Şırnak İl Müftülüğü yaz Kur’an Kurslarında Eğitim seminerleri yapıldı. Bu seminerler kapsamında 7-15 yaş grubu Yaz Kuran Kursu öğrencilerine “Mahremiyet Bilinci, Çevre Ahlakı, Teknoloji bağımlılığı ve Bağımlılıkla Mücadele” eğitimleri verildi.
Eğitimler; İl Vaizi ve ADRB Koordinatörü Abdurrahman Yapar, Bağımlılıkla Mücadele Koordinatörü Metin Ağasoylu, Halk Sağlığından Ömer Fırat Bavli ve Çocuk Gelişimcisi Kıymet Aslan tarafından verildi.
Seminerler katılımcıların yoğun ilgisiyle devam ediyor.
Çocuklarda Mahremiyet Eğitiminde Nelere Dikkat Edilmeli? Çocukların gelişim sürecinde mahremiyet eğitimi önemli bir yer tutar. Çocuğun kendisinin, vücudunun ve özel alanlarının farkına varması, hem kendisinin sınırlarını hem de diğer insanların sınırlarının farkına varmasını sağlar. Bu aynı zamanda, çocuğun kendisini zihnen ve bedenen koruması açısından da oldukça önemlidir. Küçük yaştaki çocuklara mahremiyet eğitimi verilirken ayıp, yasak, günah gibi kelimeler yerine ‘mahrem’ kavramının kullanılması çocukların duygusal gelişimi için önemlidir. Çocuklara mahremiyet eğitimi, korku ve endişe yaratmadan, günlük yaşam içinde doğal olarak verilmelidir. Yetişkinlerin 4 yaşından itibaren çocuğa dokunacağı durumlarda ona nedenini açıklayarak yaklaşması, çocuğun kendi beden imgesinin oluşmasına yardımcı olur. Ebeveynlerin sevmek, öpmek, yıkamak gibi sebeplerle çocuğa isteği dışında, zorlayıcı yaklaşımlarının onun korunma reflekslerini zedeleyeceği unutulmamalıdır. Çocuklara vücutlarındaki mahrem alanlar tanıtılmalıdır. Bu alanlara sadece ihtiyaç durumlarında anne, nene, dadı gibi birincil bakım vericilerin yaklaşabileceği 2 yaşından itibaren anlatılmalıdır. Çocuklara erken yaşlarda vücut temizliği ve giyinme gibi öz bakım becerileri kazandırılarak mahremiyetlerini korumaları kolaylaştırılmalıdır. Çocuklara ‘mahrem’ bölgeleri ile ilgili şaka yapmaktan ve onları teşhire teşvikten kaçınılmalıdır. Ebeveynler veya akrabalar çocukları severken ya da onlarla oynarken orantısız güç kullanmamalıdır. Çocuklar özellikle dış alanlarda çıplak kalmamalı, giyinme ve mahremiyet ilişkisi neden ve sonuçlarıyla çocuğa yaşına uygun bir dille anlatılmalıdır. Ebeveynler çocuklarının yanında kendi mahremiyetlerini koruyarak örnek olmalılardır. Çocukların odaları gibi kişisel alanlarına girerken haber verilerek rızaları gözetilmelidir. Çocuklara başkalarının odalarına girerken izin almaları gerektiği öğretilmelidir. Kız ve erkek kardeşlerin ilkokul çağından itibaren kişisel alanlarının olması teşvik edilmelidir. Kıyafet ve aksesuarların çocukların yaşlarına ve cinsiyetlerine uygun olmasına, giysilerinin mahrem bölgelerini ön plana çıkarmamasına dikkat edilmelidir. Çocuklara ebeveynlerinden izinsiz olarak tanıdığı veya tanımadığı kişilerle bir yere gitmemeleri ve onlardan bir şey almamaları gerektiği öğretilmelidir. Çocuklara mahremiyetlerinin ihlal edildiği durumlarda tepki vermeleri, bağırmaları, kaçmaları veya yardım istemeleri gerektiği öğretilmelidir. Çocuklar mahremiyetlerine yönelik kendilerini rahatsız hissettikleri durumları ebeveynleriyle veya güvendikleri bir yetişkinle paylaşmaya teşvik edilmelidir. Çocukların izledikleri TV programları ve videolar, okudukları yayınlar, ziyaret ettikleri web siteleri ile kullandıkları sosyal medya platformları kontrol edilmelidir. Farklı mecralarda karşılaşabilecekleri mahremiyet ihlalleriyle ilgili bilgilendirilmelidirler. Ebeveynler çocuklarının yer aldığı görüntüleri internette herkesin erişimine açık şekilde paylaşmamalıdır. Çocuklara internette fotoğraf, isim-soyad, adres, konum gibi özel bilgileri paylaşmamaları gerektiği öğretilmelidir. Çocuklara telefon numaranız, adresiniz ile 155 Polis İmdat, 156 Jandarma, 112 Acil gibi önemli numaralar mutlaka öğretilmelidir.
