Korku, insanın bütün yaşamını kaplayan, özgür davranışlarını sınırlayan, iradeyi ortadan kaldıran bir haldir. Sigmund Freud’a göre korku; kişiyi dışarıdan tehdit eden gerçek bir tehlikeye karşı gösterilen tepki olarak tarif edilir.
Elbette bizleri tehlikelerden koruyan, faydalı korkularımız da vardır ancak bu yazımda, hayatımızı zorlaştıran, başarıya giden yolda bizlere engel olan ve bizi esir alan korkuların kaynağına inip bu korkuların yaşamımızdaki etkilerini ve baş etme yöntemlerine değineceğim.
Korku, öğrenilmiş bir duygudur. Belki de ebeveynlerimizin korkuları bizlere de sirayet etmiştir. Muhtemelen onlara da büyüklerinden geçmiştir. Öyle ya; insan ne öğrenirse onu aktarır. Ne yazık ki bizler de, doğduğumuz günden beri çeşitli korkuların boyunduruğu altında yaşıyoruz. “Bunu yeme hasta olursun, Beni üzersen hastalanırım, Erkek adamsın neden korkuyorsun, Uyumazsan seni öcüler yer, Uslu durmazsan iğne yaparım, Dişlerini fırçalamazsan babana söylerim, Başarılı olmazsan seni sevmeyiz.” gibi birçok korku telkin edilmiştir. Zaman içinde bu korkular, zihne daha çok yerleşir, giderek büyür ve yerini güvensizliğe, yanlış ilişkilere, başarısızlığa, yalnızlığa ve en nihayetinde gerçek istek ve yeteneklerinden bihaber, kendi varlığı ve iradesi hakkında bilgisiz, başkalarının yönlendirmesiyle hayatına şekil vermeye çalışan sorunlu nesiller ortaya çıkarır. Böyle bir durum, insanın kendi varoluş sorumluluğunu üstlenmesini de engeller.
Uzun zamandır korku duygusu üzerinde çalışmalar yapmaktayım. Yaptığım çalışmada etrafımdaki insanlara “en büyük korkunuz nedir” diye sorduğumda aldığım cevaplar çoğunlukla aşağıdaki gibidir:
- Kaybetme korkusu
- Yalnız kalma korkusu
- İnsanlar ne der korkusu
- Suçlanma korkusu
- Başarısızlık korkusu
- Değersizlik korkusu
- Sevilmeme korkusu
- Onaylanmama korkusu
- Hasta olma korkusu
- Yok olma/Ölüm korkusu
Bunlar çoğunlukla yetiştirilme biçimi ile ortaya çıkan korkulardır. Bu korkular, kişinin hareketlerini engellediği gibi kişiyi kontrolü altına alır. Kişiyi paniğe sürükler, psikolojik olarak aşağıya çeker, çöküntüye uğratır ve hatta birçok fiziksel/psikolojik rahatsızlığa sebebiyet verebilir.
“ Bir toplumda korku kültürü egemense orada ne gerçeğe koşulsuz saygı vardır ne de ‘can’ önemsenir. Her şeyde olduğu gibi bilimsel düşünce de gelişemez ve hayatlar ancak ‘mış gibi’ yaşanır.”
DOĞAN CÜCELOĞLU
Neler yapabiliriz?
Korkularınızı yönetebilmek için öncelikle korkulan şeyin ne olduğunu ve onu doğru tanımlamak gerekir. Korktuğunuz şeyin bilincinde olup hayatınızı ne kadar etkilediğini bilmek önemlidir. Bununla birlikte bireyin / bireylerin korktuklarından emin olmaları veya korkularından kurtulmalarının bir yolu da korkularının üzerine yürümeleridir.
Kararlı olmak gerekir. “Korkularımdan kurtulmayı gerçekten istiyor muyum, yoksa kurban rolü oynamaya devam mı?” diye sorup soruya şeffaflıkla cevap verilmelidir.
Korkularınız ile iletişime geçin, yüzleşin ve korkunuzla kendinizi bütünleştirmeyin. Unutmayın! Korkularınızın esiri olmaya devam ettiğiniz sürece hayatınızın kontrolünü ele alamazsınız. Korktuğunuz konular veya daha geniş bir tabirle korkularınız ile yüzleşip hesaplaşmadıkça bu sorun sizinle yaşamaya devam edecektir.
Korkuya karşı en büyük ilaç bilgidir. Bilgi karanlığın meşalesidir. Enerjinizi korkulara kaptırmayın. Cesur olun.
(Tüm bunlara rağmen korkularınız ile baş edemiyor ve kendinizi hapsolmuş hissediyorsanız mutlaka profesyonel destek alınız.)
Sevgiyle…