Abdulaziz BİLGE
HZ. NUH’A (AS) DAYANAN KADİM BİR GELENEK “CİZRE DANÎSİ”
Eskiden çocuklar, danî yapılırken ellerindeki kapları, tasları, tabakları birbirine vurarak ritim tutup sıra halinde durup o meşhur tekerlemeyi söylerlerdi:
"Gommîd gommîne,
Danî çêbîne,
Zarok birçîne."
Birliğin, beraberliğin, hoşgörünün, yardımseverliğin, paylaşmanın adıdır “Cizre Danisi”. Bu beraberlik anlayışı Hz. Nuh’a (as) kadar gider. İnanlar Hz. Nuh as ile aynı gemide beraberdiler. Aynı gemide günlerce tufan sularının üzerinde kaldılar. Ve nihayet Kur’ânın ifadesiyle “..gemi Cudi’ye indi…”. Yemeklerde de beraberdiler. Herkes ne toplamışsa, ne bulduysa ortaya koymuşlardı. Buna “Aşure” dedik. Aşureye katılan ana katıklardan biri de buğdaydı. Hz. Nuh’un duası “...bereketli…” Cezire topraklarının altın madenidir buğday. Medeniyetin, var olmanın hayatın bir sembolüdür. Buğday başından sonuna kadar yani topraktan sofraya kadar birlik, beraberlik ve yardımlaşma ile pek çok zahmetli aşamalardan geçer. İşte Hz. Nuh as babamıza kadar dayanan çok sayıda geleneğimiz mevcuttur. Buğdayın kaynatılması “Danî” yani Hedik, yine geçmişi hazreti Nuh’a (as) kadar dayanan çok kadim bir gelenektir. Asırlar boyunca büyük bir emek, zahmet ve yardımlaşmanın neticesinde sayısız medeniyetlerin sofrasıyla buluşmuştur.
Hz. Nuh as şehri Cizre’de asırlarca süre gelen “Danî Çêkirin” (buğday kaynatma) geleneğini tekrar canlandırıyoruz, yaşatıyoruz. Her sene olduğu gibi bu sene de büyük coşku, büyük heyecan ve sevinçle bir yenisine daha şahit olduk. Cizre'mizin değerli ailelerinden Hacı Nazif Bingöl hayratına, Hacı Nazif Bingöl'ün oğlu Uğur Bingöl tüm giderleri karşılayarak büyük bir hayra ve hizmete vesile oldu. Allah razı olsun, rabbim kabul etsin. Bu vesile ile kıymetli babalarına rahmet diliyorum.
Dağkapı mahallesi Muhtarı ve Muhtarlar Derneği Başkanı Cahfer Ebret koordinasyonluğunda, Kale Mahalle Muhtarı Mehmet Sorguç, Sur Mahallesi Muhtarı Mehmet Karaduman, Cizre’nin gönüllü basını Edip Ataç ve naçizanem ile organize etmiş olduğumuz bu faaliyet çok büyük bir ilgi gördü. Çocuğundan büyüğüne, gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine herkes bu heyecana tanıklık etti, bu heyecanı yaşadı. Bu gelenek Cizre’de aynı zamanda beraberinde bir kültürü oluşturmuş oluyor. Toplumun paylaşımcı ruhunu gösterir, birlik ve beraberliğini kaynaştırır, manevi bağlarını güçlendirir bir etkiye sahiptir. Özellikle bu gelenekle halk içerisinde paylaşmaya, sevgiyi ve hoşgörüyü temin etmek ve yaymak adına her sene bu etkinliği gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Buğday taneleri iyice yıkanıyor ve süzgeçlerden geçiriliyor. Yıkanan buğdaylar, “qakıp” denilen büyük kazanlarda kaynatılıyor. Kazanların başından hiç ayrılmadan sürekli kepçelerle karıştırılır. Suyu azaldıkça tekrar üzerine su dökülür. Yenilecek kıvama geldiğinde, haşlanmış durumdaki buğdaya da “Danî” deniyoruz. Yenilebilecek duruma gelinceye kadar kaynatılan buğday artık Danî olduktan sonra damlara kurutulmak için yere seriliyor. İki gün güneş altında buğdaylar kurutulduktan sonra dönem içerisinde ihtiyaca göre değirmene götürülerek bulgur yapılıyor.
