Mesut BALTA
KOBRA ETKİSİ
Başta yılanlar azalsa da, bir süre sonra insanlar para kazanmak için evlerinde kobra yetiştirmeye başlamışlar Ve tarihte bu duruma Kobra Etkisi denilmeye başlanmış.. Miandji gibi bazı bilginler da “aç gözlülerin olduğu yerde çözüm olmaz” sonucunu çıkarmışlar bu durumdan.
Hindistan'da yaşanmış olan hikaye bir çok anlamı içerisinde barındırması yönü ile ilginç bir durumu yansıtıyor. Bir taraftan açlıktan inim inim inleyen bir kitle ve diğer taraftan bu kitleyi yöneten sömürge idaresinin çözüm bulmaya dönük ilginç yöntemleri. Kitle büyük ölçüdeki yoksulluğu yaşarken bulduğu gelir kaynağını elden bırakmamaya dönük çözümü etik olmazsa dahi diğer yandan İngilizlerin de oluşan sonucu irdelemesi gerektiği bir gerçek. Ancak buna rağmen toplana toplana yok edilen kobraların gelirinden yoksun kalmak istemeyen aç kitlenin durumunu bilginler her şeye rağmen aç gözlülük olarak nitelendirmiştir. Doğal olarak buradan, her ne kadar aç ve kobra paralarına ihtiyaç duymaları bilinmesine karşın biten kobralar yerine yetiştirme teşebbüsü aç gözlü bir eylem olarak değerlendirme ile sonuçlanmıştır.
Eski Romalı şair Horatius şöyle der: Açgözlülük zenginlikle bağlantılıdır Zenginliğin artması ile artan bir susuzluktur. Yine 18. yüzyılda İngiliz düşünür Thomas Fuller açgözlülerle şu şekilde alay etmiştir: Zenginlik, açgözlülüğün doğurduğu zenginlerden daha fazla açgözlü doğurmuştur. Görüldüğü üzere kendine yeten varlığa sahip olunmasına rağmen bitmez, tükenmez istek dürtüsü tüm insanlık tarihi boyunca yaşanan genel zaafiyeti yansıtıyor. İnsanoğlunun gelecek kaygısı, beklenmeyen risk korkusu kişiyi farklı düşüncelere yelken aşmasını beraberinde getiriyor.
Hayat ve dünya dengelerinde oldukça olumsuz izler bırakan bu berbat ve bitmek tükenmek bilmeyen istek dürtüsünü farklı kültürler kendilerine göre çözümler bulmuşlardır. Kızılderili kültürü bu yönü ile ufuk açan ve genel mesajları ile dikkat çekici.
Bir Kızılderili hikâyesinde beyaz adamla ata biner ve dörtnala giderler, derken Kızılderili bir anda durur. Beyaz adam şaşırır ve sorar, 'neden bekliyoruz? Kızılderili yanıt verir, 'çok hızlı gittik, ruhlarımız geride kaldı” Bu hikaye gereksiz hızın ve hayatın ruhu ile uygun olmayan aşırı hareketi yargılar. Yaşamımızda bazen durup düşünmenin, dinlenmenin gerekliliğini bize hatırlatması yönü ile dikkat çekici.
Eşitlikçi ve dünya imkanlarının tüm insanlarca ihtiyaca uygun anlayışını sağlayan projeler ve bunu benimseyecek güven bağlılığı yukarıda saydığımız olumsuz duygulara belki bir nebze de olsa engelleyecek sihirli düşünceler. Elbette bunu sağlayacak sosyo kültürel koşulları yaratmak çok önemli. Her şeyden önce milli geliri yüksek toplumlarda bu tür sorunların daha alt düzeylerde olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Kendine yetebilmiş bireylerin bu zaaflara yatkınlığı düşük seviyelerde olması gerçeği de maddenin özüne uygun bir hal. Sosyo kültürel gelişmişlik kriminal çerçevede suç oranlarını düşürür. Çünkü ihtiyacı ortadan kaldırır. Batı ülkelerinde suç oranlarının daha çok göçmen ve yabancılar arasında yüksek orana sahip olması sanırım bu durumu yeterince açıklıyor.
Doğal olarak suçu ve suçluyu yargılamadan önce içinde bulunulan koşulları iyi değerlendirmek lazım. Olumsuz sonucu veya suçu ortaya çıkaran nedenler ortadan kaldırıldı mı ? Bu sorunun cevabı hayırsa idari anlamda bir sorun var demektir. Suç bilimde en önemli çözüm de bu noktada başlar zaten. Suçu ortaya çıkaran nedenleri bertaraf etmek. Bu görüşe göre suç ve suçluyu bulmaktan öte esas kaynağı kurutmak daha anlamlı olacak.
Dünya geleceğinde gündemi işgal eden konuları daha insani yönlere evirme konusunda yapılacak çabaların başında daha eşitlikçi ve kaynakları ihtiyaç yerlerine adaletli dağıtacak anlayışı oluşturmak olmalı. Bu yapılmadığı sürece yargısız infaz ve kavramlara getirilecek eleştiri boş çabadan başka anlamı olmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.