Abdullah KALKAN
MELAYE CİZİRİ’NİN SELMASI
Edebi kişiliği ve eserleri ile günümüzde bile adından çok söz ettiren Cizre’mizin medarı iftiharlarından olan Melaye Ciziri hakkında yüzlerce yazı ve kitap yazılmıştır. Eserleri ve yaşamı ile ilgili yazılan yazıların dışında bir yaklaşımla, naçizane yaklaşımım ve araştırmalarım ile Molla Ahmet’i Melaye Ciziri yapan Selma’sı hakkında olan bu yazımı beğenilerinize sunuyorum.
Resmi kayıtlara göre Cizre’de 1570 yılında doğmuş ve yetmiş yıllık bir dolu dolu yaşamdan sonra yine 1640 yılında Cizre’de vefat etmiştir. Mezarı Medrese’tül Hamra (Kırmızı Medrese) da alt katta yedi Cizre beyi ile yan yanadır. Rivayetlere göre kendisine çok çektirdikleri için zamanının bey soyundan vefat eden beyler de onunla yan yana gömülmeyi vasiyet etmişlerdir.
On altıncı ve on yedinci yüzyıllara damgasını vurmuş ünlü divan yazarı olan Molla Ahmet, zamanında İslam dünyasının sayılı medreselerinden biri olan Kırmızı Medrese müderrisi Molla Mehmet’in oğludur. Annesinin adı Zeynep hatundur. Babasının konumundan ötürü çocukluğu ve öğrenciliğinin bir dönemi Cizre Beyinin köşkü ve sarayında geçmiş ve kaliteli bir eğitim almıştır.
Genç ve çalışkan bir öğrenci olan Fakı Ahmet Cizre’deki eğitimini tamamlayınca Hizan, Bitlis, Doğubayazıt, Bahçesaray, Van, Hakkâri gibi gibi yerlerde eğitimine devam etmiştir. Buraların yanı sıra Amediye Medresesinde bulunan Molla Mahmut’tan çok etkilendiği için orada bulunan KUBBEHANE Medresesinde de ders aldığı ve bir dönem burada ders verdiği de söylenmektedir. Kubbehane Medresesi Mısıra bulunan El Ezher Medresesinden çok daha eski kurulmuş olan bir medrese olduğunu da belirtmekte yarar vardır.
Gurbette iken annesinin hastalığını öğrenince Cizre’ye dönmüştür. Memleketine döndükten sonra önce annesini ve kısa bir dönem sonra da en değerli varlığı olan sevgili babasını kaybeder. O tarihte Cizre Beyi olan üçüncü Şeref ona babasının görevini verir. Fakı Ahmet artık Molla Ahmet olarak Kırmızı Medrese’nin müderrisi ve Cizre Beylerinin hem çocuklarının öğretmeni hem de bey danışmanıdır.
Köşk halkının içinde geçen yaşamının bir döneminde Cizre Beyi Üçüncü Şeref’in kızı olan Selma Hatunu görür ve ona âşık olur. Kanaatime göre asıl eserlerini bu aşktan sonra üretmeye başlamıştır.
Sond bi wê fa reş,
Ez abdê husna te me…
Türkçe ’ye tam olarak çevrilemese de bu sözünde Selma Hatun’a olan sevgisini ona senin o siyah tutam saçına yemin olsun ki ben senin görünüşüne, varlığına vurgunum. Şeklinde dile getirmiştir.
Molla ile Selma arasında ki aşk görünür bir şekilde yaşandığı için Cizre Beyi üçüncü Şeref onu cezalandırmış ve Diyarbakır’a sürgüne göndermiştir. Rivayetlere göre Molla Ahmet sürgünde olduğu yedi yıl boyunca Cizre’ye yağmur yağmamış ve kıtlık yaşanmıştır. Yedi yılın sonunda Cizre Beyi Üçüncü şeref onu affetmiş ve Cizre’ye davet etmiştir.
Yine rivayetlere göre onu karşılamaya giden kafile dönüş yolculuğunda Cizre’nin yakınında olan Kuştepe mevkiine varınca orada hortumlar oluşmuş ve yedi yılın ardından yağmur yağmıştır. Deniliyor ki Kürtçe adı BASİSİK olan yer o zamanda oluşmuş olan ve Kürtçe adı BABLESİSİK olan hortumdan almıştır.
Birçok âlim ve yazar ikili arasındaki aşkın sıradan bir aşk olmadığını ve Selma isminin Yaradana ulaşma yolunda olan klasik bir isim olduğunu söylemiş olsa da şahsen ben bu aşkın var olduğuna inanıyorum. Elbette ki Molla Ahmet büyük bir Allah aşkı ile yaşamıştır. Ama kul olarak da bey kızı Selma ile büyük bir aşk yaşamıştır.
Ji meqsudan Î bes min
Ji xeyrê te nevêt kes min…
Yine Türkçe ‘ye uyarlanmış hali ile
Maksatlar içinde tek maksadımsın,
Senin dışında hiç kimsem olmasın. Sözleri ile de bu aşkını net bir şekilde dile getirmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.