Ömer AYDA
Bir Göç Hikâyesi
Göç son zamanlarda dünyada ve bölgemizde yaşayan birçok ailenin maruz kaldığı acı bir gerçek olmuştur. Hangi eve misafir olursanız bir çocuğu ya da yakını göç etmiştir. Bunların hiçbiri beyin göçü değil ki sevinelim. Bunlar ailesini, topraklarını ve yaşadıkları ülkeyi arkalarına bakmadan terk eden ya da terk etmek zorunda kalan birer vatandaştır. Bunlardan bazıları, çeyizini bile açmayan yeni gelindir, bazıları da yürümekte zorlanan yaşlı amcadır. Her 10 gençten 8’inin yurt dışına gitme hayalinden bahsetmek bile istemiyorum. Yolculuklarındaki zorluğa ve tehlikeye rağmen bu gençler neden göç etmekte ısrar ediyor diye düşünen bir tek ben değilim. Göçün ana faktörleri arasında geçim sıkıntısı, yoksulluk ve garantili bir gelecek vaadi insanı birer mülteci yapmak için gerçekten yeterli mi? Kimi yarım kalmış hikâyelerini tamamlamak için Avrupa’ya göç ederken kimi de yeniden bir hikaye yazmak için…
*
Zorlu yolculuğu boyunca başlarına neler geleceğini hiç düşünmeden bir sırt çantasıyla yaşadığı coğrafyadan belki de dilini bile bilmediği ülkelere gidenleri durdurabilir miyiz? Bu sorunun muhatabı ben değilim siz de değilsiniz.Gitmek isteyen bir insanı durduramazsınız. Basına yansıyan ve bir uçağın ön tekerlek bölümünde tehlikeli koşullarda yolculuk yapan adamı durduramadığımız gibi… Almanlar, macera dolu yolculukların yaşandığı kimi göç hikayesini "Yolda" filmiyle izleyicilerle buluşturdu. Peki ya biz Avrupa’ya göç eden çocuklarımızın acılarını, özlemlerini ve yokluklarını nereye sığdıralım? Sığdıramayız, onlar şimdi başka ülkelerde birer sığınmacı birer mülteci gibidir.
*
Kimliksiz ve oturma izni olmayan bir kamptan başka bir kampa gönderilen birer umut göçmenleridir. Devletler, bu insanların kendilerine ve ailelerine bir yer kurmak için dünyanın bilinmeyen yerlerine neden göç ettikleri sorusu hakkında ciddi düşünmesi gerekmiyor mu? Başta belirtiğim gibi ekonomik faktör, göç etmek isteyenler için önemli bir etken olurken siyasi ve sosyal krizler de son dönemde artan göçün nedenlerinden değil mi? Çatışma, zulüm, ayrımcılık, şiddet ve başka nedenlerle, özellikle de iklim değişikliğinin etkisiyle kaçan 110 milyon insan için Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği her yıl düzenli rapor yayınlamaktan başka ne yaptı? Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin son yayımladığı rapora göre; dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3,6'sı, doğduğu ülke ya da bölgenin dışında yaşamak zorunda kalıyor.
*
Yine "Küresel Trendler 2020 Raporu"na göre, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına rağmen 2020'de savaşlardan, şiddetten ve zulümlerden kaçan insanların sayısı 82 milyonu aştı. En son Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Sözcüsü Shabia Mantoo, Akdeniz'de düzensiz göçmenleri taşıyan teknenin karıştığı kazada en az 60 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Peki aradan 9 yıl geçen Suriyeli Aylan bebeğin cesedinin plajda çekilmiş fotoğrafı göçmenler için ne değiştirdi? Kıyıya vuran çocuk cesetleri bununla sınırlı kalmayıp 2023 Aralık ayında da Tunus’ta yaşanan ama hiç yankı uyandırmayan küçük bir kız çocuğu cesedi gösterdi ki değişen bir şey olmamış.
*
Yine Meksika sınırında Aylan bebek ile aynı kaderi paylaşan baba ve kızın dramatik fotoğrafı da göç krizinin sağlaması gibidir. Utanç verici tarihimizde sonsuza dek yer alan bu insanlık dramları için devletler ne gibi tedbir alıyor bileniniz varsa bana da söyleyin, içim rahatlasın. Her bir göçten birçok sonuç ve çıkarım çıkarabileceğimize inanıyorum.
*
Mülteci krizine yönelik uluslararası iş birliği şarttır. Ülkeler giden her vatandaşı için oturup detaylıca düşünmesi gerekir. Mülteci sayısında özelde Cizre genelde de tüm dünyada tablo vahim durumdadır. Son yarım asırdır göçe dokunmayan herkes kaybetti. Dünya yaşanmamış ve yaşanacak birçok göçe gebedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.