Kadına şiddet

Erkek veya koca tarafından kadına yönelik şiddet vakalarında azalış olacağına bu suçta artış trandinin yükselmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğuna açık bir kanıt. Üstelik bu fiilin salt yaralama veya sakat bırakma sonuçlarından öte doğrudan cinayetle sonuçlanan özellik taşıması nedeniyle bu soruna daha köklü çözümler üretilmesi gerektiği su götürmez bir gerçek.

Yüzyıllara dayanan bu şiddetin daha çok bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinden ve hatta ortadoğu kültürü ile yoğrulmuş coğrafyalarda belirgin olması soruna bu pencerelerden de bakmamızı gerektiriyor. Her ne kadar “coğrafya bir kaderdir” dese de İbni Haldun ortadoğu coğrafyasında bu bölgenin bir üyesi olan İsrail'de kadına yönelik şiddetin dozunun daha çok dünyanın genel ortalamalarına denk gelmesi gerçeği “coğrafya ve kader” tezini çürütüyor. Demek olay salt coğrafya meselesinden ziyade gelişmişlik ve sosyo kültürel bir özellik içeriyor.

Eğitimle çok anlamlı ve öze dönük çabalar sayesinde toplumlar dar bakış açısından daha analitik düşünen evreye geçebilmektedirler. Önyargıyı aşan, günün ihtiyaçlarına uygun, salt kendisini düşünen bencillik anlayışı değil, tam tersine karşı tarafın haklarının bilincindeki empati sahibi bireyler yetiştirmek modern eğitim sistemlerinin önemli hedefi. Bu boyutları ve içerikleri kendi kalıbında taşıyan toplumun suça eğilimli bireyler yetiştirmesi elbette diğer toplumlara nazaran daha az olacaktır. Çünkü nihayetinde tüm toplum bireylerinin haklarını yaşaması gerektiğine dair inanç ve felsefeye sahip bireylerin yaşadığı toplumlarda sorunlar daha çok; görüşmeler, aracılar ve en son kertede hukuk düzeniyle çözülebilmektedir.

Bu sorunun kökeninde özellikle dar bakış açısıyla bireysel hatalar ve tutumlardan çok sosyolojik düzen ve toplumsal baskının esas suçlu olduğu bir gerçek. Dolayısıyla bireyi suça iten sosyo kültürel önyargılar kişiyi kendi sorununu veya cezayı üstlenmesi yanlışını sonucunu ortaya çıkarıyor. Suçlunun bu canice hislerle yarattığı şiddet ve son zamanlarda daha çok televizyonlarda izlediğimiz cinayet vakaları ile kendini kahraman gibi göstermeye çalışması ile toplumsal bir itibar kazandığını sanması işin trajik yönü. Yine karşı cinsi ölümüne değin kendine ait bir meta gibi görmesi de işin diğer acı yönü. Halbuki insanlar evlendiği gibi ayrılmaları da gayet normal bir şey. Sonuçta yürüyemeyen bir evlilik olunca bir şekilde çözüme kavuşturmak gerekiyor. Mevcut olan sorunun aşılamaması çözüm arayışlarının son noktası olan ayrılık veya boşanma kurumunu işaret eder. Üstelik salt hukuk değil din kitapları da böyle bir ayrılığı normal gören bir anlayış ve dini kurallar içeriğine sahip. Sadece katolik gibi bazı dini akımlarda boşanma veya ayrılıklar yasaklanmıştır. İslam dinimizde böyle bir yasağın olmadığı bilinen bir durum.

Ayrılık cinayet veya şiddet vakalarının minimize edilmesi hatta dünya ortalamalarına çekilmesi için çeşitli çabaların sergilenmesi gerekiyor. Bu anlamda şöyle çözümler gündeme getirmek yaraya merhem olabilir.

Daha küçük yaşlarda erkek tarafını üstün gören anlayış terk edilmeli.

Kızların eşitsiz doğduğu inancı bertaraf edilmeli..

Kadının mirastan men edilmesi veya daha az paya tabi tutulması düşüncesi bir kenara bırakılmalı.

Aile soyunun erkek vasıtasıyla devamı düşüncesi yalanından vazgeçilmeli.

Kadının ayrılması ile erkeğin namus kavramına hale geldiği önyargısı yanlış tüm yönleri ile tüm topluma anlatılmalı.

Biten evlilik veya ilişkinin her iki taraf için dünyanın sonu olmadığı gerçeği kavratılmalı.

Ortak yaşamda her insanın ayrılma kararı verme hakkı olduğu ve olması gerektiği gerçeğinin hayatın normal bir akışı olarak görülmesi gerektiği her anlamda belletilmeli.

Tabi çözüm önerileri yapılacak saha araştırmaları ile daha da çeşitlendirilebilir. Ama bundan da önemlisi toplumsal önyargıların bertaraf edilmesi yönünde toplumun kendi dinamiklerinin harekete geçirilmesi yaraya daha kalıcı merhem olacağını bir yere not etmek gerekiyor.

Bu yazı toplam 611 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mesut BALTA Arşivi