ALÔ DÎNÔ ( SİMBÊL REŞ Ü, XWİN ŞİRİNO) -2

Mir Sorar nedir bu halden daha beter olan?
Bir kış günü eşiyle beraber oturan birinin, ziyaretine gelen bir misafirine, altına koyacak minderi, açlığını yatıştıracak bir aşı yoksa… O anda insan mahcubiyetten eşiyle beraber ne yapacağını bilemiyorsa… İşte o haldir bu halden beter olan.

Değerli okuyucularımız Alô Dînô ile ilgili ikinci yaz dizimizi üstüne yazılan ve klamlara konu olan sözleriyle başlamak istiyorum.Daha öncede belirtiğimiz gibi kendisi halk gözünde bir halk kahramanı ama Osmanlı yönetimince eşkıya faaliyetlerinde bulunan bir şaki olarak kayıtlara geçirilmişti. .Sözü edilen süreçte Osmanlı Devleti’nde eşkıyalık faaliyetleri yoğunlaşmıştır.Anlatılar bağlamında Alo Dino’nun yaşadığı döneme ilişkin ipuçlarına, birtakım vasıflarına rastlamak mümkündür.

elo-dino.jpg

Nedir bu vasıflar ; korsanlık,eşkıyalık ve halk nazarında bir kahraman tanımlamalarını da duymak mümkün. Bu vesile ile kişinin yaşadığı coğrafya, haraç bağladığı kesim ve bu anlamda kullandığı Kelh ( Kasrı )”ın özelliklerini ve yaşanan olaylardan sonra Botan Bey”inin tepkisine hangi nedenlerden dolayı maruz kaldığını ve sonrasında yaşanan ölümü hakkında 3 bölümden oluşan yazı dizimizin ikinci bölümünü sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Günümüzde de dillendirilen, kimi grupların türkülerine konu olan ve Alo Dino’yu anlatan bir başka türkü de şöyledir:

Elo Dino, Elo Dino, (Deli Elo, Deli Elo, )
Elo Dino, Elo Axayo (Deli Elo, Elo Ağa)
Simbel reş ü, xwin şirino, (Bıyıkları kaytan, sıcakkanlı)
Elo dino, Eli axayo (Deli Elo, Elo Ağa)

Qesra Elê mermer gişte (Elo'nun kasrı tekmil mermer)
Birca Elê mermer gişte (Tekmil mermer Elo'nun burcu)
Ew şûre beran pişte (Kuşanmıştı kılıcını)
Jaro Elo, Eli Axayo (Vurdular gariban Elo'yo oracıkta)

Qesrê Elê nava rêyo ( Elo'nun kasrı yol ortasında)
Birca Elê nava rêyo (Yol ortasında Elo'nun burcu)
Dengê du şêra wê têyo ( İçinde kükrüyor iki aslan)
Jaro Elo bi şûr çûyêyo (Yürüyor Elo kılıçla)

Dengê du şêra xweş tê (Kükrüyor iki aslan)
Jaro Elo bi şûr geheştê (Saldırıyor Elo kılıç elinde )
Jaro Elo navda kuştê (Vuruluyor oracıkta )

Bu türkü anonim olup Alo Dino’yu anlatmakta ve Hakkari’ye ait bir versiyonu içermektedir. Bu versiyonda dikkat çeken nokta anlatılarda genel kabul gören Alo Dino’nun işkence ile öldürülmesinden farklı olarak kılıçla öldürülmesine işaret etmesidir. Dolayısıyla başka bir deyişle karşılaşmış oluyoruz. Bu durum, akla anlatının Hakkari versiyonunda değişiklik yapılmış olduğu ihtimalini getirmektedir.
Tarihe Geçen ve bölge insanımız da dahil yalnızca bu yönü İle tanıdığımız, Botan Beyi’nin uyarısı ve bu uyarıya uymayan Alô Dînô”nun acı Ölümü…

Sulak Köyü’nün kuzeyinde Dicle’ye hakim bir tepede çok eski zamanlarda, kimin yaptığı belli olmayan, sağlam bir kale yapılmıştı. Alo Dino mertliği ve cesaretiyle bölgeye hakim olarak kaleyi ele geçirmişti. Alo Dino, kasrını Sulak Kalesi tepesinin aşağılarına, kuzey yönünde Dicle Nehri’ni gören bir kayalığın üzerine inşa etmişti. Alo Dino’nun kasrında emrine amade çokça yiğit bulunmaktaydı.

whatsapp-image-2024-07-27-at-13-15-54.jpeg

Nehrin üstünden kullanışlı bir asma köprü yapmıştı. Bu köprünün zincir halatlarının bir ucu nehrin karşısında bulunan bir kayadaki oyulmuş delikten geçirilmişti. Diğer ucu kasrının alt kısmına bağlanmıştı. Nehri karşıdan karşıya geçmek isteyen yolcular ve çevre halkı bu köprüden yararlanıyorlardı. Hem bu kesim hem de salcılar geçişlerde haraç ödemekteydi. Zincir halat her zaman bağlı duruyordu ve nöbetçileri tarafından kontrol ediliyordu. Böylelikle nehir geçişini keleklere-salcılara kapatıyordu
Eski zamanlarda keleklerle ticaret yapan bezirganlar Diyarbakır’dan Musul’a, Bağdat’a keleklerle (İlkel kayıklar) Dicle üzerinden mal taşırlardı. Dicle’ye hakim olan Beyler, Ağalar Dicle'yi sahiplenerek bezirgan ve yolculardan haraç alırlardı. Alo Dino da Sulak Kalesi’nde varlığını sağlamlaştırmış, öte yandan Botan Beyi Muhammed’in hükmünü kabul etmiyordu.

