Tükenmişlik

Toplum olarak duygusal bir kopuş hissettiğimiz şu günlerde şiddetli yorgunluklar yaşıyoruz. Kadınından erkeğine kadar hepimiz isimlendirmekten bile kaçındığımız tükenmişlik sendorumuna yakalandık. Tükenmişlik, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2019 yılında resmi olarak bir hastalık olarak değil, "başarılı bir şekilde yönetilemeyen kronik işyeri stresinden kaynaklanan bir iş sağlığı olgusu " olarak kabul edilse de toplumda çalışan çalışmayan herkes telaşlı bir koşuşturma ve tükenmişlik içindedir. Finalinde iyi olduğunuz için kimsenin sizi alkışlamadığı,tüm alkışların ise bitiş çizgisine kestirme yoldan gelen insanlara ait olduğu dönemde normaldir hepimizin tükenmişliği.
*
Her şeye rağmen sizce tüm kuşakları etkisi altına alan bu sendrom bizi nasıl buldu ve nasıl iyileşebiliriz? Uzaktan bakınca bu hastalık bile sayılmayan sendromdan kurtulmak biraz imkansız değil mi? Adına Dünya dediğimiz bu coğrafyada yaşanılanlar insanlarda gülme takati mi bırakıyor? Savaşın hakim olduğu hayatta parçalanmış bebek cesetlerine mi üzülelim? Yoksa orman yangınında annesini arayan yavru bir kuzuya mı? Sahne başına milyonlar alan sanatçıların sahte gözyaşlarına inanalım mı yoksa bir yıldır evine et girmeyen aileye mi üzülelim?
*
Neresinden tutsak elimizde kalan şu hayatta yorgunluğa ve çaresizliğe karşı direnç gösterebilme durumu bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Kendimizden uzaklaştıkça bu sefer de sahtekârlıkları görüyoruz. Yıllardır yanında kâr kaldığı kötülüğün hesabını veren yok.
*
İkiyüzlü olup utanmadan para ve çıkarı için herkesten daha özgüvenli yürüyenin yoluna çiçek serenleri seyre duruyoruz. Söz konusu adalet oldu mu sümüklü salyangoz gibi büzüşmesi gerekenler ne yazık ki truva atı gibi şahlanmaktan geri kalmıyor. Kasvetli hayatın mimarları her seferinde sütten çıkmış ak kaşık gibi suçsuz ve masum olurken derin düşünen ve toplumsal yaşayanlar günün sonunda deli ve yorgun ilan ediliyor.
*
Oysaki tükenmişliğin arka bahçesinde ince ruhlu insanların hayatı kılı kırk yarması var. Onun için hayal kurma yeteneğini kaybetmiş bazı insanlara kızmayın. Çünkü onların kurduğu her hayal, başkasının anlık gerçeğidir. Onların yorgunluğunu ve tebessümsüzlüğünü hor görmeyin. Bakmayın yavaş yürüyen bazı insanların ayaklarına çünkü onlar çocuklarının geleceğini düşünüyor olabilirler. Yorgun ve derin bir of çekenlerin sesinden de rahatsız olmayın.
*
Vardır bir bilmediğiniz derin acıları. Onların derin bir dinlenmeye ihtiyaçları var desem de ücretli öğretmen bile dinlenince ek dersi yoksul ise bir gün işe gitmeyince yevmiyesinden eksilir. Tükenmişliğin ve yorgunluğun bile pahalıya patladığı şu dünyada hayatın indirimli günlerinden yararlanıyoruz. Her şeye rağmen raf ömrü azalmış umutlarla yaşanılıyorsa nefes aldığımızdandır. Yoksa çoktandır tarihi geçmiş umutların.

Bu yazı toplam 158 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer AYDA Arşivi