M.Emin BOZKUŞ
Cizre'nin yitik tarihi Bané Xané
Bahar ve yaz aylarında Bésbın ve diğer mesire alanlarına pikniğe, istirahate giden Cizreliler dönüşlerinde Dicle’yi geçmek için vasıta bulamayınca yine bu handa konaklardı.
Bané Xané; Ban: Bir yükseltinin, tepenin en üst kısmındaki düzlük demektir. Cizre’de yüz yıllar önce bu yükseltinin zirvesinde bir han inşa edilir. Yükselti ismini Handan aldığı için o mevki Bané Xané olarak anılır. Han Cizre Mirlerinin idare ve konaklama yerleşkesi olan tarihi Bırca Belek’in tam karşında ki tepededir. İkisinin arasında sadece Dicle Nehri bulunur. Bané Xané’nin arkasında da tüm heybetiyle Hz. Nuh A.S.’ mı bağrına basan, misafir eden Cudi Dağı var. Dicle Nehri 1990 kilometrelik seyahatini, yolculuğunun az bir kısmı da olsa Bané Xané’nin tepesinde inşa edildiği yamacın alt kısımlarını tavaf ederek adeta dokunarak yolculuğuna devam eder. Melayé Cıziri’nin ifadesiyle “ hey heyleri ” üzerinde olarak Bané Xané mevkiine varınca bir başka kabarır, bir başka coşar Dicle!
Kışın en coşkun zamanlarında Cizre’ye ulaşan Dicle, Cizre’nin etrafını sararken; şehri yarım ay veya ada şekline dönüştürürdü. O an Bané Xané de misafir olan yolcular bu harika manzaraya bakar, adeta büyülenirdiler.
Karşı tarafa gitmek isteyip vasıta, kelek, sal, gemi bulamayanlar handa kalır vasıtanın geleceğini beklerlerdi. Ayrıca keleklerle Diyarbakır taraflarından gelen tüccarlar yorgunluklarını gidermek için bu handa istirahate çekilirlerdi. Tüccarlar belli bir dinlenmeden sonra bağlamış oldukları keleklerini çözer ve hadisin işaretiyle dört nehirden biri olan Dicle’nin o heybetle akan sularına salarak; kimi Musul’a, kimi Bağdat’a giderdi.
Bahar ve yaz aylarında Bésbın ve diğer mesire alanlarına pikniğe, istirahate giden Cizreliler dönüşlerinde Dicle’yi geçmek için vasıta bulamayınca yine bu handa konaklardı.
Bu tarihi handa; yine tarihe mal olmuş çok anlamlı ve kiymetli bir hadise vuku bulur. Saidé Meşhur (Bediüzzaman) veya diğer adıyla Molla Said; Cizre’de Mustafa (Mıstefayé Miri) Paşanın halka iyi davranmadığını duyar ve Cizre’ye gelmek için yola çıkar. Cizre’ye gelir ve Paşanın olduğu çadırı bularak içeri girer. Mavzerini omuzundan çıkarıp otağın bir sütununa asar. Daha oturmadan Mustafa Paşanın karşısına geçerek “ Ben Molla Said (o tarihte Molla Saidé Meşur’un yaşı 17’dir) işittim ki halkına zulüm edersin. Seni Hidayete getirmeye geldim. Ya zulmünü terk edip namazını kılacaksın…veya seni öldüreceğim” der.
Molla Said’in bu tarz konuşmasından ve ani çıkışından dolayı Mustafa Paşa hiddetlenir, adeta çılgına döner yerinde duramaz ve çadırın dışına çıkar Molla Said’i öldürmeye yeltenir. Lakin hazirun durumun vahametini anlar araya girer Paşayı sakinleşmeye çalışırlar. Uzun konuşmalar sonucu Paşa ikna olur ve öldürmeden vaz geçer. Ve bir şart koşar; Molla Said’e hiddetle der ki: “Alimlerimle münazara yapacaksın. Eğer sen benim Alimlerimi yenersen ben senin dediklerini yerine getireceğim. Yok eğer Alimlerim seni yenerlerse seni bu gördüğün Dicle Nehrine atarım.” der. Molla Said “Bütün Ülemayı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak senin haddin değildir.” Der. Netice itibarı ile anlaşırlar ve münazaranın yapılacağı yer olarak Bané Xané tesbit edilir. Mustafa Paşa, Molla Saidé Meşur ve Alimler hep beraber Hana giderler. Alimler Molla Said’in namını duymuşlar fakat şahsını ilk defa gördükleri için hayran hayran kendisini temaşa ederler. Rivayetlere göre Şeyh Seyda’da oradadır. Lakin yaşı çok küçük olduğu için münazarayı seyir etmekle yetinir. Önce çay ikramı yapılır. Molla Said çayını içerken bir yandan da Alimleri göz ucuyla inceler bakar ki önlerindeki çaylara dokunan yok hepsi onu seyre, temaşaya dalmış. Kendi çayını içtikten sonra iki üç Alimin önündeki çayları da içer. Bu vaziyeti seyreden Mustafa Paşa içinden: “ Daha şimdiden sen kazandın Molla Said” der. Nihayet münazara başlar Cizre Alimleri Molla Said’e kırka yakın soru sorar hepsinin cevabını verir. Bilerek bir soruya yanlış cevap verir. Alimler Molla Said’in sorularından birine yanlış cevap verdiğini bile fark etmezler. Münazara biter herkes kalkar yola koyulacakları esnada Molla Said “durun filan sorunuza bilerek yanlış cevap verdim. Ama siz yanlış olduğunu fark etmediniz. Doğrusu şu şu şudur” der. Mustafa Paşa “ Münazara başlamadan Alimlerimin çaylarını da içen Molla Said zaten o zaman yenmişti ve kendime dedim ki Alimlerim şimdiden kaybetti. Tamam Molla Said sen kazandın ve tüm şartlarını kabul ediyorum.” Dedi. (K.M.T.H.S.89.A.K.Badıllı)
Cizre’nin Konak mevkiinde bulunan bu tarihi Han ne hazindir ki şu anda yok..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.