Ömer AYDA
Narin Güran ve Aile İçi Ensest
Ben bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde Narin aramalarının 15. günündeydi. 15 gün boyunca ben de herkes gibi izledim, takip ettim .Tüm izlenimlerimi ajandama not ettim. Bugün küçük küçük aldığım notlarımda gözüm son cümleye takıldı. Narin aile içi ensest ilişkinin kurbanı oldu.Evet, bu sonuca haberleri dikkatlice izlemeye dayandırıyorum. Tüm iddiaları bazen not ediyordum bazen de arşivlerken ne yazık ki 19. günde Narin'in cansız bedenine ulaşıldı. Gözleri dünyaya ışıl ışıl bakan Narin, korkunç bir gerçeğin kurbanı olmuştu. Belki de o çocuk yaşta hiç görmemesi gereken bir ilişkiyi görerek kendi sonuna mal oldu. Narin'in ölümü tüm ülkede acı ile takip edildi. Herkes sorumluların peşinden koştu.
*
Cesur Gazeteciler canı pahasına da olsa günlerce canlı yayınlarla olayı araştırdılar. Sonunda küçük Narin'in cansız bedeni dere yatağında çuval içinde bulundu. Onun ölümü aslında Türkiye'de acı bir gerçeği de ortaya çıkardı. Daha doğrusu herkes tarafından bilinen bu gerçeğin gizlenmesi, nelere mal olabileceğini gösterdi. Türkiye'de hiç konuşulmayan aile içi ensesti bugün konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız? Sırf dört duvar arasında ve aile içinde oluyor diye saklanan bu vahşi gerçeğin kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğinin zamanı gelmedi mi? Özel bir sorun olarak ele alınan ama sonuçları tüm insanları etkileyen bu iğrençlik karşısında susarak Narin'lerin ölmesine razı mı gelelim? Kan bağı olan akrabalar arasındaki cinsel aktiviteye dayalı doğan rızalı ya da rızasız ensestin haritasını çıkarsak sınırları aşmış olur muyuz?
*
Neredeyse evrensel bir sorun haline gelen aile içi ensest için ülkemizde elle tutulur bir araştırma yapılmadığının farkındayız. Kolektif bir şekilde aile ve toplum olarak bu olaylara karşı sessizlikten yana tercihimizi kullanmak, olayları daha farklı boyutlara getirdiği gizlenemez bir gerçektir. Kimi raporlar da her dört evden birinde ensest ilişki yaşandığını gösterse de asıl önemli olan kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik olarak zarar veren bu iğrenç gerçeğin karşısında toplumun daha ne kadar sessiz kalacağıdır. Biz susuyoruz diye bir yerlerde bazı kadınlar tüm suçların en korkuncu olan ensestin kurbanı oluyor.
*
En ağır barbarlık biçimi olan bu ensest uygulamasının en uygar toplumlarda bile varlığını devam ettirmesi toplumsal bir sessizliğin sonucudur. Oysaki mahalle ağzı her ne kadar dedikodu içerse de aslında bazen gerçekleri de söylediğini biliyoruz. Hele ki teknolojiyle birlikte artık bir şeylerin gizli kalması imkansızdır. Gizli kalıyorsa ya birileri bilerek susuyor ya da Narin gibi susturuluyor. Toplumun ikiyüzlülüğüne denk gelen ensestin bazı egemenleri korumak veya suçun ciddiyetinin farkında olmamak toplumda kaotik sessizliğin sonucudur.
*
Oysaki bu iğrenç gerçeğin toplumun bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz. Gözlerimizi kapatıp onu inkar etmek kimseye bir fayda vermez ve soruna çözüm olmaz. Aksine bu sorun kar topu gibi yuvarlanıp daha da büyüyerek karşımıza çıkar. Devletler buna köklü ve geniş bir yer vermelidir. Bununla ilgili ailelerle sürekli iletişim halinde olmalıdır. En ufak bir ihmal bile değerlendirilip üstüne gidilmelidir.
*
Eğitim kurumları ise kitlesel düzeyde bilgilendirmelerde bulunmalıdır. Çocukların ve öğretmenlerin daha duyarlı hale gelmesi için okullarda bu tür sorunları vurgulayan seminerler düzenlenmelidir. Çocukları korumak ve ailenin rolünü yerine getirebilmesi için yeterli tedbirleri almak, devletin sorumluluğu olsa bile STK'lara da önemli görevler düşüyor. Bu sorumluluk bilinciyle Narin'ler bir daha böylesine iğrenç bir tablo görmemesi umuduyla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.