KIBLESİNİ ŞAŞIRAN GENÇLİK - 2

Bir önceki yazımızda günümüz gençlerinin yörüngesinden sapması, okumaması, gelişim için mücadele vermemesi, aile ve toplumun etik değerlerinden uzaklaşması, arzu ve isteklerinin esiri olan aklı ile değil hissiyatı ile hareket eden bir gençlik üzerine tespitlerimiz olmuştu. Tabi ki bunları yazarken de gençlerin alternatifsiz olmadığını da onlara anlatmak ve onlar için bir yaşam alanının da olduğunu hatırlatmamız gerekmektedir.

Demem o ki ; gençlere günü kurtarmanın dışında bir yaşam lazım…

“ Gençlik, toplumun belkemiğini oluşturan bir toplumsal unsur ve en önemli aktörlerden birisidir. İnsanın ergenlik dönemini de içine alan gençlik, insan hayatının en hassas, inişli çıkışlı, heyecan ve değişimlerle dolu dönemidir. Gençliği boyunca insan, bünyesinde ve çevresinde birçok yeniliklerle karşılaşır ve kişiliğini yerleştirmeye çalışır. Gençlik, insanın kimlik edinme mücadelesi yürüttüğü ve hayata bakış açısı kazandığı aşamadır.”

Sosyal yaşamda ayakta kalabilmek, gelişim göstermek ve topluma faydalı olabilmek herkes için nihai bir hedeftir. Tabi ki içinde bulunduğumuz şartlar imkanların da yeterlilik göstermesi hedeflenen geleceği inşa etmek için de vazgeçilmez bir unsurdur. Malumunuzdur ki, artık insanlar bir ekonomik buhranla, zor hayat şartlarıyla ve düşük alım gücüyle boğuşmaktadır. Bu zorluklardan yetişkinler kadar gençler de nasibini almaktadır. Aile efradının mutfak giderlerine bir nebze olsun katkıda bulunmak isteyen geçler hayatın acı gerçeğiyle çok erken yaşlarda tanışmakta, okul ve üniversite çağında olan okumak dışında başka bir şeyle meşgul olmaması gereken gençler ne yazık ki iş hayatına atılmak zorunda bırakılmaktadır. İş bulamamanın doğal sonucu olarak gençler, ekonomik özgürlüklerini elde edemiyor ve ideallerini gerçekleştiremiyorlar. Hakeza kendi akranlarının da etkisi ve çevresel faktörlerle de soluğu ya yurt dışında ya da sokaklarda farklı alternatif ve araçlarla bulmaya çalışmaktadırlar. İşsizliğin getirdiği ağır travmalar gençleri ne yazık ki kötü alışkanlıklara, hırsızlığa, arsızlığa ve madde bağımlılığına kadar itebiliyor. Gençler sosyal medyanın da etkisiyle çok daha tehlikeli bir hal alabilmektedir. Sosyal medyada süslü hayatlar, birilerinin şaşa’lı hayatı onları çabucak etkilemekte ve aile ile sürtüşmelerine neden olabilmektedir. Gördüğü ve yaşamak istediği konfor alanı gençlerde ağır travmalar bırakabiliyor….

Bir önceki yazımızda, ailenin gençler üzerinde etkisini her ne kadar konuşmuş olsak da işsizliğin ve çaresizliğinde acı sonuçlarını gençler üzerinde görebiliriz. Sistemsel olarak bu alanlarda yaşam mücadelesi veren geçlerin devlet ya da kurumların da desteğiyle az hasarla da olsa kendilerini destekleyecek iş alanları ve sosyal alanlar oluşturulmalıdır.

Sonuç itibariyle gençlik bir milletin geleceği ve itici gücüdür. Gençleri tanımak, durumunu, düşüncesini, duygusunu, tutum ve eylemlerini bilmek bizleri geliştirir…Tabi ki gençlerin içinde yaşadığı, yetiştiği çevrenin sosyal, ekonomik, kültürel şartlarına göre de şekillendiğini akıllardan çıkartmamak gerekir. Gençler sorgulayarak, çözüm üreterek ayakta kalabilir. Onları suçlamak yerine bunların nedenlerini sorgulayarak, çözüm üretmeliyiz. Bizler bu insanlara sahip çıkmaz isek tabi ki kıblesini sadece onlar değil gözbebekleri olarak gördükleri aileleri de şaşıracaktır. Bunu başarabilirsek geleceğe daha umutla bakabilir, milletçe daha da gelişebiliriz.

Bu yazı toplam 119 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erkan ÖZKALAY Arşivi