Öfkeliyim. Çok öfkeliyim. Öldürülüyoruz. Korkunç bir şekilde, canice, acımasızca…
Öldürülmekle kalmayıp bedenimiz paramparça ediliyor. Buda yetmezmiş gibi öldürüldükten sonra suçlu “bizler” oluyoruz. Vicdanlarını rahatlatacaklar ya hani; kısa giyinip de tahrik etmeseymiş, o saatte çıkmasaymış, kız başına orada ne işi varmış gibi küstahça insanlığını kaybetmiş, çürümekle kalmayıp kokuşmuş olan toplum tarafından yargılanıyor, ayıplanıyor, belki de ölüm reva görülüyor. Oh olmuş demedikleri kalıyor.
Sahi hayatımız bu kadar ucuz muydu?
Bir başkası da çıkıp : “Dinin gereklerine yakışır şekilde davransaydı ölmeyecekti” diyor. Hâlbuki aynı kişiye sorsak “Kadere imam edin, ölüm saatimiz kaderimizde yazılı ve asla değiştirilemez” der. İşte bu kadar kendimizle çelişen bir toplumuz. Yine unutmayalım ki dinimiz; Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir der. Hepsini geçtim Batı Dünyasında avcılar bile dişi hayvanı öldürmezken bizim içinde bulunduğumuz duruma anlam vermek mümkün değildir.
Hastalıklı ruhlar tarafından canice işlenen bu suçlar; fail yerine kurbanı suçlayan söylemlerde bulunarak suça bahaneler üreterek kadının özgürlüklerini kısıtlayarak asla engellenemez. Bu tür yaklaşımlarla ancak kadına yönelik nefret körüklenmiş olur ve hastalıklı yapıların suç işlemek için daha da cesaret bulması sağlanır.
Yazının devamında Kadın Cinayetleri nedir, Son istatistikler, Kadın cinayetleri nedenleri ve Çözüm yollarına değineceğim.
Kadın cinayeti, kadınların “namus temizleme” gerekçesiyle öldürülmek gibi toplumsal rollerine bağlı nedenlerle öldürüldükleri cinayet vakalarını ifade eder.
Kadın cinayetleri, küresel bir sorundur. BM’ in son tahminlerine göre her yıl 50.000 kadın, birlikte oldukları partnerler veya diğer aile üyeleri tarafından öldürülüyor.
Mutlak olarak ortaklar ve aile üyeleri tarafından en fazla kadın cinayetlerinin yaşandığı bölge, en son BM raporu sırasında tahmini olarak 20.000 toplumsal cinsiyete dayalı cinayetin yaşandığı Asya’dır. Onu Afrika (19.000 ile), Amerika (8000 ile) ve Avrupa (3000 ile) izlemektedir. Bu olayların daha çok neden üçüncü Dünya ülkelerinde yaşanıyor olması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur.
Özellikle Türkçe ‘de kadına hatun denilmesi ve yine Kürtçe ’de kadına yaşam anlamına gelen Jin denilmesi bizim coğrafyamızda bizden önceki kuşakların nezdinde kadının ne kadar değerli olduğunu bizlerin önüne koymaktadır. Dünya genelinde yaşanan kadın cinayetlerinden sonra ülkemiz özelinde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, uğradığı şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınların sayısını açıkladı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "2023 yılında maalesef 308 kadın, uğradığı şiddet nedeniyle hayatını kaybetti. 2024 yılının ilk 6 ayında ise 166 kadın maalesef yaşamını yitirdi" dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre ise; 2023 yılında 315, 2024 yılının ilk 6 ayında da 205 kadın öldürüldü. Gördüğünüz gibi hezimet ortadadır.
Kadın Cinayetleri nedenlerine gelecek olursak;
_Kadın erkek eşitliğinin reddi
_Ataerkil zihniyet
_Kültürel normlar
_Aile içi şiddet
_ Zihinsel ve psikolojik faktörler
_Toplumsal baskı ve kontrol gibi birçok neden sayılabilir.
Kadın Cinayetlerini durdurmak için neler yapılabilir:
_Kültürümüz, şiddeti bir disiplin aracı olarak görüyor dolayısıyla çocukluk çağında şiddet görenlerin ileride şiddet uygulayıcıları olduğu gösterilmiştir. Bu sebeple çocuklarımızı bilinçli yetiştirmeliyiz.
_ Şiddet içeren dizi ve filmler çok sıkı denetlenmelidir. Son zamanlarda bazı kanallarda sık gösterilen, olmayan ağa tiplemelerinin kadına bakış açısı ve davranış biçimleri de artan olayların tuzu biberi olmaktadır.
_ Caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı, yasalar herkese tam uygulanmalı ve cezada hiçbir indirim uygulanmamalıdır.
_ Şiddet öğeleri Eğitim ve Öğretimden çıkarılmalıdır.
_Türkiye’nin de imzaladığı ancak 2021 tarihinde çekildiği “Uluslararası Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” bir an önce tekrar uygulamaya konulmalıdır.
BAKINIZ!
Ben de bir kadınım ve bizler de sizler gibi canımızın istediği saatte dışarı çıkmak, istediğimiz kıyafeti özgürce giyebilmek, sizler gibi bizler de çalışmak ve kendi ayaklarımız üstünde durmak istiyoruz.
İşten eve giderken korkarak gitmek istemiyoruz. “Şu arkadaki adam beni mi takip ediyor, acaba bana zarar mı verecek, ölecek miyim “ kaygısı ile yaşamak istemiyoruz. Çantamızda biber gazı taşımak ve o olmadığında kendimizi savunmasız hissetmek istemiyoruz. Kısacası bizler de yaşamak istiyor ölmek istemiyoruz. ÖLDÜRMEYİN! Gökyüzü hepimizin.. İşimize gelince hepimiz Âdem ve Havva’dan geliyoruz diyebiliyorsak her hal ve koşulda erkekler gibi özgür olmak bizlerin de hakkı olmalıdır.
Bunun farkında olduğumuzu görmek dileğiyle…