Yılbaşı geleneği Romalılara dayanır. M.Ö. 46 yılında Romalıların Güneş’i referans alan Jülyen takvimini benimsemesiyle yeni yılın başlangıç tarihi de değişti. Bir yüzü geçmişe, diğer yüzü geleceğe bakan, değişimi ve başlangıçları temsil eden Roma tanrısı Janus’un onuruna onunla aynı adı taşıyan Ocak ayının ilk günü yılbaşı kabul edilir.

Bir diğer inanışa göre ise Hz. İsa’nın doğumu olduğu söylenir. Oysa Hristiyanlar arası Noel kutlamaları 25 Aralık’ta başlar ve bir hafta devam eder. Bu yüzden dini bir vasıf taşır.

Haliyle her iki öngörüye bakıldığında birinde siyasal çıkışlı olup dinle cilalanmış, ötekinde Hz. İsa’nın doğumunu referans alan dinsel bir ayin veyahut eğlence dozu.

Batı kültüründe bu ruh haliyle kutlanır. Peki, Doğu kültürüne yansıması neyin nesidir? Doğu kültürü, neden bu kadar kendinden geçip yozlaşmanın eşiğindedir? Birine benzemek şart mıdır? Özümüzü korumak, onurumuzu yaşatmak neden bu kadar basitleştirildi?

Haliyle Peygamber Efendimiz(SAV), “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebu Davut, Libas, 4/4031) şeklinde buyurmuştur. Dolayısıyla Hristiyan geleneklerinden olan bir kutlamayı bizlerin de onları model alıp özenmesi, kutlanması ve onlar gibi davranışlar sergilenmesi yasaklanmıştır. Çünkü yanlıştan doğru çıkmaz ve dolayısıyla yanlış bir yoldan, doğru şeyler, doğru sonuçlar çıkmaz. Bu yüzden başlı başına bir günah bohçasıdır yılbaşı geleneği. Çünkü bu gecede israf, zina, fuhuş, onur, edep, haya ayaklar altına alınır. İnsan onuru zedelenir ve dolayısıyla Doğu kültürü, Batı kültürüne evrilir ki bu da Doğu kültürünün çözülmesi, saygınlığını yitirmesi anlamına gelir.

Dolayısıyla yılbaşı sadece tarihsel bir noktadan veya takvim yapraklarının tükenmesinden ibarettir. Bitiş ve başlangıcı simgeler sadece. Yani insanın hayatında hiçbir değişiklik olmuyor, nerede bırakılmışsa oradan başlıyoruz hayata. 31 Aralık bitiş, 1 Ocak bunun devamıdır. Bu yüzden sayıların, rakamların hiçbir önemi yoktur. Aslında hiçbir şey değişmiyor hayatımızda ve biz neysek o olmaya devam ediyoruz ki bu durumda insanlar kendi kendilerini kandırıyorlar sadece.

Misal insanların çoğu yeni yılda huzur, mutluluk, aşk, para, sağlık ister değil mi? Aslında bunların hiçbiri olmuyor değil mi? Hep istemekte asılı kalıyor! Çünkü insanlar aynı şeyler yapıp farklı sonuçlar beklediği için olmuyor. Biz çoğu şeyi isteriz değil mi? Peki, arzularımız için bir şeyler yapabiliyor muyuz? İsteklerimiz için farklı şeyler deniyor muyuz?

Hayır, yapmıyoruz genelde! Peki, neden yapmıyoruz? Mademki hayatımızda yenilikler olmasını istiyoruz, peki, neden yeni şeyleri denemekte bu kadar aciziz? Bir insan hayatından yenilik istiyorsa bakış açısını değiştirmeli, yeni yollar, yeni hedefler önüne koyabilmelidir.

İllâki bir şeylerin yoluna girmesine meraklıysak öncelikle her yıl sonu kendinizi sorgulamalısınız. Geçmişteki hatalarınızdan dersler çıkarıp yeni yılda o hataları tekrarlamamak, geçen yılı her haliyle masaya yatırıp değerlendirmek, analizlerini yapmak gerekir. Toplumdaki statünüz veya ne iş yapıyorsanız yapın ki yaptığınız işin yıllık değerlendirmesini yapın ve yeni yılda yıllık hedefler ve planlar yerleştirin hayatınıza. Çünkü başarılı insanlar bunu yapıyor ve her anlamda disiplinli davranıyor.

Unutmayın ki değişim, yenilik istemekle olmuyor aksine her adımı planlayıp eyleme dökerek oluyor değişim. Hayatınızın merkezinde olmak istiyorsanız ve bilhassa başarılı bir iş insanı olmak istiyorsanız kendi hayallerin için, kendi ailenin refahı için ve daha iyi bir gelecek için bugün kendine bir iyilik yapıp geçen yılın değerlendirmesini ve gelecek yılın hedeflerini somut bir istekle belirler misin?

NOT: Geçmişten dersini al, geleceğinin her anını planla ve şimdiki zamanın her lâhzasını değerlendirip doyasıya yaşamanız temennisiyle...