Geçen hafta yaşanan ve Ankaragücü spor kulübü başkanının spor hakemliği ötesinde aynı zamanda kamu görevi yapan hakeme karşı sergilediği insanlık dışı tutumu, aslında hiç gündemden düşmeyen şiddet konusunu bir daha akıllara getirdi. Ekosistemde sadece insana özgü olan konuşma, uzlaşma, anlaşma gibi çözümler varken gayri insani bir yöntem ile şiddet eylemine başvurulmasını etraflıca irdelemek gerekiyor. Başta yurtiçinden olmak üzere Avrupa’da futbol çevreleri de olayı sert bir şekilde kınaması durumun vahametini net şekilde ortaya koymaktadır.
Bu insanlık dışı olaya kamuoyunun sesiz kalmaması olayın sevindirici ve önemli tarafı. Umarız ki şiddete karşı net duruş sadece futboldaki ile sınırlı kalmadan tüm toplumsal davranışlara yansımasını bulur. Başta kadına şiddet olmak üzere trafikte şiddet, farklı görüşe şiddet, yabancıya şiddetin de sonu olur.
Genel bir açıyla değerlendirdiğimizde şiddettin sosyo kültürel açıdan geri kalmışlığın bir sembolü olduğu görülür. Ekonomik ve sosyal parametreleri gelişmiş toplum örneklerinde şiddet sarmalının azalış trendine doğru gittiği görülür. Bu sonuç doğal olarak eğitimli toplumlarda şiddeti çözüm odağından alıkoyarak yerine sorunları çözme gayreti, uzlaşma, konuşma alternatifini koymak ile ikame edilmesinden kaynaklı bir durum. İlerlemiş toplumlarda empati duygusu ön planda olur. Salt kendini düşünen, duygu ve düşüncelerini çevreye domine eden anlayışın yerini kendini karşı tarafın yerine koyma hasleti gelişir. Basın ve televizyonlarda izlediğimiz, kadına şiddet olarak lanse edilen başta dayak olmak üzere, kadın yaralama ve cinayetleri yasalarda oldukça sert ve önleyici hükümler olmasına rağmen halen yaygın şekilde bu suçun tekrar edilmesi akla başka şeyleri getiriyor. Geri kalmış bir kültürün eseri olan töreler dediğimiz kült ; cinayet ve diğer şiddete kaynaklık eden en büyük unsur. Namus kavramı şeklinde beyinlere işlenmiş töreler kişiyi suç makinesi haline getirmeye yetiyor.
Şiddetin diğer boyutu da intikam alma duygusundan oluşmaktadır. İntikam alınarak karşı tarafa bedensel ve ruhsal boyutta zarar verilmeye çalışılır. İç gerilme ve stres ile başlayan dürtü şiddet sonucunu doğurur. Psikoloji biliminde karşı tarafa sözel ve fiziksel şiddet uygulayana “sadist” denilir. Sadist karşısındaki güçsüz ve zavallı olarak düşünmektedir. Şiddet sonucu karşı tarafın acı çekmesi sadist kişide bir zevk yaratır. İşte bu zevkin alçaklıktan başka ne anlamı olabilir?
Şiddetin toplumsal anlamda en önemli sonucu ise nefreti yaratıyor olmasıdır. Küçük bir örnek bile toplumsal düzeyde genel nefret duygusunu oluşturarak yeni çatışmalara da kapı aralar. Küçük bir olay tüm bir toplumun veya inancın genel sorunu olarak algılanarak olaylar büyür, yeni sorunlara neden olur.
Çok geniş bir yelpazede hareket şansı bulan şiddet olaylarını önleme konusunda çeşitli çözümler üretmek önemli bir sorumluluk olarak karşımızda durmaktadır. Şimdiye kadar teknik bazı önlemlerin çok da işe yaramadığı açık. Yıllara yayılabilecek bilinç yaratma çalışmaları,sadist kişiliği tespit ve ardından tedavi etme çalışmaları, özellikle dijital mecra devreye konularak yaratılacak yeni konseptler ilk akla gelen önlem türleri. Bu anlamda toplumda empati değerlerinin alışkanlığa dönüştürülmesi, cinsiyet ayrımını beyinlerden silinmesini sağlayacak yaygın çalışmalar önlemleri daha da ileri boyuta getirmede yardımcı olabilecek diğer çözümler.
Bu konuda düşünce tarihine geçen saptamayı ilginçtir Lev Nikolayeviç Tolstoy’un yaptığını görüyoruz. Edebiyat tarihine adını altın harflerle yazdıran ünlü düşünür şöyle yazmış “Sanat, şiddeti ortadan kaldırmalıdır, yalnız o yapabilir bunu” bu saptama ile sanatı geliştirmek; üstünde durmak ve genç nesilleri sanata yönlendirmek bir çözüm olma özelliğine sahip olacaktır.
Diğer çözümlerin de toplumsal düzeyde tartışılması ile daha net verilerin elde edilmesi olanaklı olacaktır.