( Bîveresb b. Ervendesb b. Zinkâr b. Vend-rîştek b. Yârîn b. Efrevâl b. Siyâmek b. Mîşâ b. Keyûmers )….
Tarihsel süreç bir yana dursun gelin Dahhak’ın kişiliğine bir göz atalım.Zulüm ve haksızlığı prensip edinmiş, pek çok adam öldürmüş, yer yüzünde ilk defa adam asmayı, insan organı keserek cezalandırmayı o başlatmıştır. Yer yüzünde öşür vergisini ihdas eden, para basan, şarkı söyleyen ve kendisi için şarkılar söylettiren ilk kişi yine odur.
“ Belki de Dahhâk Nemrûd'un kendisidir.”
Yemen ahalisi Dahhâk'n kendilerinden olduğunu, onun firavunların ilki olup Hz. İbrahim (A.s.) Mısır'a geldiği zaman buranın kralı olduğunu iddia ederler. Farslar ise onun kendilerinden olduğunu söylerler ve onu kendi soylarına nisbet ederek şeceresinin Bîveresb b. Ervendesb b. Zinkâr b. Vend-rîştek b. Yârîn b. Efrevâl b. Siyâmek b. Mîşâ b. Keyûmers olduğunu zikrederler. Farslılardan bazıları ise onu başka bir şecere ile kendilerine nisbet ederler.
Günümüzde özellikle Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu halkları bu günü tarihten gelen süreçler içerisinde kendilerini temsil eden efsanevi kişilikleri konu alır.Hakeza; Kürtler nezdinde zalim Dahhak’ın zulmüne başkaldıran Demirci Kawa’ın yiğitliğini işleyen Nevruz kutlamalarına konu edilegelmiştir.Tarihsel süreç Demirci Kawa’ı halkı temsil eden bir kahraman Dahhak’ıda zalim bir lider olarak işler.Bu efsaneye göre ;
“Asur kralı Dahhak Mezopotamya ve Ortadoğu’nun tek hâkimidir. Kürtlerin ataları olan Medler, İranlıların ataları Persler, Ermenilerin ataları Urartular ve şimdi soyları tükenen Huriler, Babiller ve Elamlı’lar Dahhak’ın hükümranlığı altında yaşamaktadırlar.
Zalimliği ile ünlenen Asur kralının omzunda iki yılan çıkar. Bu yılanların Dahhak’a zarar vermemesi için şeytan her gün iki Med gencinin beyninin yılanlara verilmesini önerir. Bunun üzerine her gün iki Med gencinin beyni yılanlara verilmeye başlanır. Ancak hızla gençler azalmakta ve de halk bu duruma tepki göstermeye başlamaktadır.Dehak’ın omzundaki yılanlarının beyin yeme sırası demircilik yapan Kawa’nın oğluna gelir. Demirci Kawa yiğit, cesur ve iyi yürekli biridir. Oğlunun ve halkının böyle katledilmesini kabullenmez. Çevresindeki insanlarla konuşur ve onlara Dahhak’ın zulmünden kurtulmanın tek yolunun onu öldürmek olduğunu anlatır.
M.Ö. 612 yılında Demirci Kawa örgütlediği Med halkıyla birlikte Dahhak’ın sarayını basarak balyozla Dahhak’ın kafasını parçalayarak öldürür. Dağda yaşayanlara haber vermek için de sarayın avlusunda büyük bir ateş yakarlar. Bu ateşi gören dağdaki gençler evlerine geri dönerler. Ve her yıl, 21 Martta büyük ateşler yakarak, özgürlüklerine kavuşmalarını kutlarlar. Demirci Kawa’nın zalim Dahhak’ın sarayını başına geçirdiği gün olan 21 Mart tarihini o günden sonra başta Medler olmak üzere tüm Ortadoğu halkları bayram olarak kutlamaya başlarlar.”
Eskilere ait tarihî haberleri rivayet edenler ise onun yedi iklime hakim olduğunu, aynı zamanda sihirbaz ve fâcir bir kişi olduğunu iddia ederler. Hişâm el-Kelbî anlatıyor : Doğrusunu Allah bilir, ama iddia edildiğine göre, Dahhâk Cemşîd'den sonra bin yıl hükümdarlık yapmıştır. O, Sevâd'de Küfe yolundaki Burs adlı bir köyde yerleşmiş ve bütün yer yüzüne hakim olmuştur.
Hz. İbrahim (A.s.) onun zamanında doğmuştur, Hz'. İbrahim'i ateşte yakmak isteyen de odur. Farslar ise hükümdarlığın Uşhenc, Cemşîd ve Tahmûris'in mensup oldukları sülaleye ait olduğunu, Dahhâk'in ise yer yüzü halkının hükümdarlığını sihirbazlık ve kötü yollarla, hattâ halkı omuzları üzerinde bulunan iki yılanla korkutarak ele geçirip gasbettiğini iddia ederler. Kitap ehlinden bir çokları ise, onun omuzları üzerindeki şeyin ejderha başı gibi uzunca iki et parçasından ibaret olduğunu ve onun bunları elbisesiyle örtüp kapattığını söylerler. O, halkı korkutmak maksadıyla bunların iki yılan olduğunu, yiyecek istediklerini, acıktıkları zaman hareket edip kımıldadıklarını söylerdi; halk ise kendisinden çok sıkıntı çekmişti. Ayrıca o, omuzları üzerindeki et parçaları deprenip hareket ettiği zaman bunlara insan beyni ile yakı yapardı ve böylece onların deprenmeleri dinmiş olurdu. Bunun için de o küçük yaştaki çocukları boğazlardı; hatta bu iş için her gün iki adam boğazlardı.