Eskiden “Gêruse” dedikleri, buğdayı iki taşın arasına koyup üsteki taşı döndürmek suretiyle buğdayı öğütmeye, ufalamaya yarayan alet kullanılırdı. “Mîrkut”(Mehkut) denilen tokmakla “Cuhnî” denilen dibeklere konulmuş olan buğdaylar dövülerek, buğday tanelerinin parçalanması sağlanırdı. Bu alet, Kürtçe'nin Cizre ağzında Mehkut denilmektedir. Hatta buğday dövme işleminde erkekler beraberce Cuhnîdeki buğdayı döverken bir stran söylerler. Kürtler arasında çok meşhur olan bu stran(şarkı), Mîrkut(Mehkut) ile ritim tutularak söylenir. Ve böylelikle beraber yapılan bu zahmetli iş eğlenceli, daha heyecan verici bir işleme dönüşürdü. Bu stranın sözlerini, yazımızın sonuna eklemiş olacağım. Danî yapma faaliyetimizde, eskinin vazgeçilmez buğday öğütme, parçalama araçları olan “Gêruse”, “Mîrkut” ve “Cuhnî” aletlerini de orada bulundurmuş olduk. Böylelikle yeni kuşaktan olanlar, buğday işlemlerinde kullanılan bu eski aletleri de tanıma ve görme imkânı bulmuş oldu.
Cizre’nin danî yapımında diğer yerlerden ayıran en temel en önemli özellik kaynatılmış buğdayın yani danî üzerine “ceviz” konulmasıdır. İsteyen tereyağı da katabilir. Başka bir lezzet özgün bir tat ve kendine has bir yapımla “Cizre Danîsi” diğerlerinden ayrılır. Kaynatılmış sımsıcak ve buhar tüten “Cizre Danîsi”nin içine ve üzerine eklenen “ceviz” kendi yağının etkisiyle ve biraz da tuz, “Cizre Danîsi”enfes bir lezzete ulaşmış oluyor.
Danî dağıtımına Cizre kaymakamı sayın Ahmet Vezir Baycar da katıldı. Vesile olanlara teşekkür ettiğini ifade etti. Danî dağıtımı çok yoğun ilgi gördü. Bir ton iki yüz kilo buğday alındı. Sekiz yüz kilosu kaynatılıp dağıtıldı. Tam yirmi iki Qaqıp ( kazan) danî yapılıp dağıtılmış oldu. Pişmiş olan bir kazan buğday , süzüldükten sonra ikram sırasında neredeyse on dakikada tükeniveriyordu. Kalan 400 kilogram buğdaya ekleme yapılarak başka bir Cuma tekrar danî yapılması planlanıyor. Böylelikle müsait olmayıp gelemeyenlere, yemeyenlere buradan müjdelemiş olalım.
MÎRKUT (MEHKUT)
Mîrkut(mehkut) bînin vî alî, zend û bendan vemalî
Doxê bigirin û rakin, bila dangoh binalî
tokmağı getirin bu tarafa, bilek ile ipi de diğer tarafa,
sapı tutun kaldırın, davul inlesin...
Him dano, him xwarino, him jiyano
Kesê nekin bê îmano, kesê bikin jin û jiyano
hem buğdaydır, hem erzaktır, hem hayattır,
kimseyi îmansız bırakmayın, kimseyi hayatsız bırakmayın.
Hey ne li mal e ne li mal e, lawik hate pêş mal ê
Ber bîna te bêhal e, ji kerba keçikê dinale
Xweda ava bike vê malê, keçikê bike bermalî
evde değil ah evde değil, oğlan, evin önüne geldi,
kardeşin hâlsizdir, kötüdür, kızın derdinden inliyor,
allah mesûd etsin, kız da eve gelin olsun.
Danê me ye, pel kuteye
Ew xwêdana, eniya me ye
Axa naxwe, xatûna naxwe
Ev jî keda, deste me ye
öğünümüzdür, buğdayımızdır, dövülmüştür,
o, alnımızın teridir,
ağa yeme! hatun yeme! elimizin emeğidir.
Lawno rabin dan ledan in, tev le bidin nan û dan in
Zar û zêçên me birçî bûn, li payîz û zivistan in
Spas ji xwudaye xwe bikin, daye me ev nan û dan e
Bila emrê me wiha neçe Bê Azadî bê Îman e
kalkın çocuklar! buğday verilmiş, ekmek verin,
çoluk çocuk aç kaldı güzün ve kışın,
allah'a şükredin ki, bize rızık vermiş,
ömrümüz böyle geçmesin, özgürlük (kurtuluş) ve îmandan yoksun olarak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.