Her şeyden öte, insan doğanın parçası mı yoksa efendisi mi? Bu konuda bir zihin karışıklığı içinde olduğumuzu görüyorum. Maalesef eşref-i mahlukat olmayı, tabiata tahakküm kuran efendi olmak ile karıştırdık. Gazete manşetlerimiz, hayvanlara işkence konusundan geçilmiyor. Su kaynaklarını yok etmenin doğurduğu sonuçlarla hesaplaşıyoruz. Oysa yaratılmış her zerrenin, Rabb`ini tesbih ettiği kainatta, çevre ahlakı yüksek bir nezaket gerektirir. Ağaca su vermek, ağacın hakkını gözetmektir. Sulara zehirli atık atmamak, suyun hakkına riayettir. Enerji kaynaklarını doğru kullanmak, gelecek nesillerin hakkına saygıdır."
Uyuşturucu madde bağımlılığı nedir? Madde bağımlılığı, vücudun işlevlerini olumsuz yönde etkileyen maddelerin kullanılması, bundan dolayı zarar görüldüğü hâlde bu maddelerin kullanımının bırakılamamasıdır. Bağımlı, madde kullanımına ara verdiğinde yoksunluk belirtileri yaşar. Zamanla madde kullanım sıklığını ve dozunu artırır. Aşağıdakilerden sadece 3`ünün 12 aylık bir süre içerisinde görüldüğü kişi bağımlıdır. Kullanılan madde miktarının sorunlara rağmen giderek artırılması. Bırakma çabalarının boşa çıkması. Maddeyi sağlamak, kullanmak veya bırakmak için çok fazla zaman harcanması. Sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azaltılması veya bırakılması
Etkileri, Uyuşturucu olarak kullanılan maddelerin kimyasal yapıları birbirinden farklıdır. Kullanıldıklarında merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek fiziksel ve psikolojik tahribata yol açarlar. Uyuşturucu maddelerin hiçbir güvenli kullanım şekli yoktur. Kullanan herkes için bağımlı olma riski eşittir. Hücrelerimiz vücuda giren her maddeyi tanır ve bir daha unutmamak üzere hafızasına alır. Hücresel öğrenme süreci denen bu durum herkes için geçerlidir. Aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi normal yaşam ve davranışlarından uzaklaştırır. Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmlarına/kanamalarına sebep olur. Tüm iç organların zarar görmesine ve buna eşlik eden bir dizi hastalığa neden olur. Zehirlenmelere ve bu yolla gelen ölümlere sebep olur. Uyuşturucular, bireyin çevreye uyum yeteneğini azaltır. Bağımlı giderek aileden ve çevresinden kopararak, yalnızlaşır. Çoğu zaman bu tabloya ağır bunalımlar eşlik eder.
Ne yapmalı?, Eğer kişi maddenin etkisi altında ise onunla bu durumda konuşmanın yararı olmaz. Kendinizi hazır hissetmeden onunla konuşmayın. Açık, samimi ve inandırıcı olun, öğüt vermeyin. Genellemeler yapmaktan kaçının. Korkularınıza dayanarak konuşmayın. Onu etiketlemekten kaçının, çünkü “kullanıcı olarak” etiketlenen kişiye yaklaşmak çok zordur. Önyargılarınızın farkına varın (“Bunlar iflah olmaz”), böylece yanlış iletişim kurma olasılığını azaltırsınız. Kendinizi onun yerine koymayı deneyerek onun düşünce, yaşantı ve korkularını anlamaya çalışın. Uzman yardımı alması için samimi bir yaklaşımla onu ikna edin.
Ne yapmamalı? Kabullenmeme-İnkâr: “Yok, benim çocuğum asla kullanmaz.” Kendini ve eşini suçlama: “Bu çocuk senin yüzünden böyle oldu.” “Biz iyi anne-baba olamadık.” Hayal kırıklığı, çaresizlik duygusu: “Ben seni bunun için mi yetiştirdim?” “Her şey bitti, artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.” Öfke: “Benim böyle bir çocuğum olamaz!” Çocuğu suçlama ve aşağılama: “Senden hiçbir şey olmaz.” Uç kararlar alma: “Okul hayatın bitti.