Halk, bu şekilde onun cefasına katlanmayı sürdürürken Allah (C.c.) onun helak olmasını murad etti; bu sebeble İsbahan (İsfahan) halkının avam sınıfından Kâbî (Câve) adında birisi isyan bayrağını çekti. Onun isyan etmesinin sebebi ise, Bîveresb (Dahhâk)'in adamları tarafından iki oğlunun omuzlarındaki et parçalarının ızdırap ve deprenmesini durdurmak için elinden alınmış olmasıydı. Kâbî elinde bulunan asasına yanında taşıdığı dağarcığını takarak bir bayrak gibi yere dikti ve halkı Bîveresb'e karşı cihad ve savaşa çağırdı.Çeşitli zulüm ve işkenceler içerisinde bulunduklarından halkın pek çoğu onun çağrısını kabul ederek çevresinde toplandılar. Kâbî. Bîveresb'i mağlup edince halk bu bayrağı uğurlu sayarak tazim edip saygı göstermeye başladı; hattâ halk bayrak hususunda aşırı gitti. Nihayet bu bayrak Acem şahlarının teberrük edip uğur bekledikleri en büyük bayrakları oldu ve bu bayrağa "De-refş-i Kâbiyân" adını verdiler.
Onlar, bu bayrağı büyük işlere giriştikleri zaman ortaya çıkarırlardı. Yine bu bayrak hükümdar çocuklarının büyük ve önemli işler için yola çıkarıldıkları vakit çekilirdi. İsbahan halkından olan Kâbî kendisine tâbi olanlarla birlikte harekete geçti ve yoluna devam ederken etrafına pek çok adam toplandı. Kâbî Dahhâk'e yaklaşınca onun kalbine bir korku düştü, konaklarını terk edip kaçtı, yerini ise boş bıraktı. Bunun üzerine Acemler Kâbî'nin etrafına toplandılar; fakat Kâbî saltanata talip olmayacağını ve buna da lâyık olmadığını onlara bildirdi ve kendilerine Cemşîd'in evlâdından birisini hükümdar yapmalarını emretti; çünkü Cemşîd, devlet kuran ve bunda hizmeti sebkat eden büyük hükümdar Uşlıank b. Fervâl'in oğlu (torunu) idi. Efridûn b. Es-gıyân ise Dahhâk'in şerrinden bir yerde saklanmıştı. Kâbî ile beraberindekiler onun yanına geldiler ve onunla karşılaşınca çok sevindiler, hattâ hemen onu hükümdarlığa getirdiler. Bu arada Kâbî ile memleketin ileri gelenleri devlet işlerinde ona yardımcı oldular. Efridûn, saltanata geçip devlet işlerini sağlam bir temel üzerine oturttuktan sonra Dahhâk'in konaklarını ele geçirdi ve onun peşini takip ederek Dünbâvend dağlarında onu esir etti.
Mecûsîlerden bazıları, Efridûn'un, Dahhâk'i koruma altında tutmak için cinlerden "bir grubu görevlendirdiğini söylerler. Bazıları ise Dahhâk' in, Dâvud (A.s.)'un oğlu Hz. Süleyman ile karşılaştığını ve Süleyman (A.s.)' in onu Dünbâvend dağında hapsettiğini iddia ederler. O zaman Hz. Süleyman Şâm (Suriye)'da bulunuyordu. Tutuklu bulunan Bîveresb (Dahhâk)'i Hz. Süleyman sürükleyerek Horasan'a getirdi. Hz. Süleyman onu tanıyınca kaçmamasını sağlamak için cinlere emir verdi, onlar onu tutup sıkıca bağladılar; ayrıca hapsedildiği mağaradan çıkıp kaçmamasını ve ebediyyen orada kalmasını sağlamak için, cinler onun tutuklu bulunduğu mağaranın kapısını çalıp tıklatan iki adam varmış gibi ona bir de tılsım yaptılar. Diğer taraftan Mecûsîler Dahhâk'in ölmeyeceğine inanırlar. İşte yukarıda anlatılan bu hikâye, Farsların mübalağalı yalanlarından biridir. Ayrıca Farsların bu konuda bizim buraya almadığımız daha çok mübalağalı yalanları da vardır. Farslardan bazıları, Efridûn'un onu Nevruz günü öldürdüğünü ileri sürerler. Acemler, Dahhâk öldürülürken ; "İrnrûz nevruz"; yani "Bugün yeni bir gündür, zamanı yeni bir gün ile karşılıyoruz." demişler ve onun öldürüldüğü günü, yâni Nevrûz'u "bayram günü ilân etmişlerdir. Dahhâk' in esir alınması Mehrican (mihrican’a Kurdi ) günü vuku bulmuştur. Bunun üzerine Acemler : "Adam boğazlayan kişinin öldürülmesi için Mehrican gelmiştir" demişlerdir
Bazı kaynaklarda Dahhâk'in saltanatının altı yüz yıl, ömrünün ise bin yıl olduğunu söylerler. O, ömrünün sonlarına doğru nüfuz ve kudreti bakımından sanki bir hükümdara benziyordu. Bir rivayete göre, onun saltanatı bin yıl sürmüş, kendisi ise bin yüz yıl yaşamıştır.Bir rivayete göre, Bâbil, Sûr ve Dimaşk şehirlerini Dahhâk kurmuştur..
Kaynak ; İslam Tarihi ( İbnul Esir )
( El Kamil Fi’t Tarih Tercümesi )
1.cilt – s.30-31