Meyhanede Ramazan Kolisi Dağıtmak

Sinema, dizi ve film her toplumda olduğu gibi ülkemizde de önemli bir yere sahiptir. Televizyonun icadıyla birlikte dünyada ve ülkemizde film patlaması yaşanmıştı. Özellikle son zamanlarda ülkemiz film cenneti olmuş. Her gün yeni bir film ve dizi ekranlarda izleyici kazanma peşindedir. Metropol kentlerin sokaklarına kurulan set kameraları, İstiklal Caddesi'nde yürüyen insanlar gibidir.
*
Özellikle son zamanlarda tepkilerin odağında olan Yılmaz Erdoğan'ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği "İnci Taneleri" dizisi, tüm dikkatleri üzerine çekti. Ben de sinema eğitiminden sonra filme ve sinemaya mesafemi korudum. Medya gündemine oturan İnci Taneleri dizisi ise nedense benim de dikkatimi çekti.
*
Fragmanı yayınlandığı andan itibaren büyük bir tartışma yaratan Dilber'in pavyon dansı, tepkilerin odak noktası oldu. Ses getiren senaryo Hakkârili Yılmaz Erdoğan'ın kaleminden olunca farklı olmaması imkansız.
*
Ekranlarda her zaman ilklere imza atan Yılmaz, bu diziyle de yine yapmış yapacağını. YouTube üzerinde film ve dizi eleştirileri yapan Murat Soner’in iddasına göre “İnci Taneleri” dizinin Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in paylaştığı “Gönül Yarası Filmi ile benzerliklerinin olduğunu öne sürdü. Ben bu iddialardan uzak bir bakış açısıyla İnci Taneleri dizisini çok gerçekçi buluyorum. Bu gerçeğin bir de ıskalanmış doğrusu var.
*
Her film, beraberinde birçok soru işareti getiriyor. Uzun vadede bakıldığında son 30 yıldır yazılan her senaryoda toplum olarak bizi yozlaştırsa da bazen de gerçeklerimizi ele aldığını düşünüyorum. Örneğin eşini ve çocuklarını terk edip kızı yaşındaki ile aşk yaşayan adam profilleri, neden popüler oldu?
*
Ben bu senaryoyu yazanlara kızmıyorum bir şey de demiyorum. Bu sorunun ilk muhatabı RTÜK’tür. RTÜK işleyişinde yer alan bu dizi ve filmlerde şöyle bir ayrıntıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Ülkemizde bazı filmler yayınlanmadan önce denetlenirken bazıları da yayınlandıktan sonra denetlenir.
*
Bu bilgiyi hocamızın satırları arasında dersin son dakikalarında duymuştum. Aslında ne kadar hayati bir bilgidir. Bu bilgide herhangi bir eksiklik olduğunu düşünen varsa beni ikaz edebilir. Sinemada tepkilerin odağındaki her dizi ve filmi bizden önce birileri okusa ona göre yayınlama izni verilip ya da verilmezse şu an toplum olarak farklı yerlerde olabilir miydik diye düşünmüyor değilim. Kim bilir belki sinemayı yasaklayan bir ülke olarak anılırız. Her senaryoya izin vererek toplumu korkunç bataklığa sürükleyen eş nasıl aldatılır, aile düzeni nasıl bozulur, kadına şiddet nasıl yapılır, küçük yaşta eline nasıl silah alınır ya da cinayetler nasıl işlenir gibi görüntülere isyan etmeye devam ederiz.
*
Ben dizi ve film endüstrisinde gerçeklik üzerinde biraz kafa yoran bir insanım. Çünkü gerçeklik kamera açıkken de kapalıyken de var. Filmlerdeki gerçekçilik, algı ve hakikat üzerinden konuşmak gerekirse Lumière Kardeşler’in 1895 yılında kamera filmini icat etmesinden sonra çekilen ilk filmleri ve bu filmlerin seyirci tarafından nasıl algılandığına bakmak lazım. Bu icatın insan ilişkisinde ne denli devrim niteliğinde değişikliklere yol açtığını hep birlikte görüyoruz.
*
Yılmaz Erdoğan’ın dizisine olan şikayet ve eleştiri bence beyhudedir. Çünkü dizideki gerçeklik, bazen çıplak bazen de üzerine giydirilmiş yamalı kıyafetlerle yazıldığı için tepkilerin odağı olmuştur. Çünkü asırlardır toplum olarak gerçeğe karşı bir mesafemiz vardır. Gerçeği bildiğimize rağmen asla sevmedik. Biz gerçeği yaşarız ama izlemeye gelince isyan ederiz. Oysaki toplumda şu an yazılmayan ama İnci Taneleri gibi yazılsa tepki çekecek binlerce gerçek senaryo yok mu? Dilber’in dansı da Dilber gibilerin evsiz olması bir gerçek değil mi? Dilber’in her şeye rağmen ayakta kalma mücadelesi gerçek değil mi?
*
Düğme tasarımı ve imalatı yapan bir firmanın sahibi olan Ayça’nın ilgisiz annesi Piraye gerçek değil mi? Türk Dil Kurumunun teşekkür etmesi gereken bu dizi değil mi “de” “da” doğru yazımını gösteren. Özellikle dizide yer alan bir merdivende oturup acılarımızla yüzleştiren bir sahneyi herkesin yaşadığını garanti verebilirim.
*
Ramazandan dolayı toplumun hassasiyetine dikkat çeken Dilber’in pavyon dansını göstermemesi takdire şayan bir senaryo değil mi? Ya da pavyondaki masalara Ramazan kolisi dağıtma teması gerçeği başka bir boyuta taşıyan renkli bir sahne değil mi? Eşini öldürmekle suçlanan öğretmen Azem Yücedağ’in Azem isminin anlamını soyadında gizleyen bu dizi, hem gerçekleri yazdığı için hem de ince ayrıntıları ustalıkla aktardığından dolayı izlenmeyi hak etmiyor mu?
*
Dizi ve filmlerde gerçekleri muhteşem bir bakışla yazan insanlara kızmayın. Biliyorum mini etekli bir kadın sahneye çıkınca çocukların gözlerini kapatırız oysaki o an toplumun %90’ı gözlerini fal taşı gibi açmaz mı? Talihsiz ama inkar edilemez gerçeklerden asla kaçmayın.Üzücü duygularla yüzleşmemize olanak sağlayan bu gerçek bir kitapta da olabilir bir dizide de.
*
Gerçeklerin saklandıkları yerden çıkıp perdeye yansıtıldığında bize korkunç gelebilir ama bu gerçek görüntülerin kaynağının içimizde olduğunu inkar edemeyiz. Film, dizi, kitap veya hayata her ne yapıyorsak kendimize soracağımız soru, bu gerçek mi ve biz bu gerçeğin neresindeyiz?

Bu yazı toplam 137 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer AYDA Arşivi