EĞİTİMDE BAŞARI

Yazarlar, bilim insanları, filozoflar, devlet yetkilileri ve vatandaşlar binlerce yıldır çocukların nasıl yetiştirilmesi gerektiği sorusu üzerinde tartışmaktadır. Bunun için dört tarafı duvarla çevrili okullar inşa ettiler. Adına eğitim denilen bir sistemle çocukları 6 yaşından itibaren eğitim öğretim süreçlerine dahil ettiler. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite derken okumaya hevesli olanlar bilginin peşinden koştu. Bilginin peşinden koşan bir nesil çoğaldıkça ne yazık ki bilgi değersizleşti.
*
Ortada yanlış giden bir denklem var çünkü ülkede üniversiteye uygun olan her binaya bir tabela takılıp adına üniversite denildi. Eğitim yuvasına dönen ülkemizde köşe başı üniversiteler merdiven altı eğitimi aratmıyor. Kalitesiz eğitim yuvaları gün geçmiyor ki çoğalmasın. Tüm bu tablonun karşısında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, gece okula gitmeyi gereksiz bulup devlet üniversitelerindeki ikinci öğretim programlarının kaldırıldığını duyurdu. Bu kararın ülkemizdeki birçok üniversitelerin birinci öğretim programı için de düşünülmesi gerekir.
*
Liyakatsizliğin zirve yaptığı şu dönemde bazı okullarımızda çok güzel eğitimin olduğunu göz ardı edilmeden eğitime ayrı bir parantez açılmalıdır. Okul sıralarında kaliteli insanlar yetişmesi gerekir. Öğrenciler üniversitede akademik hırsızlıkla tez yazıp okullarında adaleti sırtlayan öğretmenlere maruz kalmamalıdır. Bilginin üretimi noktasında beceriksiz olup öğrencilerine okulu zindan eden hocalarınız hiç olmadı mı? Vardı, her okulda bunlardan birkaçı var. Oysaki bizler ilkokul sıralarında başlamıştık tüketmeye.
*
Birinci sınıflarımızın Ali’si , Ayşe’si, Işıl’ı ve Emel’leri diye okuduğumuz okuma fişleri, çoğu ya koşuyordu ya da uyuyordu. Yani bizlerde “Ali ata bakarken” Japonya’da “Yaşamak için üreteceksin” deniliyordu. Biz de “Emel eve gel.” yazarken İngiltere’de “Geçmişini bilmeyen geleceği tayin edemez.” denilmektedir. Biz de “Uyan ufuk uyan.” denilirken Almanya’da “Üretim ve yaşam disiplinle başlar.” diyordu. Haddim olmayan cümlelerde batıya dönmüş olabilirim ama doğrunun değişmeyen bir huyu vardır. Batı'ya özenme fikri, tarihimiz boyunca tartışma konusu olmuştur. Oysaki gelişmişliğin sınırları ve ideolojisi yoktur. Gâvurun geliştirdiği teknolojiye ayak uydurarak satın aldığımız cep telefonlarımızla konuşurken gavur aklımıza bile gelmez.
*
Çok geride gelen ve bizleri geçen batı sisteminde yolun ortasında pisleyenler nasıl ki batıyı tümden kirletmiyorsa bizdeki çürükler de sistemimizi kirletmesine izin vermemeliyiz. Bizde özenle dikilmiş bir sistem var ama biz sistemi hiç olmadığı kadar yırtıyoruz. Sisteme sahtekârlıklar ekleyerek belki de başarılı olacak bir neticeyi başarısızlıkla sonuçlandırıyoruz. Ellerimizi kaldırıp itiraz etmemiz gereken yerde ne yazık ki alkış tuttuğumuz için şimdi bu halde olduğumuzu söylemek ayıp olmaz değil mi?
*
Güzel bir sofrada en güzel eti yediğimiz için dirsek temasımızdaki arkadaşımızın tabağındaki et yoksunluğuna bakmıyoruz bile. Demem o ki okullar ve eğitim sistemi kaliteli insan yetişmesinden yana taraf tutmalıdır. Böylesine derin bir konuyu eleştirmek için yeterli olmasam da kalitesiz bireylerin yetişmesine karşı herkesin söyleyecek bir çift sözü olmalıdır.

Bu yazı toplam 120 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ömer AYDA Arşivi