İNANCIN GÜCÜ

Cami tamamlandıktan sonra ilk hutbeyi okumak üzere öğlen ezanı aracılığı ile köylüleri camiye çağırdı imam. Şafii İmamının mezhebine göre imamın hutbeyi okuyabilmesi için kırk kişinin camide hazır bulunması gerekir.

Cami tamamlandıktan sonra ilk hutbeyi okumak üzere öğlen ezanı aracılığı ile köylüleri camiye çağırdı imam. Şafii İmamının mezhebine göre imamın hutbeyi okuyabilmesi için kırk kişinin camide hazır bulunması gerekir.

Malum olmak üzere tarih boyunca bazı kabileler, kavimler, aşiretler veya aileler türlü sebep ve nedenlerden dolayı doğup büyüdükleri yerlerinden, öz yurtlarından, köylerinden, şehrinden veya obasından kopmuş veya göç etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bir kısmı yeri ve zamanı müsait olduğunda fırsatını bulduğunda tekrar doğup büyüdüğü yere, yerlerine dönebilmişlerdir. Bir kısmı da hayatları boyunca dönememişler. Ve o hasretle beraber bu dünyadan göçüp gitmişlerdir.

İdil İlçesine bağlı ve İdil’in eski bir nahiyesi olan Oyalı (Alyan-Delavékasré) Köylülerinin ataları da tarihte böyle bir göç yaşamışlardır. Bu köydeki sakinlerin ataları yüzyıllar önce Hasankeyf’in üç kilometre kuzey batısındaki Raman sıra dağlarının yamacına kurulu ve yekpare kireç taşından meydana gelen Şıkefta veya diğer bir adıyla Şıkeftépıra köyünden bazı sebeplerden dolayı göç etmişlerdir. Bu insanlar Oyalı Köyüne yerleşmeden önce “Hevindin” ismini verdikleri yine kireç taşı kayalarının bolca olduğu bir yamaç olan bölgeye yerleşmişlerdir. Bu yer Bagok sıra dağlarının doğu tarafındaki sıfır noktasındadır. Bu sıfır noktasının kuzey doğusu gözün alabildiği kadar démik dediğimiz adeta toprağa dikilmiş gibi görünen irili ufaklı siyah bazalt taşlarla dolu hafif engebeli kırsal ve upuzun bir uzantıdır. Güney batısı da Suriye Devleti ile olan hudutlarımızı da aşan dümdüz bir ovadır. Hatta bu güney batısındaki mevkide hiç taş olmadığı için yakın bir tarihe kadar köylerdeki tüm ev ve diğer yapılar kerpiçten yapılırdı. Bu ovadaki köylerde hala bazı kerpiçten yapılmış ev ve diğer yapılar bulunmaktadır. Kuzey batısı ise meşe ağacının bolca olduğu Bagok sıra dağlarının başlangıç noktasıdır.

Bu insanlar Hevindin’e varır varmaz göçlerini yere bırakıp çadırlarını kurduktan sonra; Oba Reisinin ilk direktifi ve emri şu olmuş. Demiş ki : Obamda yaşlı, çocuk ve hayvanları otlatan çobanlar dışındaki herkes zaruri ihtiyaçlarının dışındaki zamanlarda imece ile her aile için bir mağara kazılacaktır. Ve her gün yine imece usulü ile üç saat bir ibadethane (cami) ve ibadethaneye ait olmak üzere bir su sarnıcı kazılacaktır. Günler aylar, yıllar birbirini kovalar kayayı oymak için kullandıkları şevk dedikleri aletlerle bu insanlar kayaya bir cami ve camiye ait bir su sarnıcını kazıyıp tamamlarlar. Aynı zamanda her aile kendileri (imece) içinde birer mağara kazarlar. İnancın, imanın verdiği güç ve kuvvetin manevi desteğiyle tabi ki. Kendi mağaraları tamamlanmadan önce cami ve camiye ait su sarnıcı tamamlanır. Bu günkü Oyalı Köyü sakinleri atalarından dilden dile anlatılanları bizler dinledik. Ve gittik gördük. O kaya evlerini ve kayaya oyulmuş camiyi.

Oyalı Köyü’nden Vasıf Ay bizlere dedi ki dilden dile bize kadar ulaşan bilgilere göre ‘ Cami tamamlandıktan sonra ilk hutbeyi okumak üzere öğlen ezanı aracılığı ile köylüleri camiye çağırdı İmam. Şafii İmamının Mezhebine göre İmamın Hutbeyi okuyabilmesi için kırk kişinin camide hazır bulunması gerekiyor. Ancak camide otuz dokuz kişi varmış. Bir kişinin eksik olduğunu gören imam çobanlık yapan bir yetişkin erkeğin hayvanlarına bakmak üzere küçük yaşta olan birini yerine görevlendiriyor ve çobanı getirtiyor. Ondan sonra hutbeyi okuyup ilk Cuma namazını eda ediyorlar.’ Bu minval üzere sürüp gidiyor aylar, mevsimler ve yıllar.

Karların çokça yağdığı bir kış mevsiminde camiye yirmi metre uzaklıktaki bir kaya evi o karların ağırlığına dayanamayınca çöküyor ve aile maalesef kaya enkazlarının altında kalıyor. Herkes enkazdan aileyi kurtarmak için yardıma koşuyor ama binlerce ton ağırlığındaki kaya parçalarını bir milim dahi yerlerinden oynatamıyorlar! O zamanki en büyük güç insan gücü olduğu için ve bu gücünde yetersiz kalması ailenin enkazın altında kalmasını büyük bir acı ile sadece bakıp seyrediyor köy sakinleri! Ve bu aile yüz yıllardır o dev kayların altında.

Yazımızın başlığında da ifade ettiğimiz gibi “İnancın Gücü” hiçbir zorluk ve engel tanımaz. İnançları gereği ilk işleri kayaya bir cami kazımak olmuş ve bunu en kısa bir zamanda başarmışlardır. Hevindin’li ler yüz yıllarca o camide ibadetlerini eda etmişlerdir. Kaya camisinin içerisine girildiğinde ilk göze çarpan yine kayaya oyulmuş görkemli mihrabıdır. Mihrabın sağına ve soluna dikdörtgen şeklinde sekiz adet kitaplık yapılmış. Caminin kapısı doğuya bakmakta olup kapıdan içeri girildiğinde önce salona giriliyor; daha sonra diğer bir kapıdan camiye giriyorsun. Yüz yıllarca içinde ibadet eda edilen bu ecdat yadigarı cami ne hazindir ki sahipsiz bırakılmış. Kapı ve pencerelerin hepsi açıkta ve korumasız. Yabani hayvanların girip çıktığı bir barınak görevini ifa etmektedir. Umarım ecdadın o eşsiz mirasına sahip çıkılır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazar Yazıları Haberleri