Üçüncü Dünya Savaşı Metaforu

Ortadoğu’da yaşananlar, Rusya'nın Ukrayna işgali tüm dünyada 3. dünya savaşı senaryolarını gündeme getirmiştir.. Bu gelişmelerin ardından Trump'ın da başkanlığı kazanması sözkonusu gündemi iyice derinleştirmiştir.

Birinci ve ikinci dünya savaşlarında baş rolü oynayan ülke konumundaki Almanyada bile çeşitli hareketlenmeler yaşandığı görülüyor. Devlet yetkilileri ve bakanlar ülkenin üretim gücünü temsil eden ulusal kurumlar ile görüşerek olası bir savaş durumunda alınması gereken önlemleri konuşmuşlar. Savaş durumunda üretimin kesintisiz nasıl olacağı, hangi seviyelerde faaliyetlerin sürdürebileceği, alınması gereken önlemler konusunda fikir alışverişi yapılmış. Almanya gibi savaşın korkunç yüzünü tarihte görmüş bir ülkenin yaptığı bu çalışmaları normal karşılamak ve önemsemek gerekiyor.

Avrupa’da genel olarak güncel duruma karşı, yeni bir güvenlik paradigması oluşturulması gerektiği uzun bir süredir tartışılan konuların başında geliyor. Özellikle Avrupa'nın Rus gazına olan stratejik ihtiyacı tartışmayı başka yönlere de çekiyor. Rus doğal gazına enerji alternatifleri sorunu halen güncelliğini koruyor. Olası bir Rusya ve Almanya dolayısıyla Avrupa savaşında kesilecek doğalgaz akımı Avrupayı oldukça zor süreçlere sokacağı çok aşikar bir durum. Uzun bir süredir tartışılan Rus enerji bağımlılığına Avrupa’da henüz bir çözüm bulunmuş değil.

Öte yandan Rus diktatörü Putin’in olası bir savaşta elinde bulundurduğu nükleer güç tüm Avrupayı endişelendiriyor. Rusya’nın Ukrayna işgali ve bunun tüm ülke topraklarını kontol etme aşamasına gelmesi karşısında Avrupa ve NATO gücünün nükleer silahlara rağmen bu duruma müdahil olacağı da bir gerçek. Bu da sivil unsurlar için oldukça büyük bir risk.

Avrupa’daki savaş paradigmasının sivil boyutları oldukça önemli. Olası bir savaşta üretim faktörlerinin en az zarar ile aşılması için bu alanların korunması önemli bir önlem. Yine üretimde devamlılık ve yaşam koşullarının sağlanması bir diğer paradigma. Diğer yandan özellikle sivillerin savaş esnasında kişisel koruyucu önlemlerini alması için kitlelerin eğitilmesi, sivil savunma sistemini geliştirmesi ve toplu yaşam alanlarında lojistik noktaların planlamasının ne şekilde olacağı tartışılmaktadır. Bu doğrultuda nükleer saldırıya karşı koruyucu malzeme tedariğinin hesaplanması önemli bir konu.

Sivil savunma ile halkın kendi arasında örgütlü bir savunma yapılanması temel hedef olarak belirlenmiştir. Olası bir savaş durumunda Devlet organizasyonunun savaş ile yoğunlaşması sürecinde ister istemez sivil savunmaya dayalı konseptler geliştirilmesini zorunlu hale getiriyor. Bunun da diğer adı halk dayanışması veya örgütlenmesi.

Avrupa ve Almanya’daki hazırlıkları önemsemek gerekiyor. Tüm toplum kesimleri ile yapılacak görev bölüşüm çalışmaları ; savaş çıkmazsa bile geleceğe farklı bir sağlam temel atar. Bu vesile ile toplumun tümden sahip olduğu üretim gücünün önemi ve bunun salt özel bir mülk olmanın ötesinde toplumsal bir varlığı ifade ettiği de algılanmış olacaktır.

Aynı zamanda olası bir kriz anında artı ve eksi durumlar bir bilanço şeklinde ortaya çıkacaktır. Eksiklikler, yapılması gerekenler, varolan kaynakların boyutu ve bunların stratejik bir veri tabanı haline göre değerlendirilmesi gibi ara bir süreç de yaratacaktır. Yine bu sayede kopan duygusal ve toplumsal ilişkiler de belki tamir edilebilir hale gelir.

Bu yazı toplam 3 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut BALTA Arşivi