M.Emin BOZKUŞ
UNUTULMUŞ BİR İLİM ABİDESİ
İdil ilçesine bağlı Teke Köyü’nün güneyinde olup; halihazır da haritada yer almayan; günümüzden yetmiş yıl önce terk edilmiş dört haneli bir köy olan Mijmijoké’ de bir erkek çocuk dünyaya gelir. Bu çocuk büyür ve daha sonraki yıllarda şahsi çaba ve gayretleriyle Arapça tedrisat veren müderrislerin medreselerinde okur, sıra kitaplarını bitirip İcazetini aldıktan sonra da İdil’in bir çok köyünde ( Yarbaşı, Oyalı vb. ) uzun yıllar Fahri İmamlık ve Müderrislik yapar. Bununla da yetinmez bütün İslam ve Avrupai filozofların ilim sahalarını inceler, bu perspektif çerçevesinde aldığı tüm müsbet ilimleri mütalaa edip yorumlar. İşte; bu muammada kalmış Bilge Şahsiyet Molla Tahir Gül’dür. Namı diğer Molla Tahıré Mijmijoki’dir. Doksan küsür yaşlarda olan Molla Tahir ile İdil’deki evinde görüşme fırsatımız oldu. Yazmış olduğu ama maalesef tab edilmemiş “ En-Nebeü’l- Yakin, Risaletü’l- İman ve Kitabü’l Kevser adlı eserleri ile ilgili kendisinden bilgi istedik. O yaşına rağmen her şeyi hatırlıyor, ilmi yorumlar yapıyor, kitaplarını okuduğu İslam ve Batı Dünyasının Filozoflarının adlarını tek tek sayıyor ve kitaplarından nakiller yapıp yorumluyor. Ayrıca Şey Sadi Şirazi’nin en meşhur olan Gülistan adlı kitabındaki tüm şiirleri ezberlediğini söylüyor. Rica ettik bize Şirazi’nin “ Bostan-Gülistan adlı kitabından bir şiir okurmusunuz? Dediğimizde; bizi kırmadı ve şu aşağıdaki şiiri okudu Molla Tahir:
“Beni adem aza-yı yek-digrend
Ki der-aferineş zi-yek geherend
Çü üzvi be-derd avered ruzigar
Diger uzuvha ra nemaned karar
To ki ez mihneti digeran bi ğami
Ne şayet ki named nehend ademi”
Türkçesi:
İnsanlar birbirlerinin organları mesabesindedir,
Çünkü yaratışları itibariyle aynı cevherdendirler,
Günün birinde bu organlardan biri hastalanırsa,
Diğer organlarında huzuru kalmaz, onlarda rahatsız olur.
Eğer sıkıntı ve çilelerinden gamlanıp kederlenmiyorsan,
Sana adem oğlu demek yaraşmaz.
