M.Emin BOZKUŞ
CİZRE’DE KOÇK (DİVAN)
Cizre Şehri kuşkusuz Mezopotamya’nın kadim Şehirlerinden birisidir. Bu kadim şehirde kadim ve o kadar da zengin bir kültür günümüze kadar devam ede gelmiştir. Şehir bir birinden renkli an’ane ve gelenek kültürünü bağrında yetiştirip saklamıştır. Bu kadim ve asalet kokan Şehrimizin, Cizre’mizin şimdilik sadece bir tane geleneğinden bahsedeceğiz. KOÇK veya diğer bir adı ile DİVAN kültürü.
Eskiden beri Cizre Şehrinde bu güne kadar da devam ede gelen belli başlı aileler mevcuttur. Bu aileler Şehrin ileri gelenleri veya diğer bir deyimle Şehrin eşraf kesimi olarak bilinir. Bu ailelerin sözleri dinlenir, bunlara danışılır, bu ailelerle müşküller, problemler için hal yolları aranır ve çözüme ulaştırılır. İşte bu anlattıklarımızdan ayrı diğer bir hasletleri de bu eşraf ailelerin en büyüğünün yani söz sahibi kişinin evinin bir bölümünün koçküdür. Çok eskilere dayanan bu tür evler geniş avlulu ve taştan yapılmış evlerdir. Evlerin bir bölümü iki katlıdır. O iki katlı bölümün altında yarı bodrum şeklinde “mesğane”olurdu. Kışın erzak deposu olarak kullanılırdı. Yazında serin olduğu için Cizre’nin sıcağında dinlenme yeri olarak kullanılırdı. Dış kapı ile avlu arasında üstü kapalı “dérizan” denilen bir bölüm bulunurdu. Yaz aylarında aile fertleri derizande otururdu. İşte KOÇK dediğimiz özel bölme derizanın sol tarafında bulunurdu. Ve bu bölme evin diğer odalarından tamamen bağımsızdı. Diğer odalardan da daha büyüktü. Eşraf olmanın bir gereği ve özelliği de koçk sahibi olmaktı. Medreselerde koçke divan denilirdi. Koçkün en önemli özelliği her daim kullanıma hazır olması idi. Yani randevusu falan olmazdı. Gelen yemek zamanı ise yemeğini yer, kahvesini içer gider koçkün bir köşesinde yatardı. Dışardan gelenler, köylerden gelenler koçkte yatabilirlerdi.
Bu koçklerin bir fonksiyonu daha da vardı. Genellikle kış aylarında; tabi ki o zamanlarda kahvehane, televizyon vb. yoktu. Bundan dolayı koçkü olan her eşraf ailenin birer Dengbéj (Halk Ozanı) veya Çirokvanı (Masal Anlatıcısı) olurdu. Dengbéjler o koçklerde destan anlatırlardı, lavık söylerlerdi, masallar anlatırlardı. Koçke gelen halk ve ev sahipleri gece yarılarına kadar bu dengbéjleri dilerlerdi. Mesela o eski tarihlerde Dengbéj Emeré Mahbibé bir asrı geçkin o bereketli ömründe Cizre’li bir eşrafın koçkınde vefat edinceye kadar lavık vb. söylerdi. Rüstem’in destanını saatlerce lavık şeklinde söylerken misafirler adeta soluk almadan dinlerlerdi. Ameré Mahbibé söylediği lavıka nihayet vermeden hiçbir misafir koçkü terk etmezdi.
Yine o tarihlerde Cizre’li bir eşrafın koçkünde dengbejlerden biri uzun bir hikayeyi lavık kıraatiyle söylerken lavıkın sonlarına doğru geldiğinde koçkü tıklım tıklım dolduran dinleyicilere hitaben: Hikayede ki filan ağa öldürülecek ne dersiniz ölsün mü? Yoksa öldürülmesin mi? Dengbejin bu sorusunu işiten Koçkte ki kalabalık ikiye ayrılır. Bir kısmı öldürülsün der. Bir kısmı da öldürülmesin der. Tartışma büyür ve işin içinden çıkılmayacağını anlayan koçk sahibi devreye girerek orta bir yol bulur ve konu nihayetlendirilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.