Ömer AYDA
Kadının Toplumsal Hali
Tarih sürekli kadınları bir yerlere koymak istemiştir. Her devir ve her sistem kendi kadınını yaratmıştır. Gelişim, toplumdaki her şeyi değiştirdiği gibi kadını da değiştirip geliştirmiştir. Bu gelişim bazen bir başörtü olarak karşımıza çıktı bazen de beraberinde dağ gibi sorunları getirdi. Bunun canlı örneği, ortaokuldaki matematik öğretmenim Banu hocaydı.
*
Banu hocam vakti zamanında perukla derse girdiğinde merak edip sormuştum. Hocam neden dışarda başörtülüsünüz derste peruk takıyorsunuz, soruma hocamın bana verdiği cevap:Yaşın bunları sorgulamaya yetmez diyerek hadi biz bilinmeyen X’i bulmaya devam edelim demişti. O gün bilinmeyen X'i bulmasına bulduk da çok sonra anladım ki kamudaki başörtüsü sorununu atlamıştık. 2013’te "Demokratikleşme Paketi" kapsamında kamuda başörtüsüne özgürlük sağlayan düzenleme Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Artık bu sorun ortadan kalktı dedik ne yazık ki bitmedi. Bu ülkede türban hep tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor.
*
Her parti her grup bu konuyu kendi bakış açısıyla ele alıyor. Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Başörtülü Psikolog Olamaz” skandal gibi sözünü hatırlatmakta fayda var. Başörtülü Psikolog meslek etiğine aykırıdır, manasız çıkışı toplumda tepki topladı. Kendisini şahsen tanımasam da hocamın hocasıydı, adı derste sıkça geçerdi. Bu talihsiz açıklamadan sonra türban yine konuşulup tartışılmaya başlanmıştı.
*
Ben bu türban konusuna kimi muhalifler gibi “Süslüman” gözüyle bakmayacağım. Bu bakış açısı da gerçek manada kapanan insanları birçok zorlukla karşı karşıya bırakır. Bildiğim kadarıyla bizde muhalefet kültürünün yeterince gelişmediğini söylemekte sakınca yoktur. Birçok muhalif isim için saf değiştirmek kaldırım değiştirmek kadar basittir. Çünkü belli siyasi fikirler ve hedefler doğrultusunda uzun vadeli pozisyon almak yerine kişisel husumet ve şahsi dürtüler üzerinden rozet takarlar.
*
Aslında bu durumu sadece muhalefete de yüklemek haksızlık olur çünkü toplumdaki birçok insan güç odaklıdır. Gelelim asıl meseleye, Kanada’da moda eğitimini tamamlayan Sefamerve kurucusu Oya Okur Erciyeş Türkiye’ye döndükten sonra yaşam tarzına uygun kıyafetler bulamamasıyla Sefamerve’nin temellerini attı. Reklamcılık açısından oldukça akıllıca bir isim bulan Okur kardeşler, istedikleri başarıyı yakaladılar. Boyun ve kulaklar dışarıda olmaz dedi, kadın yaşamın her alanında olmalı diyerek muhafazakâr pazarda yerini aldılar.
*
Asıl sorun buradan başlıyor. Bir kadının başörtüsü takması kişisel bir özgürlükken bunu moda adı altında özünden uzaklaştırmak ise toplumsal sorun haline getirir. Yeni nesil kadınlar sırf çağa ayak uydurmak için türbanı kılıktan kılığa koydular. Saç diplerini gösteren türban taktılar, abartılı kombinlerle gözleri üzerlerine çektiler. Giyim şekillerinin hakkını vermeyerek ne yazık ki insanların ağzına laf verdiler.
*
Nifak bekçileri, toplumdaki olumsuzluklar susar mı hemen de felaket tellallığına soyundu. TİKTOK’taki başörtü altındaki dar elbiselilerin utanç verici halleri, insanlara diyecek söz bırakmıyor. Aşırı makyajlı çalılıkların arasında başı kapalı ama şehveti açık insanların sayısının çoğalması, toplumda siz de bunları yapıyorsanız başkası ne yapsa azdır sözünü hatırlatmaz mı?
*
Oysaki kadını cahil ve onu zevk kölesi olarak gören toplumda İslam, onun onurunu korumak ve daha yüksek bir seviyeye çıkarmak türban vb. birçok gerçeği getirdi. Sorun bu gerçeklere inanmak ya da inanmamak değil. Sorun bu gerçekleri sahiplenme şeklidir. Sorun, sırf moda olsun diye takma veya aile istiyor diye takmadır ya da bir çıkar için takmadır. Bu konu açık olmak ya da kapalı olmanın üstünde iffet, inanış ve giydiklerinize olan saygınlıkla bağlıdır. Başında varsa eşarbın öyle toplumun içinde usulsüz davranmayacaksın, kapalısın diye de açık insanları hor görmeyeceksin. Herkes inandıklarının sınırında yaşayıp hiçbir anayasada olmayan sınırsız özgürlüğe sahip olmadığının farkında olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.