Molla Tahir sıra kitaplarından bir kısmını memleketin Alimlerinin yanında bir yere kadar okur. Ama bir yerden sonra ona ders verecek kabiliyette alim bulamaz. Hatta şöyle bir hatırasını anlattı dedi ki ; ben Müderris Seyda Süleymané Hoseri’nin yanına gittim dedim ki Seyda bana Risale-i Ved-İyye kitabından ders verirmisin? Seyda Süleyman bana dedi ki Faka Tahir o kitabı sana yorumlayacak kabiliyetim yok başka bir memlekete git kitabını okutacak müderris bulursun. Dedi. Bunun üzerine Molla Tahir Cizre’ye gider arkadaşı Abdülkerim Özervarlı’yı da ( yakın tarihte vefat etmiş Cizre’nin meşhur müderrislerindendi Seyda Abdulkerim Özervarlı) yanına alarak Irak’ın Zaho Şehrinde Müderris olan Cüneydi Bağdadi’nin Halifesi Şeyh Ahmet Bin Ceriri’nin yanında Risale-i Ved-İyye ve diğer sıra kitaplarını bitirir. Molla Tahir’e dedim ki sizin akranlarınız olan alimlerle, imamlarla münasebetleriniz nasıldı? Tebessüm ederek dedi ki aramız hiç yoktu! Çünkü benim yorumlarımı tasvip etmiyorlardı. Ya anlamıyorlardı veya anlamak istemiyorlardı! Dedi ki sana bir şey söyleyeyim. Dedim buyurun Seyda? Dedi ki Kevn: Evren! Eğer manasız ise bir hiçtir! Eğer manası var ise demek ki öbür alem de vardır! Manasını bilmen lazım. Dedi. Seyda dedim açılımını yaparmısınız? Dedi ki dikkat edersen evrende tesadüfi hiçbir şey bulamazsın! Evrendeki hangi cisme bakarsan mükemmel yaratılmış. O zaman Yaradanı bilmen lazım. Ve kabul etmen lazım. Dedi. Mükemmel bir açılım Seyda! Dedim. Dedi ki Müsbet İlimleri algılamam için kendime yedi hedef belirledim. Bunlar: BEYAN, TEVDİH, TAHKİK, TEDKİK, TE’YİD, TESBİH ve HATİME. Ömür boyu bunları yorumladım. Mütalaa ettim. Dedi Molla Tahir.
Dedim ki Seyda bu anlattıklarınızdan anladığım kadarı ile müsbet ilimler ; yani deneye dayanan , belli bir araştırma ve incelemeye tabi tutulan ilimler okumuşsunuz? Mesela hangi bilim insanlarından faydalandınız, eğer faydalandıysanız bunlar kimlerdir? Dedi ki bir çok bilim adamı, filozoftan faydalandım. Sana anlatayım? Fahreddin-i Razi, Gazali, Malbarani, Bediüzzaman, Eflatun ( Ploton ), Sokrates, Blaise Pascal, John Locke, Baruch Spinoza, Immanuel Kant, Şeyh Hüseyin Nedime Cısr, Molla Cezeri ve Mevlana.
Devamla dedi ki: Eflatun diyor ki : Bütün alemin aradığı hakikat bu görünen somut şeylerde değildir. Hakikatı şudur ki herşeyden önce vücuttadır. Devamla dedi ki Sokrates diyor ki : Bildiğim bir tek şey vardır. O da hiçbir şey bilmediğimdir. Molla Ahmedé Cıziri diyorki : İşitmen için vehim perdesinden çık. Bak Dünya’ya bir seraptır. Devamla dedi ki İngiliz filozof John Locke diyor ki : Bizim bir vücudumuz var. Mevcut bir vücudumuz var. Bu varlığımız Allah’ın vücuduna delildir. Yine devamla dedi ki Bediüzzaman Said Nursi diyor ki . Ben kendi malikim değilim. Sahibim Malikilmülktür.
Seyda dedim bir hatıranı bize anlatırmısın ? Dedi ki : Ben Irak’ın Zaho şehrinde tedrisat yaparken Cüneydi Bağdadi’nin Halifesi Şeyh Ahmet Bin Ceriri biz talebelerine hitaben dedi ki ben Medine-i Münevvere’de iken bir ara yüzümü gökyüzüne çevirdim gökteki Ay’ın tutulmuş olduğunu gördüm. Dikkatlice batığımda Ay’ın yüzünde ENE VAHDİ’nin yazılı olduğunu gördüm! Ben ay yüzeyindeki bu yazıyı okuyunca birden yere yığıldım ve sabaha kadar yerde baygın kalmışım. Dedi.
Müsbet ilimlerin zirvesini gören ama bu güne kadar maalesef istifade edilemeyen bu Bilge insanla söyleşimizi sonlandırırken müsaade istedik. O Koca Çınar ısrarlarımıza rağmen ayağa kalktı. Musafaha esnasında elimizi bırakmayarak her zaman beklerim dedi. İnşallah Seyda diyerek hanesinden ayrıldık. Bu arada Seyda İdil merkezde İmam-Hatip olan oğlu Abdurrahim Gül Hoca’nın yanında ikamet etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.