Ömer AYDA
Cizre’nin Sessiz Yalnızları
Bu konuyu yazıp yazmamak arasında kararsız kaldım. Cizre’de konuşulmayan ama her sokağın bir evinde yaşayan bu gerçeği yazmakta sakınca bulmuyorum, aksine onlar Cizre’nin yalnızlarıdır. Onların hikâyesi Cizre’nin karanlık bir odasından başlayıp adliye koridorlarında bitiyor. Onların geceleri, çocukları için katlandıkları insanı mutlu etmekle geçti. Onlar bazen ailesini düşünerek yıllarca mutsuz bir evliliğin sonunda “Dul ”sıfatını alarak çocuklarından ayrıldı.
*
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 23 Haziran'ı Uluslararası Dullar Günü ilan etmişti. Dul kadınların ve çocuklarının içinde bulunduğu kötü duruma ilişkin farkındalık yaratmak ve dul kadınların sorunlarını masaya yatırmayı hedefliyorlar. Sayısal olarak da kadınların dul kalma olasılığı erkeklere göre çok daha yüksek ve yeniden evlenme olasılıkları çok daha düşük olduğu bir gerçektir.
Cizre’de de birdenbire yalnız kalan birçok kadın var. Bu seviyeye gelmeden önce her günleri zindan olan bu kadınların, son zamanlarda sayılarının arttığını günlük sohbetlerin konusu olmaktan biliyoruz. Bir de bindiğimiz otobüste, gittiğimiz parklarda belki de eşimizle el ele dolaşırken gizlice bize bakanlardan biliyoruz. Bazı konularda geleneksel bağlarından kopmayan Cizre’de dul kalmamak için ömrünü feda eden bu kadınlara hepimiz borçluyuz.
*
Onlar bu toplumun görünmez kadınları , duyulmamış sesleridir. Bazen de yoksulluk ve şiddet arasındaki ince çizgide, evli kalmanın yükü altında ezilenlerdir.
*
Elalem ne der, komşu ne der? diye kurban ettiğimiz bu kadınların her şeye burnunu sokanların yakasına yapışması gerekir. Biz konuşacağız diye onlar bir ayyaşın ya da uyuşturucu bağımlısının nikâhlı eşi olmaya direnmek zorunda bırakılıyor. Şiddetli geçimsizlikten vücudundaki kemikleri kalplerine batan bu kadınları, yaşam mücadelesinde "dayanın" diyerek günlerine azap olduk. Bazen hakkını bile aramayı bilmeyen, utancından hiçbir kapıya gitmeden kaderine razı gelen bu kadınlara acımaktan başka bir şey yapmadık. Sadece bir bayram günü, çocuklarının başını okşadığımız bu kadınları, kanatsız kuşlar gibi bazı namus bekçilerinin diline bıraktık. Bazen aileden ya da çevreden "evlen" baskısı yaparak ne yazık ki onların yaralarına tuz bastık.
*
Resmi olmayan rakamlara göre son beş yılda ilçemizde ortalama 2 bin boşanma olduğuna dair bir varsayım var. Cizre’nin yavaş yavaş dullaştığı ve bu gerçeğin de sosyolojik bir araştırmaya gebe olduğu düşünülerek açılan yaraların nasıl sarılacağı konusuna kafa yormak gerekmiyor mu? Kadınlar toplum içinde dul sıfatını almamak için aileler kızlarınaa iyi damatlar seçsin. Düğünün en önemli çeyizine de resmi nikah desinler. Düğünden sonraya bırakılıp da yapılmayan bazı nikâhlar, kadınları nafakasız bırakarak kocaya ödül olabilir.
*
Sözlerimi bitirmeden önce dul bir kadının kılıçtan daha keskin olduğunu düşündüğüm cümlesini, naklen aktarıyorum. "Keşke batıdaki dulun kaderiyle Cizre'deki dulun kaderi aynı olsa veya hala gençsin, başkası gelecek diyerek mutluluğumuzu bir erkeğe bağladığımızı düşünmeyi bırakıp bize kendi deyişleriyle bextê reş (kötü talihli) olarak bakmayı bıraksınlar. Sadece pastasını üfleyen herkes yılda bir kez de olsa bizim neler çektiğimizi bilip ve bizim için de mutlu olmayı dilese yeterlidir."
*
Bu yazıyı dul olup onuruyla çalışıp çocukları için mücadele eden kadınlara ve kızlarının arkasında duran ailelere armağan ediyorum. Sizin farkındayız, sosyal hayatta da dulluğunuzu dillerine dolandıranlara lanet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.