Mesut BALTA
KURAKLIK
Yeryüzünde doğal şekilde yaşanan bütün atmosfer olayları bir nevi doğanın kendi dinamikleri ile denge oluşturmasının bir tezahürü aslında. Depremler, seller, fırtınalar ve volkan patlamaları birer doğal denge olayı olarak görülebilir. Bir yerin dengesini bozarken diğer taraftan yeni dengeler yaratma sistematiğini içinde barındırır doğal dinamikler. Doğanın denge arayışı milyarlarca yıldır sürdüğü gibi dünya var oldukça da devam edeceğinden bir kuşku duymamalıdır.
Esas konumuza dönersek; kuraklık sorunu artan nüfus ve küresel ısınma problemi ile demin bahsettiğimiz kendi içindeki doğal olan dengeyi çoktan bozmuş bulunuyor. Sera gazlarının sıcaklığı içine hapsederek dünyayı ısıttığı tarihi kesiti yaşıyor bütün insanlık. Sorumsuz politikalar, kapitalizmin bitmez tükenmez kar hırsı olayın farklı boyutları. Bu anlamda doğal çevreye aykırı davranışlar dünyayı daha çok kuraklığa itmeye yetiyor.
Daha az yağış yağması, topraktaki nem oranının düşmesi ile oluşan kurak yaşamın etkilerini azaltmanın yanında bu olumsuzluğun yaşanmamasına yönelik ekolojik önlemler akla getirilmeli. Bu sayede kökten çözüm bulunması daha rasyonel olmaz mı?
Su kaynaklarının hor kullanılması ve atık suların geri dönüşüm sürecine tabi tutulmaması önemli bir ayrıntı. Böyle bir problem iki yönlü olumsuzluğu içeriyor. Birincisi su israfı yaratırken diğer taraftan su içindeki toksit ve çöp gibi dışsallıkların ayıklanmaması sorumsuzluğu çevre kirliliğinin duble önemli nedeni. Dolayısıyla su tasarrufu politikaları aynı zamanda doğal denge unsuru birden fazla açılardan olumlu etkiler yaratıyor.
Olası kuraklık riskleri dünyanızı fazla nüfusun yol açtığı sonuç ile eskisine göre daha çok etkileyeceği bir gerçek. Modern yaşamın getirdiği daha çok su tüketim ihtiyacı bu ihtiyaca olan eğilimi de haliyle artırmış durunda. Diğer yandan bu risklere karşın eski alışkanlıkların yanında tasarrufu arttıran ve yeni su kaynaklarının yaratılmasını öngören yeni projelerin olmadığı görülüyor. Hâlbuki kuraklık riski halihazırda dünyanın en çok nüfusunu barındıran Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Amerikan kıstası gibi coğrafyalar için daha tehlike arz ediyor.
Böyle olunca olası kuraklık sürecinin nüfus açısından kalabalık ülkeleri daha fazla olumsuzluk yansıtacağını yine bu ülkelerin kuraklık riski açısından daha sorumluluk taşıması gerektiğini söyleyebiliriz. Bu çerçevede sözkonusu ülkelerde küresel ısınmayı ve iklim değişikliği sonuçlarını yaratan politikalardan vazgeçilerek, su güvenliğini garanti altına alacak sürdürebilir çözüm ve politikaların hızla yaşama geçirilmesi önemi bir tercihi ihtiva etmektedir.
Aslında salt kuraklık riski yaşayan ülkeler değil aynı zamanda tüm ülkelerin bu sorunu çözen iradeler ortaya koyması gerekiyor. Orta ve uzun vadede olası kural geçecek yıllar, kuraklık yıllarında tüm toplum ihtiyaçlarını en az altı ay sağlayacak dev projelerin hızla günlük yaşama alınması bir ciddiyet testi olmaya yeter. Kamusal bir yaklaşım diğer yandan ister istemez insanlığın bireysel ve kollektif yönelişlerde bulunmasını zorlayan noktaya götürecektir.
Aksi haldeki tutumlar günlük yaşamda bir söylem haline getirilse bile somut bir faydası olmayacağı açık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.