Yerel yönetimlerde yaşanan borç tartışmaları, kamu kaynaklarının bilinçli bir şekilde kullanılması ilkelerini gündeme getirmiştir. Kamusal hizmet sunumunda hem etkin bir çalışma enerjisini ortaya koymak diğer yandan harcamaya kaynaklık eden gelirlerin bilinçli ve yerinde kullanılması yöntemleri yapılan çalışmaların rantablitesini belirler.
Yukarıdaki ikili sistemin doğrusal dengesi bir taraftan kaynakların heba olmasını engellerken diğer taraftan beklenen kamusal hizmetin yerine gelmesini sağlaması yönü ile önem arzeder. Bu ikilinin başarı çakışması da doğal olarak liderlik öngörüsünü, siyasal başarıyı ve uzmanların verimini gözler önüne serer. Tüm kamusal hizmet sunum çizgisinde belirleyici ögelerin başında ; hizmete kaynaklık edecek gelir kaleminin boyutunun, harcama kalemleri arasındaki dengeli ilişkileri sağlama çalışmasının ince nüanslarını belirleme sürecinden başka bir şey değil aslında.
Bütçe açıkları ve kaynak yaratma konusunda gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı handikap dile getirdiğimiz ilişkiler ağındaki denge çabasını özellikle önemli kılar. Ekonomi literatüründeki kısıtlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasındaki denklemi oluşturma ve bu süreci yönetmek sonuç odaklı işlemlerindeki beklentiyi tatmin etmede etken yönetim örneğidir.
Bütçe ve mali yönetimde görüldüğü gibi hedef çalışmayı gerçekleştirme arasında oldukça yakın bağlar bulunur. Bundan hareketle gündeme denetim olgusu gelmektedir.. Klasik anlamda dışarıdan denetim modeli bir siyasi işlem olarak algılanması tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Modern ve etik yönetim modellerinde dışsal denetim tekniklerine fazla gereksinim duyulmadan mevcut yönetim kadrolarının çeşitli denetim tekniklerini iç bünyelerinde oluşturmaları farklı bir anlayışı karşımıza çıkarmaktadır. Bir iç disiplin olma anlamı taşıyan bu model ile hizmet sürecinin zaman şeması ile harcama diyagramı bahsettiğimiz denetim modelinin esasını oluşturur. Bu denetim modeli; aynı zamanda bütçe açıkları, borçlanma gibi bütçe handikapları risklerini de minimalize etmesinin önemli stratejisini oluşturur.
Kamusal, liderlik ve kurumsal başarının özünde fazla kaynak harcayarak daha çok hizmet sonucu elde etmek olmadığını belirtmek gerekir. Kurumları ve toplumu büyük borçların yükümlüsü yapmak yerine var olan kaynaklar İle en doğru hizmeti sunma anlayışını uygulamak daha net sonuçları verecektir. Bu aynı zamanda kurumları gelecekte ödenecek devasa borç yükü riskini azaltan bir tercih olacaktır. Devasa borçlar aynı zamanda yeni dönemde kaynak eksikliği nedenlyle durgunluk vaziyeti oluşturacağı için borçların ödenmesi gayretini siyasal anlamda başarı hanesine yazdırmamsı gibi bir ikilemi yaratacaktır. Lider ve örgütler bu durumda popülizmi sürekli hale getirecek tedbirleri engellemektense borçlanma ile daha çok hizmet sunma tercihini yapmak anlayışında.
Dolayısıyla bakıldığında borçlanma hastalığı bir noktada sonlanan değil siyasi bir hastalıkla kendinden sonraki yönetimlere sirayet ederek devam eden bir kangren.
Mali disiplin gelecek nesillere daha borçsuz ve rahat yönetim imkanı sağlayan çok önemli ilkesel yaklaşım.