Mesut BALTA
Sözlerin Sihirli Etkileri
Brooklyn Köprüsü ; New York'ta East River üzerinde Brooklyn ile Manhattan'ı birbirine bağlayan bir köprüdür. Tarihte Brooklyn Köprüsü hikayesi olarak adlandırılan gerçek içeriğe sahip olay yaşanmıştır. Bu hikayede Brooklyn Köprüsünde atlayarak yaşamına son veren adamın gerçek trajik hikayesi polis araştırmasından sonra ortaya çıkar. Buna göre cesedi sudan çıkarılan adamın cebi kontrol edilince çıkan not trajediyi gözler önüne serer. Bu notta adam “evden köprüye kadar gideceğim, bu arada kimse bana selam vermezse köprüden aşağı atlayarak yaşamına son vereceğim” diye yazmış notta. Bu olay insanoğlunun sevgi konusundaki bencil tutumuna çok önemli bir örnek gösterilir.
Çoğu zaman insanların büyük ölçüde duygusal varlık bütünü olduğu unutulur. Son derece rasyonel ve profesyonel tutum içerisinde olduğu düşünülür. Böyle olunca insanlar dostça yaklaşımlar, nazik üslup, merhamet gibi insanı insan yapan değerleri sergilemekten kaçınıyor. Yoğun iş yaşamı, durmadan süründürülen kar hırsına dayanan ekonomik ve ticari yaşamdan oluşan günlük mesailer çoğu zaman insan olmanın onurunu bireylere unutturuyor. Tabi dünyada güzel örnekler yok değil. Örneğin Japonya’daki selamlaşma kültürünün bir örnek olduğunu söyleyebiliriz. Sokakta, caddede, metroda, asansörde velhasıl hayatın her alanında karşılaşan insanlar güler yüzlü bir şekilde mutlaka günaydın, iyi günler demeyi ihmal etmezler. Bu da Japonya’nın insani ve üstün kültürünün yansıması olsa gerek. Bu durum aslında ülkede geleneklerden gelen bir alışkanlık. Geleneklerine oldukça bağlı olan bu toplum selamlaşma kültürünü sıkı biçimde devam ettiriyor.
Hayatın her alanındaki tevazu dolu bireysel yaklaşımların olması toplum düzeyinde bizleri daha medeni ve insani boyutlara getirmesi potansiyellerine sahip. Konumuzun ana düşüncesi de bu şekilde. Bireysel düzeydeki saygın davranış özellikleri aynı zamanda toplumda üst düzeyde karşılık bulur ve diğer alanlara olumlu etkide bulunur. Çok küçük bir tartışmanın gereksiz yere büyümesini engellediği gibi, kendini başkasının yerine koyma empatisinin temelini de oluşturur. Bu sayede bencil, bireysel davranış alışkanlıkları da bellidir kişinin hayatında minimal noktalara inmesini sağlamış olur.
Baktığımızda toplumumuzda da selamlaşma kültürünün çok önemli ve derin anlamlara sahip olduğu görülür. Selam vermeyen ve selamı almayana iyi gözle bakılmaz. Hatta “Allah’ın selamını bile almadı” denilerek selam görevinin kişiyi dahi aşarak Allah’a ait olduğu vurgulanır. Bu yönüyle bizim kültürde selam görevi insanı dahi aşan bir özelliği olduğu gerçeği var ortada. Tabi insanın görev icabı değilde içten gelen yaklaşım ile selamlaşan ve diğer tavzu erdemlerini göstermesini gönül daha çok ister. Ancak bunun da zorunlu olmanın ötesinde günlük kültürün parçası haline gelmesi bu alışkanlığı daha çok hayatımızın bir kıymeti haline getirir.
İnsan ve toplum hayatının erdem dolu özellikler kazanması ancak ve ancak günlük ilişkilerin insani değerlerle dolu taşların şık bir duvar haline getirilmesi ile anlam bulacaktır. Bunu da yaratmanın yolu aile, çevre, iş yaşamı veya hiç tanıma şansımız olmayan alanlarda bile insani tevazuyu elden bırakmamak. Yazımızın girişinde özelikle tarihteki Brooklyn Köprüsü örneği vererek küçük bir selamlaşma erdeminin bile insanı hayata bağlayan çok önemli bir insani ihtiyaç olduğunu vurguladık. Bu örnekle insanın dışarıdan göründüğü gibi tabiri caizse taş gibi kalplere sahip olmadığı gerçeği de ortaya çıkıyor. Neden psikologlar var ? Ellerinde hiç bir biçme, kesme, vurma aleti yokken sadece insanın içini ferahlatan ve hayata tutunmasını sağlayan sözcükler var. Bu sözcükler ki kişiyi bir anda mental değişikliğe uğratıp yepyeni hayatı başlatan.
Siz siz olun sözcüklerin, tevazu dolu bir bakış ve tutumun karşınızdaki insanların hayata bağlanmasını sağlayabilecek sihirden oluşabileceğini asla unutmayınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.