Kentler ve öncelikler

Modern yaşamın önemli kurumlarından biri kent ve kent yaşamı olsa gerek. Hernekadar modern zamanlar ile bir araya getirmeye çalışsak bile antik dönemdeki Yunan ve Roma şehir devletleri deneyimleri bugünün öncelleriydi. Salt antik dönem Avrupa şehirleri değil Mezopotamya Uygarlıklarından Sümerler döneminde Kiş, Nippur gibi şehir devletlerin varlığını biliyoruz. Bu şehir devletlerinde piramite benzeyen tapınak kuleleri yani Zigguratlar çok.önemli işlev görmüş. Günümüz Irak ve İran sınırları içerisinde bulunan bu şehirler ve dolayısıyla Zigguratlar adeta devletin inanç merkezi, yönetim yeri, kentin vicdanı gibi anlamlar ihtiva ederdi.
Beş bin yıl önceki kentsel örgütlenmeler aynı zamanda şehir devletleri şeklindeydi. Yani tek kentten oluşan devlet yapılanması. Kentin güvenlik ile ilgili savunma gereksinimleri, ekonomik, ticari kurallar ve hukuk sistemleri hep Ziggurat tarzı kentsel merkezlerde karar altına alınırdı. Tüm kent halkının Akropolis tarzı anfi tiyatro alanlarında toplanarak verdikleri kararlar ile kentler yönetilirdi. Buna doğrudan demokrasi tanımlaması yapılır siyaset bilimi literatüründe. Şehir devletleri ve doğrudan demokrasi felsefesi geniş bir çerçevede düşünürsek günümüzde de geçerli olan bir sistem. Ancak özellikle artan dünya nüfusu az önce belirttiğimiz Doğrudan Demokrasinin uygulanması elbette imkansız kılıyor.
Kent devleti döneminde her ne kadar tüm halk amfi tiyatrolarda toplanıp kararları verse de yine de o günkü filozoflar, hatipler ve eğitmenler bu süreçte daha çok yer alırlardı. Görüşleri ve hitabet güçleri ile kent halkını etkiler ve halk bu görüşlerden esinlenerek kararlarını verirlerdi.
Antik dönemlerde kentlerin ve onun kent meclislerinin temel işlevi başta güvenlik olduğunu söylemek mümkün. Hiç değişmeyen bir kural ile beş bin yılın ardından geldiğimiz noktada kentlerin ekonomik, sosyal, kültürel yönleri ile gelişme göstermelerinin birinci adımı kent güvenliği İle başlar. Bu temel mekanizma diğer tüm büyüme ve kalkınma hedeflerinin temel koruyucusudur. Güvenlik olmaksızın kentler gelişme ivmesi yakalayamazlar.
Sistematik yaklaşım modelleri ile kentlerin başta toplu yaşam alanları, diğer kentler ve devletler ile iletişimi sağlayan kara yolları hava alanları önemsenen yerler şeklinde ön plana çıkmaktadır. Zira toplu alanlardaki güvenlik zaafiyetleri başta büyük zaiyatler olmak üzere ekonomiye ve ticarete olmak üzere bir çok hassas nenkeler etki edebilmektedir.Yine güvenlik zafiyetinin toplumsal psikoloji üzerindeki olumsuz etkileri belki de en önemsenmez gereken yön olarak bakmak lazım. Zira toplum psikolojisinin baskı altına alındığı zamanların toplumsal gelişimi engelleyen en büyük sorun olduğunu anlatmaya gerek bile yok.
Bu halde istikrar ve güven probleminin yaşanmadığı konjonktür olumlu gelişmeleri beraberinde getirdiği birincil koşul olma özelliğinde. Dünya düzeyinde hiç savaş görmeyen köşede kapan İskandinav ülkelerinin ekonomik büyüme ve toplumsal kalkınma süreçlerini daha olumlu tamamladıkları önemli bir örnek. Buna karşın din, mezhep ve etnik sorunlar ile boğuşan Ortadoğu ülkelerinin de istikrardan uzak statüsü bu örneğimizi ispatlar nitelikte.
Güvenlik ve istikrar eksenli yönetsel süreçler halen kentler ve ülkeler için çok önemli bir kriter. Dolayısıyla dünya her anlamda gelişme retoriğini sürdürme kararlılığını ortaya koydukça bunun denklemini de barış ideası ile sağlamak zorunda.
Daha barışçıl bir dünya ve ilişkiler ağı bunun sonucu oluşacak savaşsız aynı zamanda güvenlikli bir dünya ve nihayetinde son kertede tesis edilecek refah. Sanırım yaşlı dünyamızın büyük ve makro düzeydeki mutluluk hedefi de bu olsa gerek.

Bu yazı toplam 458 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut BALTA Arşivi