Hayati Umut SÖNMEZ

Hayati Umut SÖNMEZ

BİR ANNEYİ ANLATMAK!

“Her kadın <anne> olana kadar bir çocuktur!” Evet, çocuktur, çocukçadır tüm duygu, düşünce ve davranışları. Çünkü masumane arayışlar içindedir. Peşindedir sevginin, ilginin. Dolayısıyla gönül gemisine yükletmeye çabalar hep sevgiyi, aşkı, beğenilmeyi ve yaşadığı toplumun en nadide gülü olma hevesiyle bakar aynalara. Belki de bu, en temel arzusudur kendini topluma beğendirtmek ve toplumun yegâne gülü olmaya çabalatmak.

Bir bakıma erkeksiz yarımdır kadının ömrü. Kendisinden bir parça eksik hissettiği andır artık erkeksiz bir hayatı. İşte bu yüzdendir kadının uğraşı, ilkin kendini sunmaktır erkeğine çocuksu masum gülüşüyle, sevgisiyle ve beğendirme arzusuyla. Kendini erkeğine beğendiren kadın artık ümit edip şehvetle evlilik kokacaktır. Bu bağlamda onun evliliği meyve(ler) verdiği an itibarıyla artık “annelik” mertebesinin en şaşalı dönemini yaşayacaktır kadın. Kadın, çocukça masumane edimlerini heybesinden atarak olgun bir kadına büründüğü an itibarıyla biz, bu olgun kadına, “anne” diyeceğiz artık! O toplumun vazgeçilemez bir üyesi, baş tacıdır artık.

Her anne, paha biçilemez bir pırlanta gibidir sevgiden kurulu yüreğiyle. Bu öyle bir yürektir ki bir katresinde gönüllerin aşk-ı şelale olup birikmesidir deryalara. Deryanın her katresinde nimet dağıtır, Havva annemizin etinden, canından. Bu bir bayraktır, Meryem ananın şerhasıdır, zamana sığmamış bir alazdır, alevidir sarhoş gönlün şefkat yumağında. Zamana ilmek atılmış bir hüznün, onun alnında beliren kıvrımlar, zamanın kör yarasıdır. Ömrün gemisinde Nuh’a teslim etmektir neslini, evladını. Bir bakıma selam yollamaktır Cudi’nin doruğuna, zirvesine. Bir annenin avazında, haykırmaktır engin dağlara, “yolum Yaradan’ın, neslim, beşiğim Nuh’un emaneti.” diye.

Bu öyle karşılıksız bir sevgidir ki yalçın dağları aşıp Gülbahçesinde bir çiçek, şırıl şırıl akan çağlayan su, yüzünde beliren engin duygu, tebessüm, özlem kokulu bir sevgi selidir. Bu sevgi seli hem doğaya hem toprağa hem de evlada elzemdir. Bir annenin vazgeçilemez nimetidir, gönül sofrasında kendisinin yemeyip yedirdiği, paylaştığı ekmeğidir, evladı.

Her anne, kendi ailesinin şerhası, muazzam tükenmeyen kutsal ışığıdır. Güneşten aldığı nur, Ay’dan suya yansıyan yakamoz gibidir bir anne yüreği. Gözünde gözümde, gözlerinde bin umut, zamana dayanan bir ömrün yüzü asil, gözü derin, özü pırlanta gibi özdür bir anne.

Her annenin kalbi, kendi çocuğunun okulu, barınağıdır! Bu okulda hayat öğretilir, zamanın nefesinde yaşama aşkı kondurur yüreğine. Fincanın telvesinde gelecek inşa edilir bir yudumluk ömür niyetine. Deneyim şarabı içtirtir hayatın neşterli sancılarında afallanmaması için kendi evladının.

Bir anne, rüzgârın uğultusu gibidir bazen soluğu soluğuma hem gök kubbede hem de yer kubbede bir soluk nefesimin beyhude gitmemesi için kendi soluğunu, ömrünü siper edendir kararsızlığa düşmeden, analiz yapmadan! Bir anneyi anlatmak, bir soluk nefesin kendi evladının soluğuna, ciğerlerine üflenmesi, fedakârlık kokulu soluğunu evladının gönlüne verip ona ömür bağışlamaktır kendi soluğuyla.

Bir anneyi anlatmaya kalkışmak, bitirilemeyen bir şiir gibidir ki ne kadar şiiri süslemeye, betimlemeye, sembolleştirmeye çalışsak da tüm çabamız yetersizdir. Çünkü bir anneyi anlatmaya yeryüzündeki hiçbir lisan, hiçbir alfabe tam olarak anlatamaz, anlatmakta da güçlük çekecektir, kâfi değildir, bir anneyi anlatmaya kalkışmak yetersizlik kuyusunda hapsedilmiş olur bir bakıma. Bu yüzden son cümlemi şu satırlarla bitirmek boynumun borcu olsun tüm annelerimize…

Ağaçlar kalemim,

Deryalar mürekkebim,

Gök kubbe defterim

Olsa bile seni

Seni anlatmakla bitiremem

Canım Annem.”

Bu yazı toplam 390 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hayati Umut SÖNMEZ Arşivi