Büyük bezirganlar, bir araya gelip haraç miktarının çokluğundan şikayet ederek, haraç vermemek için çareler aramaya başlarlar. Salcılar fikir birliğine vardıktan sonra Botan Beyi’nin yolunu tutarlar ve şikâyetlerini iletirler. Bunun üzerine Botan Beyi Muhammed: ‘‘Değerli misafirlerim hepiniz biliniz ki Alo Dino bizim hükümdarlığımızı tanımamış ve tanımayacak da. Sizden ne şekilde olursa olsun Alo Dino’yu esir alıp bize getirmenizi istiyorum. Bu izni size veriyorum. İntikamınızı ondan alacağız.’ der.

Görüşme sonrası salcılar durmaksızın hazırlıklarını yaparlar. Cizre’den Diyarbakır’a doğru yola koyulurlar. Diyarbakır’da hazırladıkları bir salın üzerine çadır kurarlar. Çadıra alımlı ve süslenmiş genç bir kız, davul zurna ve çalgıcılarını yerleştirip, düğün havası oluşturarak yola koyulurlar. Sulak Kalesi yakınlarına geldiklerinde davul ve zurnanın sesi, dağların ve tepelerin zirvelerinde yankılanır. Salın yolu kesilinceye kadar hiç kimse düğünün kime ait olduğunu bilmez. Kasrından çıkan Alo Dino sala doğru ilerler ve sorar:

whatsapp-image-2024-07-27-at-13-16-05.jpeg

-Kimin düğünüdür bu?
Salcılar:
-Bu sizin düğününüzdür, efendim.
-Nasıl yani?
-Botan Beyi ile yakın dönemde Cizre’de Bırca Belek’te bir sohbetimiz oldu. Bize halinizi, ahvalinizi sordu. Bizler de beyin huzurunda sizin hakkınızda iyi muhabbetler ettik. Beyimiz buna sizin adınıza çok sevindi. Bunun üzerine Botan Beyimiz Diyarbakırlı bir cariyesini size ödül mahiyetinde göndermiştir. Beyimizin bu ödülünü kabul etmeniz isabetli olacaktır.
Salcıların bu havadisinden sonra, Alo Dino’da bir sevinç uyanır.
Hizmetkârlarına salcıları kasrında en güzel biçimde ağırlamalarını emreder. Uyuma vakti geldiğinde Alo Dino soluğu çadırda gelinin yanı başında alır. Bir süre sonra uykuya dalarlar. Kasırda bekleyen salcılar bir yolunu bulup kasırdan çıktıktan sonra Alo Dino ve gelinin bulunduğu salın halatını çözerler. Zincir engelini kaldırırlar. Salı suya salarlar. Sal sabaha doğru Cizre’de Bırca Belek yakınlarında görülür ve yolu Botan Beyi’nin salcıları tarafından kesilir. Uyanan Alo Dino kendisini Bırca Belek’in karşısında bulur. Salcılar beklemeksizin onu yakalarlar. Botan Beyi’nin divanına götürürler. Burada kendisini yargılamak üzere bir mahkeme kurulmuştur.
Botan Beyi:
-Yıllarca yolcuları ve salcıları soyup soğana çevirdiğin iş de neyin nesidir?
-Beyim o iş yiğitlerin işidir.
-Nasıl konuşulacağını bilmez misin, kimin divanındasın acep var mı haberin?
-Bilirim beyim, ben yiğitlerin divanındayım
-Madem soygunculuğun yiğitlik olduğundan dem vurur, bu divanın da yiğitlik divanı olduğunu söylersin, o halde sana yiğitliğin ne olduğunu göstermek gerek.
Botan Beyi fermanını verir. Bunun üzerine hizmetkârlar Alo Dino’nun koltuk altlarını keser, koydukları mumları ateşlerler. Alo Dino’ya yönelen Mir tekrar sorar:
-Bu ne haldir?
-Bu hal yiğitlik halidir.
-Acep bu halden daha beteri var mıdır?
-Elbette, bundan beteri de vardır.
-Nedir bu halden daha beter olan?
-Bir kış günü eşiyle beraber oturan birinin, ziyaretine gelen bir misafirine, altına koyacak minderi, açlığını yatıştıracak bir aşı yoksa… O anda insan mahcubiyetten eşiyle beraber ne yapacağını bilemiyorsa… İşte o haldir bu halden beter olan.
Alo Dino’nun bu sözleri karşısında vicdanından yaralanmış olan Mir, hizmetkârlarına seslenir:
-Alo’nun omuzlarında yanan mumları söndürün. Alo yiğit bir adammış.
-Beyim artık kar etmiyor, mumlar bedenimde dolaşıyor, beyimin aklına geç geldi sözü, Alo yiğit adammış diyor.
Hizmetkârları mumları söndürdükleri vakit Alo Dino ölmüştü.

Evet bu sözlerden sonra Mir büyük bir pişmanlık duyar ve bu yiğidin acı ölümüyle yaptığı hatanın farkına geç varır.Fakat olan olmuş yiğit adam Alo Dino hakkın rahmetine korkusuzca,boyun eğmeden huzura ermişti.

Yazının üçüncü bölümünde görüşmek üzere…

Bu yazı toplam 71 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erkan ÖZKALAY Arşivi