaşı ABD kamuoyuna yansıttılar.
*
Irak işgali ile tam anlamıyla kurumsallaşan bu muhabirlik türü, günümüzde de kullanılmaya devam ediyor. Bir ülkede savaş oldu mu Gazeteciler hemen o ülkeye akın ediyor. İliştirilmiş Gazeteciler tarafsızlık ilkesini ihlal ederek konuyu kimi zaman tutkuyla kimi zaman da şov yaparak bazen de Gazeteciler için düzenlenecek olan yarışmalarda ödül almak için aktarır.
*
Kısacası bu durum şöyle özetlenebilir; yas evinde size olup biteni anlatıp matem bittikten sonra bir karşılık beklemektir. Kaldı ki her savaş, kimi Gazeteciler için bulunmaz bir nimettir. Evet, hiçbir insan savaşı istemez ama bazı Gazeteciler için bunu söylemekten çekiniyorum. Çünkü savaşta haberin bir meta olarak savaşın ise bir iş olarak nasıl işlendiği bu ikilemde, mesleğin etik değerleri ihmal edilebiliyor.
*
İsrail’in Filistin işgali sırasındaki haberleri takip ederken bazı Gazeteciler İsrail askerlerin tarafında olup İsrail yanlısı haber üretiyorlar. Gazeteciler; izleyicileri, doğru, gerçekçi, çok sayıda bakış açısı sunan ve görüşleri etkilemeyen, haberleri neden yazmıyorlar? Elbette yazamazlar, yazmak istemiyorlar. Savaşta profesyonel açıdan güçlü uzman Gazetecileri var. Bunlar sistemdeki en üst mevkilerden gelen kişiler tarafından yönetiliyor.Gazetecilikte tarafsızlık ilkesini düşünmeden mesleğin kamuoyu nezdinde itibarına ve güvenilirliğini aklına bile getirmezler.
*
Tarih, askerlerle hareket edip kahraman ilan edilen bazı Gazetecileri savaş bittikten sonra onları savaş suçunun propaganda kolu olarak ilan edildiğini gördü. Tarihte her şeye rağmen koşulsuz bir tarafsızlık örneği gösteren savaşlarda var. Falkland savaşı ve BBC var. Yıllarca devam eden müzakerelerden bir sonuç çıkmayınca Arjantin, kendi kıyılarındaki Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal etti.
*
Bir hafta süren savaşta 258 İngiliz, 649 Arjantinli öldü. Bu sırada İngiliz yayın organı olan BBC’nin yaptığı habercilik, hafızalarda tazeliğini koruyup tartışmaya neden oldu. BBC savaşı hem İngiltere, hem Arjantin açısından aktardı. Savaşta iki tarafın kaybını, yenilgisini ve üstünlüğünü eşit olarak vermesi, dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher olmak üzere birçok İngiliz’in tepkisini çekti. BBC, ulusal çıkarları gözetmemekle suçlandı. Irak savaşında ise farklı bir örnek sergilendi, ulusal gururun ve zaferin peşine düşen İliştirilmiş Gazeteciler, haberi kendi penceresinden verdiler.
*
Gazeteciler, metin ve fotoğraflarla dans etmeden önce seyircilerin canlılığına bakar, seyircileri uyutup uyandırmasını da iyi bilirler. Önemli olan kitlenin neyi izlediği değil, neyin izletildiğidir. İnsanlık dışı vahşeti fotoğraf olarak çekmek elbette ki çok daha dokunaklıdır.
*
Savaşta her kare dokunaklıdır, parçalanmış bir bebeğin fotoğrafı kaç pikselle çekildiğinin hiçbir önemi yoktur. Savaş koşullarında Gazetecilikteki tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak ne kadar güç olsa da mesleki etik için yapılması elzemdir.
*
Her savaş, bazı medya kuruluşlarının gebesidir, eğer medya zamanında gereğini yerine getirip sorulması gerekli olan soruları sorabilseydi, bugün birçok savaş olmazdı. Her savaş gazete köşelerinde yazılıp çizilerek istenilen bir sonuçtur.
*
Medya, savaş başlamadan önce susup savaş başladıktan sonra bağırma misyonun değiştirip çocukların ölmediği ve masumların mağdur edilmediği bir dil inşa etmelidir. Deklanşöre, birileri tetiğe bastıktan sonra basmayın, savaş sever Gazetecilerden olmayın.